© Alevi Ocağı

BABAMIZA DAİR…

BABAMIZA DAİR…

BABAMIZA DAİR… ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı… Ölüm, tıpkı doğum gibi haktır. Her doğan ölecektir. Her nefis, her can ölümü tadacaktır ve O’na döndürülecektir. Bu değişiklik kabul etmeyen bir sünnetullahtır. En gerçek ve en yakın şey ölümdür ve aslında ölüm her ânın içindedir. Herkesin eceli belirlenmiş bir zamandır. Yeter ki, Yüce Allah herkese hikâyesini yazabileceği kadar ömür ihsan eylesin ve sıralı ölüm versin. Babamız İsmet Özdemir, son on yıl içine iki kanser atlattı. Önce lenfomayı sonra akciğer kanserini yendi. Ne yazık ki, son olarak akciğer zarı kanserine yakalandı ve bu hastalığı yenmesi mümkün olmadı. 18 Nisan 2021 Pazar sabah saatlerinde belirlenen eceli yetişti, ecel siperinde emanetini emanetçiye teslim etti, Rabbine kavuştu. Aslında babamızın hikâyesi, hepimizin hikâyesine benzer. Hayatı, ailesine ekmek getirme mücadelesi içinde geçti. Elinden geldiği kadar çalıştı, çabaladı, didindi; ekmeğini kovaladı. Bir yandan devlete vergisini ödedi, bir yandan çocuklarına ekmek getirdi. Bütün çocuklarını okuyabildikleri kadar okuttu. Annemle birlikte vatanına, milletine bağlı altı çocuk yetiştirdi. Babamız çevresiyle uyumlu yaşamayı tercih eden biriydi. İnsanlarla iyi geçinmenin yollarını arar, ufak şeyler için gönül kırmazdı. Bize de daima insanlarla iyi geçinmeyi salık verirdi. Dedikodudan, laf taşımaktan, başkasının hakkına girecek işlerden özenle uzak dururdu. Böyle uğursuz işleri sevmezdi, bu karakterdeki kişilerden de hoşlanmaz, yakınlık kurmazdı. Bu yaşımıza değin babamın gönül kırdığına, insanları üzdüğüne, başkasının hakkına girdiğine dair bir olaya şahit olmadık; böyle bir şey de duymadık. Babamız fazla dindar biri sayılmazdı ama inancı sağlam biriydi. Söz arasında “kurban olduğu” Allah’ına imanını ikrar eder; peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’yı, Hz. Ali’yi, Ehlibeyt’i, On İki İmam’ı sonsuz sevgiyle anardı. Birkaç temsili Hz. Ali portesini alıp evimize asmışlığı da vardı. Ocağımız Baba Mansur’a da bağlı biriydi.  Ocakzadelere saygıda kusur etmez, elinden geldiği kadar hürmet gösterirdi. Hatta ocağımızın mürşitlerinden Seyid Ali Küpeli’nin resmini evimize asmamı istemişti. O resim halen de köydeki evimizin duvarında asıldır. Seyid Ali Küpeli, kendi döneminde öne çıkmış hatta Atatürk’e korumalık yapmış biriydi. Babamız da sıkı bir Atatürk hayranıydı. Onun için çok özel biriydi Atatürk; çünkü “büyük adam”dı. Onun gibisi zor gelirdi. Ağzını doldura doldura bahsederdi Atatürk’ten her defasında. Atatürk’ün Türk milletinin tarihinde yarattığı değişimi ve dönüşümü her zaman takdirle anardı. Babamızın başka inançlara ve dindarlık biçimlerine saygısı vardı. Herkesin ibadetini makbul bilir, hiçbir inancı eleştirmezdi. Sonuçta herkesin yaptığı “ibabet”ti ve hepsi Allah’ın rızasını gözetiyordu. Sadece hangi inanca mensup olursa olsun fanatikleri ve sahte dindarları sevmezdi; her zaman onlara burun çevirirdi. Paylaşmayı ve ikramı aşırı derecede severdi. Elinde bir şey varsa görenlere mutlaka ikram ederdi. İkram etmekle kalmaz ısrar da ederdi. Evimize gelen misafirleri bir şeyler yedirip içirmeden asla yollamazdı. Çocukluğumuzdan beri böyleydi bu, evdeki en güzel yiyecekler misafirlere ikram edilirdi. Misafiri Hızır bilen bir duygu dünyasından başkası beklenemezdi ki zaten! Bütün Türk aileleri gibi piknik, mangal, bağda çay keyfi, nescafeyle yapılan sohbetler vazgeçilmezlerimizdi. Aile olarak bir arada olmanın, geçmişimizi ve geleceğimizi konuşmanın, biraz gülmenin biraz eğlenmenin bulunmaz fırsatlarıydı bunlar. Gökte mavinin, güneşte sıcaklığın, doğada yeşilin en çok farkına vardığımız zamanlardı bu zamanlar. Her biri en tatlı anılarıyla belleğimizde hâlâ dipdiridir. Özetle, babamızın hikâyesi hepimizin hikâyesi gibi. Babamın hikâyesini okurken birçoğunuzun da aynı şeyleri hissettiğini tahmin edebiliyorum. Dünyadan “meşhur” olmayan ama “bizden”, “bilindik” ve “samimi” bir hikâye bırakarak ayrıldı. Babamızın Hakk’a yürümesinin bir yıl geçmesinin üzerinden adet olduğu üzere mezarını kaldırdık. Mezar taşına ay formunda çapraz Zülfikar ile yıldız işlettik. Zülfikar, Ehlibeyt yolunu, ay-yıldız ise Türk bayrağını temsil ediyor. Böylece babamızın bağlı olduğu iki temel değeri mezarına nakşettik. Duamız odur ki, Yüce Allah, onu cennetine kabul buyursun ve Ehlibeyt’e komşu etsin. Yattığı ata toprağı ruhunu incitmesin. Cümle geçmişlerimizin ruhu şâd olsun... 03.05.2022-Erzincan

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER