© Alevi Ocağı

ERZİNCAN’DAN BİR KÖY ÖYKÜSÜ

ERZİNCAN’DAN BİR KÖY ÖYKÜSÜ

-Kazım Balaban / Viyana-
Aylardan Ağustos. Dolunay gökte ışıl ışıl aydınlık saçmaktadır. Ali, Hıdır ve Cemal köy dışında harmanda çalışmaktadır. Harman yakınlarında Abbas’ın büyük bir bostanı vardır. Abbas, bostanın yanında bir kulübe yapmış ve geceleri kimse bostandan gelip hırsızlık yapmasın diye bazı geceler orada kalmaktadır. Ayrıca ayı ve yaban domuzu da bostan sebzelerini çok sevdiği için Abbas yanında tüfek de taşımaktadır.
***
Harmanda çalışan Ali, Hıdır ve Cemal bir ara biraz mola verirler. Mola sırasında canları kavun karpuz yemek ister. Cemal ufak tefek, cılız ama çok muzip ve açıkgöz olduğu için ona görev verirler. Gidip bostandan bir şeyler çalıp getirecek ve hep birlikte yiyecekler.
"Aman dikkat et Abbas seni görmesin. Hem ayıp olur hem de ne olur ne olmaz tutar da silahına sarılırsa çok kötü olur" derler.
Abbas ayrıca güçlü kuvvetli biridir. Cemal’i kolaylıkla alt edecek güçtedir.
Cemal, "Merak etmeyin. Kimseye görünmem’’ demiş ve ayrılmış.
***
Cemal bostana dikkatle yaklaşmış ve kavun, karpuz, salata toplarken bakmış ki bostanın içinde bir karaltı dolaşıyor.
"Aman Abbas beni görmesin’’ diye telaşlanırken bostandaki karaltının kaçmaya başladığını görünce o adamın da kendisi gibi hırsız olduğunu anlamış ve adamı kovalamaya başlamış.
Öndeki hırsız kaçıyor, onun gibi hırsız olan arkadaki Cemal de onu kovalıyormuş. Adamı kovalaya kovalaya köye girmişler. Hırsız yukarı mahallede, Cemal de aşağı mahallede oturuyormuş. Hırsız kaçarak yukarı mahalleye girince yukarı mahalle köpekleri yabancı saydıkları Cemal’e havlayarak onun etrafını sarmışlar. Cemal köpeklerle uğraşırken hırsız yukarı mahallede kayıplara karışmış.
Cemal oradan tekrar bostana girmiş ve biraz kavun, karpuz ve salatalık toplayıp harman yerine dönmüş ve olanları arkadaşlarına anlatmış.
Ancak Cemal’in kimi kovaladığını bilememişler...
***
Ertesi günü köy meydanında toplanan köy erkekleri sohbet etmeye başlamışlar.
Köyün üst mahallesinde oturan Haydar komşulara demiş ki:
‘’Yahu komşular bu gece çok kötü bir rüya gördüm’’
Köylüler "Hayırlara vesile olsun. Ne gördün?’’
Haydar başlamış anlatmaya.
"Ben gece rüyamda Abbas’ın bostanına gittim. Oradan kavun karpuz falan çalacaktım. Tam o sırada Abbas beni gördü ve başladı beni kovalamaya. Ben kaçtım, o kovaladı, ben kaçtım, o kovaladı. Bereket köye girince bizim mahalle köpekleri onun etrafını sarıp sıkıştırınca ben kaçıp kurtuldum. Yoksa beni yakalayacaktı ve çok ayıp olacaktı’’
Köylüler "Rüyadır bu. Olur böyle şeyler. Allah hayırlara vesile kılsın’’ demişler.
***
Orada bulunan bizim muzip Cemal de köylülere dönüp
'’Yahu komşular, ben de bu gece çok ilginç rüya gördüm’’ demiş.
‘’Hayr ola, sen ne gördün?’’
‘’Rüyamda ben, Ali ve Hıdır gece harmanda çalışırken canımız kavun karpuz istedi. Arkadaşlar beni Abbas’ın bostanına hırsızlık yapmaya gönderdiler. Tam bostana girmişken baktım ki adamın biri kaçıyor. Meğer o da hırsızmış. Başladım onu kovalamaya. O kaçtı, ben kovaladım. O kaçtı, ben kovaladım. Tam yakalayıp kemiklerini kıracakken üst mahallenin köpekleri etrafımı sardı ve ben köpeklerle uğraşırken hırsız kaçıp izini kaybettirdi. Köpekler olmasaydı. Hırsızı yakalayıp bir güzel kemiklerini kıracaktım’’
Köylüler onda da dönüp;
‘’Rüyadır. Olur böyle şeyler. Allah hayırlara vesile kılsın’’ demişler.
Rüyayı dinleyen Haydar ise kendisini kovalayanın Abbas değil, kendisi gibi hırsız olan Cemal olduğunu anlamış.
Haydar iri yarı, güçlü kuvvetli, Cemal ise ufak tefek çelimsiz biri. Haydar, Cemal’i sıksa suyunu çıkarır. Başlamış ciddi ciddi küfür etmeye.
‘’Ulan eşşek oğlu eşşek. Madem bostan sahibi değilsin, adamı niye kovalıyorsun?’’
Cemal gülerek ‘’Yahu niye kızıyorsun. Bu rüyadır. İnsan her zaman böyle tuhaf rüyalar görür. Sen niye kızıyorsun?’’
Ancak Haydar çok hiddetli. Sinirden çatlıyormuş.
‘’Eşşek oğlu eşşeğe bak. Şu boyuna posuna bakmadan bir de hırsızı yakalayacak ve kemiklerini kıracakmış’’
Köylüler araya girmişler.
‘’Yahu Haydar Ağa. Rüyadır bu. Sonra sen niye kızıyorsun ki. İnsan her zaman böyle rüyalar görebilir’’
Haydar ısrarlı.
‘’Hayır böyle rüya olamaz. Bırakın bunun kemiklerini kırayım’’
Köylüler araya girmişler.
***
Kahkahalarla gülen Cemal başlamış anlatmaya.
‘’Yahu komşular, ne o öyle rüya gördü, ne de ben. Her ikimiz de Abbas’ın bostanından kavun karpuz çalmaya giden hırsızlarız. Ama bu ciğersiz adam şu boyundan posundan utanmadan kaçmaya başladı. Ben de onu kovaladım. Bunun kızgınlığı ondan’’
Köylüleri başlamış bir kahkaha tufanı.
‘’Yahu Haydar Ağa sen bu boyun posunla şu çelimsiz adamdan mı kaçtın? Vallahi adam seni kovalamakta haklıymış."
***
Eskilerin hikayeleri genelde insana böyle kahkaha attıran öykülerdi. Hepsi artık tarih oldu.
Muhabbetlerimle...

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER