© Alevi Ocağı

DİYARBAKIR’IN TÜRKMEN HÂKİMİ: USTACLU MUHAMMED HAN

DİYARBAKIR’IN TÜRKMEN HÂKİMİ: USTACLU MUHAMMED HAN

Muhammed Han, Ustaclu Türkmenlerinden yiğit bir er idi. Kızılbaş’tı… İnanmıştı; Şah-ı Merdan Ali’nin velayet kervanına katılan Türklerdendi… Tarihi kayıtlar, ilk defa ondan Tercan’ın Sarukaya yaylasındaki Türkmen Kurultayında bahsediyor. Hani Şah İsmail’in Erzincan’ın Tercan’ında topladığı büyük kurultay… Ustaclu 100 yiğit ile Şah’ına katıldı o gün. Şah’ının yanında, Şah’ının emrinde savaştan savaşa koştu. Bakü kalesinin kuşatılmasında o da vardı. Şerur savaşında… Tebriz’in alınmasında… Akkoyunlu Murad beyin hezimete uğratıldığı savaşta… Şiraz’da.. Kirman’da… Şah İsmail nerde Ustaclu Muhammed Han orada idi. Şah İsmail’in kızıl otağı nerede kurulduysa, Muhammed Han orada belirdi. Şahın kılıcının sesi nerden geldiyse, Muhammed Han’ın kılıcı oradan ses verdi. Zamanı, yeri geldi; Şah’ına danışmanlık yaptı. Sözü dinlenen bir bilge oldu. *** Bir zaman sonra Şah İsmail, dedesi Uzun Hasan'ın emaneti, doğduğu şehir Diyarbakır'ı Muhammed Han Ustaclu'ya teslim etti. Diyarbakır hükümeti onun eline emanetti. Ama Ustaclu buna sevinemedi. Şah’ının emri ile Şah’ından ayrı düştü. Diyarbakır yolları ateşten döşenen taşlarla döşendi. Çaresiz Diyarbakır’a gitti. *** Uctaclu Muhammed Han, Kürtleri sevmezdi. Onlarla iyi geçinmenin yollarını aramadı. İlk iş olarak, zaten bölgede az sayıda bulunan Kürtleri bastırdı ve itaate zorladı. Bu işi sağlama aldıktan sonra ikinci işi Türkmen şehri Amid’i almak oldu. Yardıma gelen iki Dulkadirli birliğini hezimete uğrattı. Kendisine direnen ve Dulkadirlilerden yardım dileyen şehrin hâkimi Kayıtmış beyi öldürttü. Türklük, Amid’in kaderiydi. Türk şehri Amid, bir başka Türk’ün yönetimine geçti. *** Kürtler, Muhammed Han ile sürekli bir savaş halindeydi. Muhammed Han da Kürtlerle… Kürtlerin elinde bulunan Cezire’yi almak için Ustaclulardan bir askeri birlik görevlendirdi. Elbette Şah İsmail’in emri üzerine… Şah’ından habersiz kuş bile uçurmazdı Muhammed Han… Daha önce başarısız olan Safevi birliğinin aksine, Ustaclu birliği, kısa sürede Cezire’yi aldı. Kuşatmada çok kişi öldürüldü. Ustaclu’nun faaliyetleri ve Şah İsmail’in yükselen gücü karşısında Kürt beyleri Şah İsmail’e bağlılık bildirmek istediler. Elini öpmek için Hoy’da kışlayan Şah’ın huzuruna çıkmayı talep ettiler. Şah, elini öptürmediği gibi, Kürt beylerini hapse attırdı. Bu hareketine neden olan danışmanı kimdi dersiniz? Elbette Ustaclu Muhammed Han’dı! *** Türk dediğin biraz “deli” olur. Hele ki Türkmense… Kanı damarında durmaz; kaynar da kaynar… İşte Ustaclu da böyle biriydi… Kızılbaş düşmanı olarak nam salan ve Kızılbaşlığı dünyadan silme hedefini asla gizlemeyen Osmanlı sultanı Yavuz Selim’e meydan okudu. Elbette yine Şah’ının izni ile… Sultan Selim’e mektuplar yazdı. Onu aşağıladı… Hatta kadın kıyafeti bile yolladı ona. *** Diyarbakır hâkimliğine geçeli, yedi yıl olmuştu. Çaldıran Savaşı için ziller çalınmaya başladığında Şah İsmail, Muhammed Han'ı askerleri ile birlikte yanına çağırdı. Gelmeden Fırat ile Tebriz arasındaki insanları güven içinde başka yerlere nakletmesini, bu bölgeyi ise harabeye çevirmesini istedi. Böylece Osmanlı ordusu, yolda yorulacak, yıpranacak, zayıf düşecekti. Muhammed Han, Şah’ının emrini eksiksiz yerine getirdi. Şah’ına koştu. Firak, vuslata dönüştü. *** Yıl 1514'ü gösteriyordu. Kaçınılmaz, er meydanı kurulacak, yiğitler cenk meydanında kozlarını paylaşacaktı. Türk demek ordu demekti, cenk demekti, disiplin demekti, mertlik demekti. Çaldıran ovasında iki Türk ordusu, karşı karşıya gelmişti. Tarihin Türk'e cezası buydu. Kardeş, kardeşin kanını döküyor, canına kastediyordu. Safevi ordusu, Çaldıran ovasına konuşlandığında Osmanlı ordusu henüz harp düzeni almamıştı. Şah, komutanları ile bir kurultay düzenledi. Muhammed Han Ustaclu, cesur ve yiğit bir komutandı. Aynı zamanda akıllıydı da... Kalabalık Osmanlı ordusuna karşı az sayıda askerle başarıyı olası görmediğini söyledi. Üstelik Osmanlı ordusu silah ve top gibi ateşli silahlara sahipti. Geri çekilip orduyu güçlendirdikten sonra Osmanlı ile savaşmayı önerdi. Ancak itirazlar yükseldi. Savaş, artık kaçınılmazdı. Geri dönüş olamazdı. Hele gelinen savaş meydanından çekilmek, büsbütün mertliğe sığmazdı. Muhammed Han, yeni bir öneri getirdi. Osmanlı savaş düzenini sağlamadan saldırmalıydı. Erzincan valisi meşhur Nur Ali Halife, Muhammed Han'ın sözlerini destekledi. Osmanlı ile önceden savaşmıştı. Şah İsmail'in yeğeni Durmuş Han, Muhammed Han'ın teklifini reddeden bir konuşma yaptı. Ona “Senin kethüdalığın Diyarbakır'da geçer” dedi. Yetinmedi; ünü ile yiğitliği ile alay etti. Ustaclu, Şah’ına hürmet etti. Şah İsmail, düşündü. Mertlerin şahı İmam Ali’yi düşündü. Kerbela şehidi İmam Hüseyin’i düşündü. Mertlik meydanında şehit düşen atalarını düşündü. Dedesi Şeyh Cüneyt’i düşündü. Babası Şeyh Haydar’ı düşündü. Zırhsız savaşa katılan askerlerini düşündü. Yiğitliği düşündü. Mertliği düşündü. Birkaç dakikada yüzlerce şey düşündü. “Kızılbaşlar kervan basan harami değildir. İlahi kadere rıza göstereceğiz.” dedi. Karar verilmiş, savaşın sonucu kurultayda ilan edilmişti. *** Osmanlı ordusu savaş düzenini tamamladığında, Safevi ordusu beklemekten sıkılmaya başlamıştı. Safevi ordusu, Türk ordu düzenine uygun olarak sağ ve sol kol şeklinde tertip almıştı. Sol kol, Ustaclu Muhammed Han’ın emrine verildi. Önce sol kol saldırdı. Safevi ordusunun sol kolu, Osmanlı ordusunun sağ kolunu bir anda bıçak gibi kesti. Ustaclu işini yine yapmıştı. Ama bu defa eksik bıraktığı bir şey vardı. Yeterince hızlı davranıp Osmanlı toplarını kontrol altına alamadı. Tam Osmanlı ordusunun kalbine yetişecekti ki, top gülleleri yağmur gibi yağmaya başladı. Safevi askerleri top güllerinin altında can verdi. Muhammed Han Ustaclu da bir top güllesi ile Rabb’ine kavuştu. *** Türkmen’in kaynayan kanı, Şah-ı Merdan Ali’nin ruhuyla buluşunca önünde kimse duramazmış… Şah İsmail’in Kızılbaş ordusunu hiçbir güç durduramadı. Girdikleri hiçbir savaşta yenilmediler. Kızılbaşlar, galibiyet olarak görmese de yenilgi olarak da görmedi Çaldıran’ı… Sonuçsuz kalan bir savaş olarak yazdılar, anlattılar. Türklerin savaş taktiği olarak; geri çekilip sonra saldırmak… Şah İsmail, Tebriz’e geldiğinde savaşacak bir ordu bulamadı. Bir saldırıdan çekinen Yavuz Selim, çoktan Amasya yolunu tutmuştu. *** Şah-ı Merdan Ali’nin ruhu ile Türkmen kanını aynı bedende buluşturan Kızılbaş yiğitlerinden biriydi Ustaclu Muhammed Han… O çağda çoktular… O kadar çoktular ki, düşmanlarının hepsini önlerine katıp kovaladılar. Muhammed Han, tıpkı diğerleri gibi asla korkmadı… Asla geri çekilmedi… İleri, daima ileri atıldı… Türk’ün töresini yaşadı… Türkmen’in yolunu yaşattı… İmam Ali’yi hiç kimse savaş meydanında, bileğinin gücüyle yenememişti. Ustaclu Muhammed Han’ı da kılıçla, bileğinin gücüyle yenen çıkmadı… İmam Ali’yi bir kahpe pusu durdurdu… Muhammed Han’ı top gülleleri… İmam Ali, elinden tutsun…

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER