ERZURUM SAVUNMASINA KOŞAN ALEVİ - BEKTAŞİ ALAYI
GÜNDEM
ERZURUM SAVUNMASINA KOŞAN ALEVİ - BEKTAŞİ ALAYI
ZEYNEL COŞAR yazdı….
Rus Ordusu Erzurum’a Saldırıyor
3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa, 7 Ocak 1916 günü ordunun eksikliklerinin giderilmesi için İstanbul’da ki Genelkurmay Karargâhıyla görüşmeye gider. Yerine vekil olarak 11. Kolordu Komutanı Abdulkerim Paşa’yı bırakmıştı. Ama ne ilginçtir ki 3. Ordu Komutanı daha Sivas’a varmadan Rus Ordusu, 10 Ocak 1916 günü Erzurum’a doğru büyük bir saldırıya geçmiştir. Bu da, 3. Ordu Komutanı’nın düşmanı doğru düzgün takip etmediğini, keşiflerle ve istihbaratlarla düşmanın ne yaptığını, kuvvetlerini nereye doğru kaydırdığı ve nereye yığınak yaptığını öğrenmek için ciddi bir gözetleme yapmadığını göstermektedir. Tüm hazırlıklarını tamamlayan Rus Ordusu, Pasin Ovasının üstündeki Azap-Zanzak sırtlarından inip Köprüköy ve Horasan’ı geçip kısa sürede Erzurum önlerine gelip dayanır. Durumun daha iyi anlaşılması için savaşın başlangıcı ve her iki tarafın güçleri hakkında kısaca verilen bilgiler şöyledir. “3. Ordu (Erzurum Müstahkem Mevki ve Ordu Geri Teşkilatları hariç 101. 294 insan(59. 539 muharip) 74. 057 piyade tüfeği, 77 makineli tüfek ve 180 toptan ibarettir. 3. Ordunun seferi mevcuda ulaşması için takriben 126. 000 ere ihtiyaç vardır. Rus Kafkas Ordusu’nda top sayısı 386, toplam muharip mevcudu ise 197. 100’dür. 3. Türk Ordusu, Rus hazırlıklarından habersiz, yokluklar içinde şiddetli kış dönemi geçirmeye çalışırken Rus Kafkas Ordusu bütün olasılıkları göz önünde tutularak her şeyi ile bir taarruza hazırdır. I. Türkistan Kolordusu’na bağlı 43. piyade taburu, 21 süvari bölüğü 66 top, 39. 000 piyade tüfeğinden oluşan ve karargâhı ile Oltu’da bulunan 2. Türkistan Kolordusu, 30 piyade taburu, 40 top, 19. 822 piyade tüfeğinden ibaret 10. Türk Kolordusu’na 10 Ocak 1916 saat 00. 40’da taarruz etti. ”(Genelkurmay Başkanlığı- Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi- Cilt II/ say 8-9)
İşte düşmanın 10 Ocak 1916 sabahında başlattığı saldırılarını ilerleterek 36 gün sonra, 16 Şubat’ta Erzurum’u işgal etti. Sonra Trabzon, Bayburt, 16 Temmuz Tercan ve en sonunda 26 Temmuz 1916 günü Erzincan’ı işgal eden düşman, ancak Kemah boğazında ve Çimenli dağında durdurulabilmiştir. Türk Ordusu tüm yokluklara rağmen 10 Ocak 1916’da başlayan ve kendisinden her bakımdan güçlü, sayısal olarak iki katı olan düşman saldırılarına karşı ağır kış koşullarında fedakarca direnir. Düşman birlikleri kış şartlarına göre giydirilmiştir. Ayrıca üç öğün sıcak yemek yiyen, mühimmat ve silah bakımında çok daha üstündüler. Sayısal çokluğu nedeniyle gece savaşan birlikler, sabah olunca geriye çekiliyor, karargâhlarında uyuyor ve dinlenmiş halde cepheye sürerek aralıksız savaşa devam ediyorlardı. Böyle bir düşman karşısında, Türk askerleri geceli gündüzlü kar altında, dışarıda ki siperlerde, uyuma ve dinlenme imkânlarında mahrum savaşmaya çalışıyordu. 3. Ordu Komutan Vekili Abdulkerim Paşa, 16 Ocak günü savaşta yaşananları, erzak ve mühimmat eksikliklerini şöyle rapor eder. “… Bir avuç Türk askeri, birçok yoksulluklar altında kahramanlara yakışır bir surette muharebeye devamla Rus taarruzlarını kırarak geri atmaktadır. İkmal erleri olsa, bunlar vaktinde gelse ve dağ topu cephanesi bol bulunsa idi, bir buçuk senedir muharebeye alışmış kahraman evlatlar için bu muharebe yiğitlerin olağan işi haline gelirdi. ”(Genelkurmay Başkanlığı-- Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi- Cilt II/ say. 20 )
3. Ordu Komutanı Vekili olarak Erzurum’u savunan Abdulkerim Paşa Sarıkamış savaşında da 10. Kolordu’ya bağlı olan 32. Tümen Komutanı olarak çok önemli görevler yapmıştır. 32. Tümen Komutanı olarak, Narman Oltu hattında konuşlanmış General İstomin komutasında ki 15 Bin kişilik Rus askeri gücü iki günde darmadağın edip Oltu’yu aldıktan sonra Bardız’a gelerek, güney kanadında ki Çamurludağ yaylasını tutmuştur. Burada Rus Ordusunun, Yeniköy’den Bardız yaylasına çıkarak Sarıkamış üstlerinde bulunan 9. Kolordu ve 10. Kolordu’nun geri çekilme yollarını kesip yok etme operasyonlarına karşı, on gün geceli gündüzlü savaşarak düşmanın sarma-kuşatma harekâtını engellemiştir. Rusların çok şiddetli saldırılarına rağmen, onları Bardız’a çıkartmamıştır. Sarıkamış üstlerindeki ordumuzun ve Enver Paşa’nın Bardız üzerinde geri çekilmesini sağlayan Abdulkerim Paşa her bakımdan kahraman bir komutandır. Tüm arkadaşları yazdığı hatıralarında, Ondan sevgiyle bahsederler. Abdulkerim Paşa’nın fedakârlığından, kahramanlığından ve efendiliğiyle örnek bir insan oluşundan ve çok açık olarak bilinen Bektaşi –Alevi bir komutan olduğunu yazarlar. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa ile çok samimi birisi olduğu için Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti ile anlaşması için Padişah’ın ricası üzerine Mustafa Kemal Paşa ile uzun bir görüşme yapmıştır. Bu olayı Atatürk Nutuk’ta Abdulkerim Paşa ile bir gece akşamdan sabaha kadar süren telgraf başındaki görüşmelerini uzun uzun yazmıştır.
Bektaşi Alayı Kahramanca Savaşıyor
Alevi Bektaşi Alayı askerlerinin Erzurum Savunması sırasında gösterdiği kahramanlığı daha geniş olarak günlük raporların olduğu ATESE Arşivlerinden bulmak mümkün olacaktır. Ben tüm cephedeki bilgileri aktardığı için mecburen kısa özet şeklinde yazan Genelkurmay Harp Tarihi kitabında bulabildim. Ama eğer Genelkurmay ATESE Arşivi taransa orada her birliğin bir üst komuta kademesine verdiği günlük raporları gözden geçirilse Bektaşi Alayı’ının Erzurum Savunmasına verdiği katkı ve fedakârca savaşları çok daha ayrıntılı ve net olarak ortaya çıkar.
10 Ocak’ta başlayan Rus saldırısı sonucunda, Hasankale ve Köprüköy civarında ki 3. Ordu Karargahı zorunlu olarak 16 Ocak günü Erzurum’a doğru geri çekilmeye başlar. İşte bu kritik anlarda Bektaşi Alayı neferleri savaş hattı olan Hasankale bölgesine giderek cephenin en zor yerlerinde düzenli ordu birlikleri ile beraber fedakârca mücadele ettiler. İşte o karlı dağlarda yaşanan anları anlatan bir bölüm şöyledir. “. . . 13 0cak 1916 – Ruslar 11. kolordu Cephesine bazı kesimlerde on misli üstün kuvvetlerle taarruz etmektedir. Kar tipi nedeni ile 11. Kolordu karşı taarruzu ilerleyemedi. 34. P. Tümeni bölgesinde, Koçat dağındaki Kötek hudut taburu mevzini geri alınamadı. Erzurum Talimgahı ile Bektaşi Mücahitlerinden, evvelce askerlik yapmış olanlardan 500 kişi 14 0cak sabahı 11. Kolordu emrine sevk edildi…3. Ordu Erzurum kaynaklarından miktarı 2000-3000 kadar olan 1313(1897) ve 1314(1898) doğumluların askere alınmasına karar verildi. Kar ve tipi nedeni ile Erzurum’dan hareket eden araba kardan Deveboynu’nu geçememekte bu nedenle ikmal aksamakta. (a. g. e say 17-19) …3. Ordu Komutanı’nın 15 Ocak 1916 saat 22. 45 ‘te yayınladığı bir emrin bir kısmı şöyledir. ” Bugün, 15 saat kadar devem eden, bir benzeri tarihte ender görülen pek kanlı ve şiddetli bir muharebeden sonunda Koziçan tepesi, son fişeğini atıktan sonra ikinci süngü hücumunu da kabul ederek, bütün maddi ve manevi olanaklarını da kullanarak komutanı subay ve erlerinden nice aziz evlatlarını 2800 rakımlı bir tepenin ve platosunun bir metre kalınlığındaki karları içerisine, Allahın rahmetine teslim ettikten sonra, binlerce Rus ölüsü üzerine basarak 34. piyade Tümeni saat 20. 40’ta Koziçan tepesini bırakarak Koşa hattına çekildi… Piyade muharip taburları 40-50 muharibe düşmüştür. 34 Piyade tümeni karşısında 40 kadar Rus piyade taburu bulunmaktadır. (age say. 27 ) 11. Kolordu Komutanının Rusların dün gece Karabıyık’a yaptığı taarruza katılan bütün kuvvetlerinin Karabıyık, Hızardere, Koşa üzerinden taarruzlarına devamla ilerlememekte olduklarını, çok zayiat verdiklerinden, mevcutları azalan birlikler cansiperane savunmalarına rağmen Rus kuvvetlerinin Hasankale’ye doğru, Sarıkamış- Erzurum ana yoluna sarkmasından korktuğunu bildirmesi üzerine 3. Ordu Komutanı, vatanın tek taşını bile terk etmemek için yapılan fedakârlıklar gaye noktasına ulaştığından ordunun selameti için bütün ordunun, şimdiden Erzurum üzerine hareketini saat 13. 20’de emretti”. (Genelkurmay Başkanlığı- age. say-32)
İşte ağır kış şartlarında, yüksek dağ yamaçlarında bir metreden fazla karla kaplı olduğu zirvelerde böylesine acımasız bir savaşta 16 Ocak gününe kadar Bektaşi Alayları mensubu birliklerle ilgili şu kayıtlar vardır. “…14 -15 Ocak 1916: 3. Ordu Komutanlığı eline geçen birliklerle cepheyi takviye ye devam etmektedir. İki taburlu 1000 mevcutlu Mücahidin Bektaşi Alayı, 15 Ocak 1916’da Erzurum’dan Hasankale’ye hareket edecektir… Şiddetli, kış koşullarının devam ettiği bir zamanda muharebeler gece gündüz devam ediyordu. Don nedeniyle toprağı kazımak mümkün olmadığından, şehitler karlar içine gömülmektedir. ((say. 25)…Hasankale’de ki Ordu komutanı, Erzurum’dan Hasankale’ye gelmiş burada bulunan Bektaşi Mücahidin Alayı’dan 500 mevcutlu bir taburu, Karabıyık-Dazlak yaylası hattında Hasankale’ye inen istikameti kapayan Kızılviran-Yeniköy hattını tutmak üzere, saat 07. 30’da, 34. Piyade Tümeni emrine gönderdi. Bektaşi Mücahidin Alayı’nın diğer taburu Hasankale’de kalacaktır. ”(a. g. a. No:1/1, Kls. 144, Dos. 656, F. 17-5, 17-6. ) (Genelkurmay Başk. age. say-31)
Erzurum Kargapazar Dağlarında Kahramanca Savaştılar
Erzurum müstahkem mevzilerine çekilen 3. Ordu, doğu yönünde ki Deveboynu ve Uzun Ahmet, Palandöken eteklerindeki savunma mevzilerini ve kale surlarını kuvvetli tahkim etmişti. Ruslar Erzurum merkezine yapacakları hücum için doğrudan kale üzerine saldırmak yerine kanatlardaki direnci kırarak sağ ve sol taraflarda ki dağları aşıp ovaya inerek Türk ordusunu arkadan kuşatarak geri çekilmesini engelleyip şehir merkezinde toptan yok etmeyi planlamışlardır. Sağ kanat Palandöken tarafında güçlü tahkimat yapan Türk ordusu, çok büyük bir hata yaparak sol kanadındaki kuzeyde Kargapazar dağları ile Gürcü boğazında yeterli kuvvetle bölgeyi kapatamamış ve takviye yapamamışlardı. Kargapazar dağında kuvvetli mevzilerin bulunmadığını ve o hattın kapatılmadığını ve askeri gücün de zayıf olduğunu anlayan Rus Komutanı General Yudeniç oraya hızlı şekilde çok sayıda kuvveti sürerek, zayıf kuvvetlerimizi geri atıp yarma harekâtı yapma planını uygular. Bu girişimde de başarılı olurlar. Cephe yarılınca da düşman askerleri Erzurum ovasına indiler.
Düşman tüm güçleri ile Kargapazar dağına saldırıya geçiyor. Bektaşi Alayı’da, 34. Tümenle birlikte bu hattı tutmaktaydı. Böyle olunca düşmanın en şiddetli darbesi de Kargapazar dağında yaşanıyor. Erzurum kuşatmasında, Kargapazar dağındaki harekâtı yöneten General Msalofski bu durumu şöyle yazar. “…3. Türk Ordusu’nun kendisini toplamasına ve lüzumu derecesinde tesbit (toparlanıp mevziler tutmasına) almasına meydan vermemek icab ediyordu. Orduyu kale hücum vaziyetine getirmek için hazırlığa ve zamana ihtiyaç vardı… Hücumu muvaffakiyete iktiran(ulaştırmak) ettirmek üzere, Türkler tarafından dikkatsizlik neticesi olarak işgal edilmiş olan Kargapazar dağlarının 9/II:Kan. da (22 Ocak)ordu komutanı tarafından 1. Kafkas Kolordusu komutanına derkap (derhal) metin olarak(dikkatlice) ele geçirilip işgal edilmesi emrolunmuştu”(General Maslofski-Umumi Harpte Kafkas Cephesi-say 327) Düşmanın zayıf gördüğü Kargapazar Dağının tutuma görevi 34. Piyade Tümeni’ne verilmişti. İşte Bektaşi Alayı da 34. Tümen’le bu dağda birlikte kahramanca direnmiştir. Kargapazar dağında ki askeri güçlerimiz, 3. Ordu’nun Erzurum’dan çekilirken depolarının boşaltılmasına fırsat vermek ve diğer birliklerimizim ağır silahlarını ve askerlerin düşman eline düşmemesi için Rus birliklerine karşı sürekli direnerek askerlerimizin kayıp vermeden çekilesime yardımcı olmuştur. İşte Mücahidin Bektaşi Alayı’da, Kargapazar Dağında ki siperlerin en zor yerlerde ve anlarda çoğunlukla 34. Piyade Tümeni ile birlikte, aynı kaderi paylaşarak düşmana karşı savaşmıştır. “…34. Piyade Tümeni yaklaşık altı Rus piyade alayının taarruzuna karşı koymaya çalışıyordu. 34. Piyade Piyade Tümeninin emrindeki 54. , 101. ve 102. Piyade Alaylarından bazı erler aç, cephanesiz ve perişan bir halde 10. Kolordu’nun Reşit Bey Müfrezesinin Telli köyündeki karargâhına gelmişlerdir. Kahraman 34. Piyade Tümeni bu günkü muharebelerde 9. ve 11. Kolorduları kurtarmıştır…. Rusların kuzeyden, 34. Piyade Tümeni Cephesi’nden ilerleyerek artçıları ile 1905 rakımlı Çobandede Tepe ve Geçik hattında bulunan 18. ve 33. Piyade Tümenlerinin bir tehlikeye düşme olasılığını önlemek için 3. Ordu Komutanı 102. Piyede Alayı’ndan bir tabur ve bir Bektaşi Taburu bir sahra top takımı ve bir dağ bataryası ile Hasanbaba dağı-2624 Ziyarettepe hattının tutulmasını emretti. (Genelkurmay Başk. age. say. Say 37)…. 10 Kolordu sağındaki 11. Kolordu’nun 34. Piyade Tümeni tamamen erimiş durumdaydı. Reşit bey müfrezesi Telli üzerinden kolordu sağına yönelen Rus taarruzunu durdurma gücüne sahip değildi… Ordu Karargâhı artık Hasankale’de kalamazdı. Ordu komutanı ve karargahı, kızaklarla saat 15. 00 ‘te Hasankale’den hareketle saat 19. 00’da Erzurum’a vardı… Erzurum’dan gelen iki amale taburu ile jandarma taburu, iki gönüllü Bektaşi Taburu ile avcı(kızakçı) taburu da buraya getirilmişti. Böylelikle 34. Piyade Tümeni kesiminde, Rus taarruz bölgesine 38 tabur toplanmıştır. Buradaki taburların muharip mevcudu 200-300, toplamı 10. 000 kadardır. ”(sayfa 38-45), ,. 34. piyade Tümeninin Karaz’da baskına Uğraması: Bu yeni mevzide en önemli bir kesimin savunulması görevini alan kuvveti az, kahraman, talihsiz 34. Tümen‘in eski erlerinin morali bozuk ve yorgundur. 34. Tümen bölgesinde bulunan 8 sahra ve 6 dağ topu Rusların eline geçti. Erleri dağılmış, 34 piyade Tümeni diye bir birlik kalmamıştır. Baskını yapan Rus birlikleri Ebulhindiye kadar ilerlediler. ” (Genelkurmay Başkanlığı. a. g. e sayfa-116)
Mücahidin Bektaşi Alayı mensubu gönüllü vatansever askerler, Erzurum dağlarında, 1916 yılı Ocak ve Şubat aylarında 34. Piyade Tümeni saflarında, tamamen imha edilecekleri kesin olan siperlerde, düşmana karşı işte böyle bir savaşta kahramanca yerlerini almışlardır. Bu çilekeş 34. Tümenimizle beraber yukarıda anlatıldığı gibi büyük ölçüde şehit veya esir olmuşlardır.
Erzurum kuşatmasında ki diğer bir şansızlık ise kale savunmasında görevli bir topçu subayının ihanet etmek için düşman tarafına geçmesidir. “. . Ordu içindeki parti faaliyetleri nedeni ile bulunduğu ortamdan memnun olmayan Ağır Topçu Subayı Trabzonlu Üsteğmen Rıfat, atlı olarak 3 Şubat 1916 günü nöbetçi dalgınlığından faydalanarak, Nebihanları’ndan Rus tarafına kaçtı. Erzurum hazırlanmış mevziindeki topçunun tertiplenmesini çok iyi bilen bu subay, Rusların taarruzunda, Rus topçusunun ateşlerinin tanzim ve tesirinde yardımda bulunmak suretiyle büyük bir ihanetin faili oldu. ”(Genelkurmay Başkanlığı. age. say. 80) Bu Üsteğmeni Kafkas cephesinde esir düşen subaylar Sibirya’ya sürgüne gittiklerinde görmüşler. Yazdıkları anılarında esirlik günlerinde Rus subaylarıyla el ele vererek birçok zorluğa neden olmasından dolayı, o hain Rıfat için çok ağır sözler yazmışlardır. General Maslofski ‘de kuşatmayı anlatırken Üsteğmen Rıfat’ın Rusların işine nasıl yaradığını şöyle yazar. “…Ateşi tasih(düzenli) etmek için General Vadin ‘in emrine, hücuma mübaşeretten(ateşe başlamadan) birkaç gün önce bize teslim olan Erzurum kale topçusuna mensup bir Türk zabiti(subayı) verilmişti ve muhasara topçu gurubunun ateşinin tesirini tarassut ve tetkik etmek için de ordu erkânı harbiyesi tarafından kaymakam Şteyfon gön-derilmişti “ (Maslofski. age. say. 339) İşte bu hain zabit kendi ülkesine silah arkadaşlarına böyle zarar vermiş, Erzurum kalesinin kuvvetli ve zayıf yerlerini tek tek düşmana bildirmiş, atışların bataryaların durarak düşman topçusunun isabetli atışlar yapması için görev almıştır.
Hazırlıklarını tamamlayan Ruslar 14 Şubat 1916 günü Erzurum üzerine topyekûn bir saldırıya geçtiler. Bir yanda kanatlardaki birliklerin üzerine yüklenen düşman bir yandan da merkez kabul edilen Erzurum kalesi ve önündeki savunma hatlarını ağır bombardıman altına aldı. İki gün süren şiddetli çatışmalardan sonra özellikle Kargapazar dağı tarafındaki hatlarımızın yarılması nedeniyle kuşatılma tehlikesi baş gösterince o zaman İstanbul’dan Erzurum’a dönen 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa Erzurum’u boşaltıp Ilıca –Aşkale hattından yeni savuma mevzilerine doğru çekilme emrini verdi. “…16 Şubat 1916: 3. Türk Ordusu’nun Erzurum’u tahliye ettiğini 15 Şubat günü öğrenen Rus Ordu Komutanlığı, 16 Şubat şafakla 1. Kafkas Kolordusu ile 39. Tümeni’ni cepheden Erzurum istikametinde harekete geçirdi…. 3. Ordu artçı birlikleri İstanbul kapısından Erzurum’u terk ederken Rus birlikleri 16 Şubat 1916 saat 07. 00-07. 30’da Kars kapısında Erzurum’a girdi. Çekilen birlikler, bırakılmak zorunda kalınan top, cephane, vesair eşya ve malzemeyi tahrip ettiler. Yalnızca taşınamayan 250 hasta ve yaralı başlarında gerekli subaylar olduğu halde Erzurum hastanelerinde bırakıldı. ” (Genelkurmay Başk. age. say-107-113).
1071 yılından beri çeşitli Türk beylik ve devletlerinin elinde kalmış olan Erzurum gibi büyük ve tarihi bir şehrimizi alan düşman, çok daha azgın bir şekilde geri çekilen birliklerimize saldırdılar. Daha Ilıca mevzilerine yerleşip ve birliklerine kavuşamayan dağınık halde yürüyüşe devam eden kollarımıza özellikle atlı Rus Kazak Süvarilerinin baskınları ile çok sayıda er ve subayımız esir edilmiştir. Çekilme anında Ilıca düzlüğünde esir edilen subaylarımızın yazdığı anılarda bu sıradaki kargaşa ve dağınıklığı çok rahat şekilde anlayabiliyoruz. Ilıca hattında da tutunmanın zor olacağını gören 3. Ordu Komutanı, birliklerimizin daha fazla yıpratılmaması için geri çekilmeye devam ederek Aşkale-Kop ve Tercan hattındaki dağlık araziye yerleşmek zorunda kalır.
3. Ordu Tercan-Tuzla deresi ve Kop dağı hattına çekilince Cemaleddin Çelebi şehit ve esir olan arkadaşları dışında sağ kalan neferleriyle birlikte Bektaşi Alayı ile birlikte geri çekilir. Temmuz ayına kadar sakin geçen cephe hattında 7 Temmuz’da Ruslar Kop dağı başta olmak üzere Tercan bölgesindeki mevzilerimize yoğun bir saldırıya geçer. Kop dağında kendisinden üç kat daha fazla düşmana karşı verilen mücadelede binlerce askerimiz şehit olur. Kop dağı mevziisi düşman tarafından işgal edilince16 Temmuz’da Bayburt, Höbek Dağı mevziisi düşünce 16 Temmuz’da Tercan işgale uğrar. Kötür Köprüsü Astokomu- Akyurt köyünde bulunan 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa, karargâhını Cibice Dağına çeker. Cibice- Kırdım-Koşan Dağı, Sansa Boğazı, Bağır Baba ve Keşiş Dağı’nda düşmanı durdurma planı yapan 3. Ordu Komutanı, bunun da başarılı olamayacağını anlayınca Erzincan’a çekilir. Düşman ilerlemesine devam ederek 26 Temmuz günü Erzincan’da işgal edilir. Ordumuz Kemah Boğazı ve Çimen dağında savunma hattı kurarak düşmanı durdurur. Bundan sonra 3. Ordu Karargâhı Şebinkarahisar bölgesine gelmiştir. Şebinkarahisar’a gelen Cemaleddin Çelebi burada bir müddet kaldıktan sonra Hacıbektaş’a döner. Bu bilgilerden anlaşılıyor ki savaş belli bir sükûnete ulaşınca, muhtemelen 1916 sonbaharında Bektaşi Alayı’nın varlığına son verilmiş ve Cemalaedin Çelebi’de Hacıbektaş’ta ki makamına dönmüştür.
Vatan savaşına gözünü kırpmadan koşan başta Cemaleddin Çelebi ve bu birliklere komutanlık yapan büyük halk ozanımız, düşünce insanımız Sıtkı Baba’ya ve birlikte savaşa gittiği kahramanlara, Bektaşi Alayı’na selam olsun. Onların yurtsever, devrimci mücadelesi bizlere örnek olsun. Hepsinin ruhları şad olsun.