© Alevi Ocağı

HERKES KENDİ HAYATINI YAŞAR!

HERKES KENDİ HAYATINI YAŞAR!

ALİ RIZA ÖZKAN yazdı..
Babam ve annem 1957'de evlenmişler
Babam, Köy Enstitüsü öğretmenlerinin bereketli ellerinde halkına ve vatanına hizmet etmek üzere yetiştirilmiş bir köy öğretmeniydi.
Doğru hatırlıyorsam, köyümüzden ilk okuyan, ilk öğretmen olan kişi (veya ilk grup) idi.
Annem ise, Adana'nın o zamanlar işçi kenti olması nedeniyle, başkasının "karnesi' ile Tekel Tütün Fabrikası'nda çocuk denecek yaşta çalışmaya başlamıştı.
Her ikisinin makus talihini Cumhuriyet değiştirdi. Kişisel tarihlerimizin ve kaderlerimizin Cumhuriyet sayesinde nasıl değiştiğini kimileri anlamak istemese de, biz ailemizin tarihinden bunu çok iyi biliyoruz.
Cumhuriyet olmasaydı, yüzlerce yıl, Alevi olmakla dışlanmakla birlikte, üstüne bir de Ermeni eminlerin işlettiği Keban madeninde köle olarak da çalıştırılan Mişelli köyü tebası, bireyler ve özgür meslek seçimi yaparak, ülkenin istediği yerinde yaşayabilen yurttaşlara dönüşemezdi.
Bugün köyümüzün doktorları, mühendisleri, bilimcileri var.
Güçlü akrabalık bağlarımızın olduğu çevre Alevi köylerinden başarılı iş adamları, dünya çapında ünlü jeolog, sanatçı, ressam vd seçkin bireyler yetişti ise, bunu Cumhuriyet'imize borçluyuz.
Biz bunu çok iyi biliyoruz. Kanımızda, ruhumuzda hissedebiliyoruz.
Babamın annesi ile akrabalığı da olan anneannem, "gelinlik yaşa erişen" annemi evlendirmek için, köyümüze damat seçmeye gelir.
"Kendi kanından" birisinin köy öğretmeni olduğunu öğrenince, rivayet odur ki, babamın yolunu keser ve kızıyla evlenmesini teklif eder.
Nitekim, babam da, köyden okumamış bir kız almaktansa, Adana'da yetişmiş, işçilik yaoan işçi kızıyla evlenmeyi kabul eder.
Bunu duyan ahali kırk gün kırk gece eğlence tertiplemez. Ama, benim de yetiştiğim 70'lerin başına kadar, bizde düğünler 3 gün, 3 gece olur, sonunda gelin, damat evine getirilirdi.
Babamla annemin nikah töreni ve nikah fotoğrafları da, sanıyorum köyümüzde ilk olma özelliği taşıyor.
19 yaşında ama, bir öğretmenin vakur ifadesini çoktan benimsemiş Hasan Özkan'ın, yine köyümüzden ama Adana'da yetişmiş, kendisinden 4 yaş küçük, yani 15 yaşındaki Zekiye Özkan ile evlenme fotoğrafının bir benzerini, aynı zaman dilimi içerisinde gelişmiş tüm ülkelerin hafızasında bulabilirsiniz, karşılaştırabilirsiniz.
Yapacağınız değerlendirme, ülke olarak bulunduğumuz noktanın anatomik fotoğrafı olacaktır.
Sakın yanılmayınız; söz konusu olan, uyduruk liberallerin "modernizm küfürleri" ile tartışılacak bir konu değildir.
İdrak etmemiz gereken gerçek şudur: Cumhuriyet'i kuran kadrolar dünyaya açık, dünyayla barışık bir nesil yetiştirebildi.
Ama, sonradan bizzat iktidarlar eliyle, içine kapalı, dünyadaki gelişime duyarsız, yerel çıkar çetelerinin (mutegallibe) iktidar oyunlarında piyonlaşan ve giderek tebalaşan bir güruha dönüştük!
İşte, itirazımız bunadır!
Küresel egemenlik denkleminde Türkiye'ye biçilen elbise ile mütegallibe'nin iktidarı kaptırmama hırsları ittifak halinde, hepimizin hayatlarını kararttılar.
1957'deki Türkiye'yi özler hale geldik!
Ama, biliyoruz ki, 1957'deki Türkiye'nin şifresi 1923, 29 Ekim'inde gizlidir.
İşte, bunun için yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Türkiye diyorum.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER