© Alevi Ocağı

EDİP HARABİ’NİN “VAHDETNAME”SİNİN AÇIKLAMASI-4

EDİP HARABİ’NİN “VAHDETNAME”SİNİN AÇIKLAMASI-4

HAKKI SAYGI yazdı… Bir Cehennem kazdık gayetle derin Lâv ateşi ile eyledik tezyin Kıldan gayet ince kılıçtan keskin Üstüne bir köprü mizan eyledik Cenab-ı Allah, kıldan ince, kılıçtan kesin bir köprü yapmış. İnsanların bu köprüden geçmesini istiyor. Bu köprü için Yunus Emre’nin şu sözlerine bir bakalım. “Sırat kıldan ince kılıçtan keskin Varıp üstüne evler kurasım gelir” diyor. Yunus, kıldan ince, kılıçtan keskin olan bu sırat köprünün üstüne evler kurmak istiyor. Demek ki, bu kıldan ince kılıçtan keskin olan köprü, öyle söylendiği kadar ince değilmiş. Önemli olan onu, Yunus’ un gördüğü gibi görmektir. Sırat köprüsünden maksat, insan sıfatıdır. İnsan sıfatı ise belli bir şuur boyutuna erişerek, özündeki yüce Sultan’ı ve gizli hazineyi fark etmesi için bir vasıtadır. İnsan sıfatına girmeden hakikat bilgisi elde edilemez. İnsanın dışında hiçbir varlık buna müsait değildir, çünkü onlarda şuur ve idrak yoktur, onlar kendilerine özgü bir programa göre, yani içgüdülerine göre hareket ederler. Bu hususu Kuran’da da görüyoruz;“De ki, hepsi kendi mizaçarı ve programları doğrultusunda davranışlar ortaya koyarlar.” (19) İnsan, belli bir şuur boyutuna erişerek gerçek bilgiye ulaştı mı sırat köprüsüne başlamış olur Eğer hakikati ve nefsini bilirse, o zaman da sırat köprüsünü geçip cennete girer, yani esfelden (20) kurtulur, a’laya yükselir. Eğer hakikati idrak edemezse,  o zaman düşer ki vücut zaten fanidir. Bu sefer de bilgisizlik yüzünden hayvan suretinde kalır ki bu da cehennemdir. Yani Lâv ateşi ile cezalandırmaktır. Mizanın gerçek anlamı insan şekline geldikten sonra bilgelik veya cehalet derecesinde, iyilik veya kötülük bulmaktır. Kuran’a göre de herkes ne yaparsa onu bulacaktır ve yaptığının karşılığını görecektir. *** Gerçi “Kün” emriyle var oldu cihan Arş’ü Kürs’ü gezdik durduk bir zaman Boş kalmasın diye bu kevn-ü mekân Âdem’in halkını ferman eyledik Bir kutsi hadiste; Âlemlerin Rabbi Zat: “Görünmeyi arzu ettim de bütün yarattıklarla birleşip, bilinmem için zuhura geldim” diyor. Zuhura geldiğine göre, bu nasıl oldu? Nasıl mı oldu? O, Allah’ın Zat’ı, kudret kandilinde balkıyan “nur”dan ibaret olan kendi Zat’ını, “kün” emriyle, bölünebilecek en küçük zerrelere bölerek sonsuzluğa yayıldı. Böylece kalp gibi çarpan, ışıl ışıl parlayan bir evren, yani âlem meydana geldi. Daha sonra Allah’ın Zat’ından ibaret olan bu nur zerreleri, halden hale geçerek, altı safhada; ete kemiğe bürünerek, farklı farklı varlık sıfatına girdiler ve böylece görünmez alandan görünür alana çıktılar. Tüm bunlar; “O, gökleri ve yeri yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” (21) Ayrıca; “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (evrede) yarattı” (22) ayetleri gereğince altı evrede meydana geldi.. FarklI farklı meydana gelen bu sıfatların tümü birden “Allah’ın Zat’ının tecellileridir, yani bu âlemde görünen sıfatlarıdır. Daha sonra bu Allah’ın Zat’ı; halk ettiği canlı varlıklardan iki özel sıfat seçerek, kendisine ait olan;  “ilim, irade, kudret, yaratma, hayat, işitme, duyma, görme, kelam, meydana getirme ve bunlara benzer pek çok Esma” gibi, genetik özelliklerini onlara vererek, kendi sıfatında “Âdemoğlunu”, yani Âdem ile Havva’yı, kendi varından halk etti. Allah’ın; “ilim, irade ve kudret” gibi tüm genetik özellikleriyle, yani O’nun “DNA” sı ile halk edilen Âdem ile Havva’dan vücuda gelen tüm insansı sıfatlarda da Allah’ın Zat’ına ait tüm genetik özellikler mevcut olacağı için, o insanlar da Âdem oldular. Öyle ise Âdem ile Havva’nın sulbünden gelen tüm insanlar, bu kâinatın tamamlayıcı unsurları oldular. *** İrfan olan bilir sırr-ı mübhemi İzhar eylemek için İsm-i A’zamı Çamurdan yoğurduk yaptık Âdem’i Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik Belli bir şuur boyutuna erişen kimse, ilim ve irfanı ile gerçekleri idrak ederek, gerçeğe ulaşabilir. Belli bir şuur boyutuna erişen ve gerçeği idrak edebilen bir kimse, bilinmeyen pek çok hususu aydınlığa çıkarabilir. Böylece “Ben gizli bir hazine idim, bilineyim istedim de âlemleri halk edip zuhura geldim” diyen Allah’ın Zat’ının tüm vasıflarını açığa çıkarabilir. Örneğin: Yüce Allah: “Andolsun ki insanı balçıktan, (su+mineral terkibinden), yani moleküler yapıdan (toprak) meydana gelen özden  (sperm/genetik yapıdan) halk ettik.” (23) Ayrıca; “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (evrede) yarattı.” (24) buyuruyor. Yine Allah’ın; “Onu düzenleyip ruhumdan üfledim” (25) ayetleri gereğince Âdem’in halden hale geçerek, birçok evrim geçirdikten sonra altı evrede; “ete kemiğe bürünerek”, nasıl insan sıfatına girdiği hakkında da bilgi sahibi olur.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER