HİCRET OLAYI-3
OCAKLAR
Mekke’de 622 yılı 13 Eylül Pazartesi günü Sevr mağarasında dört kişilik kafilesiyle yola çıkan Hz. Muhammed, çok tehlikeli, zorlu mücadeleden sonra yaklaşık on günde Kuba’ya gelmiştir. Orda kaç gün kaldığı ve Medine’ye giriş günü konusunda da verilen tarihler çok farklıdır.
Farklı anlatımlara birkaç örnekle devam edelim. Prof. Sabri Hizmetli, İslam Tarihi. “… Sahili takip ederek Medine’ye doğru 24 saat hiç dinlenmeden yol aldılar Deve yürüyüşü ile 13 günlük olan Medine yolunu 8 günde kat ederek 12 Rabiulevvel/23 Eylül 622 pazartesi günü Kuba’ya ulaştılar . Burada ne kadar kaldıkları kesin değildir. Bazı kaynaklar sekiz gün, bazıları on dört gün diye söylemektedirler…23 Eylül 622'de Medine'ye bir saatlik mesafedeki Kuba'ya gelen ve burada silahlanarak kendisini korumaya çalışan dayızadeleri Neccaroğulları tarafından karşılanan Hz. Muhammed, şimdi sağına ve solunda Hazrec ve Evs Kabilelerinden koruyucular, sağ ve sol cenah muhafızları, Neccaroğullarından gelen koruma görevlileri olduğu halde Medine`ye giriyordu…Hz. Peygamber (sas) "Kusva" adındaki devesine, Hz. Ebû Bekr ve öteki müslümanlar da kendi develerine binerek Medine'ye doğru yol aldılar…Hz. Peygamber, Miladi 622 y ılının 27 Eylül'ünde Medine topraklarına ayak bastı. Günlerden pazartesiydi…Böylece Medineliler, ikinci Akabe beyatında verdikleri sözü yerine getiriyorlar, Hz. Muhammed'i canlarından ve mallarından daha çok koruyacaklarına dair ahde bağlılıklarını açıkça gösteriyorlardı (Prof. Sabri Hizmetli, İslam Tarihi, s.143)
Yine önemli bir İslam tarihçilerimizden Prof. Neşet Çağatay ise şöyle yazmaktadır. “…Mekke ile Medine arasındaki aşağı yukarı 450 Km.lik yolu 8-10 günde geçip ,Medine’ye aşağı yukarı bir saat uzaklıktaki Kuba Köyü’ne vardılar. Burada Ali’nin gelmesini beklemek ve yol yorgunluğunu gidermek için beş on gün kaldılar. 14 ya da 21 Eylül 622 Cuma günü öğleye doğru Kuba’dan yola çıktılar.(İslam Ansiklobedisi’nde 29 Haziran günü yola çıktığı yazılı)İslam kaynakları, Rabiyülevvel ayının beşinde söz ettiklerine göre , bu gün 17 Eylül’e denk gelir.”(Prof.Neşet Çağatay, İslam Tarihi, s.190,191) Prof.Ahmet Önkal ise “…8 Rebîülevvel (20 Eylül 622) Pazartesi günü Kubâ’ya indiği ve 12 Rebîülevvel (24 Eylül 622) Cuma günü Medine’ye girdiği anlaşılmaktadır..(Prof. Ahmet Önkal ,Hicret, DİA,c.17) Görüldüğü gibi, Kuba’ya geliş ve orada kaç gün kaldığı, Medine’ye hangi gün girdiği konusunda, ciddi farklılıklar vardır.
Peygamber ve Ebu Bekir’i, daha önce yola çıkıp Kuba’ya gelmiş olan Müslümanlar yani Muhacirler ile Medine’den gelmiş olan Neccaroğullarının silahlı adamları karşılamışlardır. Kimdir bu Neccaroğulları? Medine’de yaşayan önemli bir aşiret olan Hazreclilerin bir koludur. Peygamberin dedesi Abdulmutalib(Şeybe) Medinelidir. Abdulmutalib’in babası Haşim’dir. Haşim ise Kureyş’in en büyük önderi Kusay’ın torunudur. Mekke lideri Haşim b. Abdimenaf bin Kusay, bir evliliğini de Medine’de yapmıştır. Medineli Neccaroğullarının kızlarından Selma hanımla evlenmiş bu evlilikte bir oğlu ve kızı olmuştur. Peygamberin büyük dedesi Haşim Suriye’ye ticarete giderken dönüşte Gazze’de ölmüştür. Haşim’in Selma’dan olan çocuklarının bakımını dayıları üstlenerek büyütmüşlerdir. Haşim’in ölümünden sonra aşiretin liderliğini kardeşi Mutalib almıştır. Bir zaman sonra Mutalib Medine’ye gelerek yeğeni Şeybe’yi Mekke’ye götürmek ister. Müzakereler sonunda on üç, on dört yaşına gelmiş Şeybe’yi Mekke’ye baba evine götürülmesine karar verilir. Şeybe amcası Mutalib’le Mekke’ye giderken amcasının atının terkisinde birlikte şehre giriş yapmışlar. Bunu gören Mekkeliler “Aaa bak Mutalib bir köle getiriyor” demişler. Mutalib buna itiraz ederek; “Yok yahu bu kölem değil, Haşim abimin Medine’de ki evliliğinden doğan oğlu Şeybe’dir ”demiştir. Mutalib’in kölesi anlamına gelen Abdulmutalib ismi, lakap olarak Şeybe adının önüne geçmiştir. İşte Neccaroğulları’nın yeğeni olan o çocuk büyüyor çok yetenekli bir genç olur. Amcası Mutalib ölünce Haşimilerin lideri ve Mekke’nin önderliğine getirilir. Bu kadar yakın bir zaman diliminde yeğenleri Abdulmutalib Mekke lideri, onun torunu Muhammed İslam Peygamberi olunca Neccaroğulları için gurur verici bir durum ortaya çıkmıştır. Akabe Görüşmelerinden başlayan süreçte Hazrec Kabilesine bağlı Neccaroğulları Peygamber Kuba beldesine gelir gelmez Ebu Eyyub Ensari önderliğindeki silahlı gençleriyle gelerek Peygamberi güvenliğini sağlayarak Medine’ye götürüler.
HZ. ALİ DE MEDİNE’YE GİDİYOR
Hz. Ali tutuklanıp Kureyş zorbalarının iki gün süren işkencelerinden sonra serbest bırakılınca Hz. Muhammed’in ardı sıra Medine yollarına düşüp tez elden Peygamberin bulunduğu Kuba’ya gelir. Yaşlı, dul ve yoksul bir kadının evine misafir olur. “...Hz. Ali’nin Hicreti Hz. Ali, Hz. Peygamber’in emri doğrultusunda insanların Hz. Peygamber’e emanet etmiş oldukları şeyleri sahiplerine verene kadar Mekke’de üç gün kaldı. Mekke ahalisinden, ellerindeki kıymetli eşyalarını kaybetmekten korkan herkes bu mallarını Hz. Peygamber’e emanet etmişlerdi. Emanetleri teslim ettikten sonra Medine’ye doğru yola koyuldu. Geceleri yol yürüyor ve Medine’ye varıncaya kadar gündüzleri gizleniyordu. Ayakları yürümekten çatlamıştı. Bu yolculukta onun yanında Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma, kendi annesi Fâtıma ve birkaç kişi daha vardı. Yiyecek olarak yanında biraz su ve bir parça hurmadan başka bir şey yoktu. Mekke ile Medine arası 400 km idi. Güzergâhında kayalar ve hayvan iskeletlerinden başka bir şey yoktu. İki gün işkence görmüş bir kimse için böyle bir yolculuk kolay değildi. Hz. Peygamber, henüz Kuba’da iken Hz. Ali oraya geldi. Ona Hz. Ali’nin geldiğini haber verdiklerinde sevindi ve yanına çağırdı. Hz. Peygamber Kuba’da Gülsüm b. Hidm’in evine inmişti, Hz. Ali’nin burada birlikte kaldığı zikredilir. (İbn Sa’d, III,22; Belâzürî, II,346; Taberî, I,569-571; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II,106-107; İbnü’l-Esîr, Üsd, IV,95-96; Muhibbüddîn et-Taberî, 60; İbn Kesîr, III,197; Algül, I,301; Kaplan, 28-29--Prof.M. Hanifi Palabıyık, Mekke Döneminde Hz. Ali)
Prof. Abdulhalik Bakır’da Hz. Ali’nin Kureyş zorbalarının elinden kurtulup Kuba’ya gelip Peygambere yetişmesini şöyle anlatır.“…Hicret gecesi müşrikler Hz. Peygamber'in evine girdikten sonra Hz. Ali ile karşılaşırlar. Fakat onunu bir süre dövdükten ve Kabe'de gözaltına aldıktan sonra da serbest bırakırlar. Bu olaydan sonra Hz. Ali, Mekke'de üç gün daha kalır ve bütün emanetleri sahiplerine dağıtır. Görevini yerine getirdikten sonra doğum yeri olan Mekke'yi bırakarak Medine'ye doğru yola çıkar. Bu esnada gündüzleri gizlenen, geceleri yürüyen Hz. Ali, o yılın Rabiu'l-Evvel ayının ortasına doğru Kuba denilen yere ulaşır . Hz. Ali'nin, Medine'ye geldiğini öğrenen Hz. Peygamber, ona haber göndererek yanına gelmesini istedi. Ancak uzun bir yürüyüşten dolayı ayaklarının kanlar içinde olduğunu ve asla yürümeye muktedir olmadığını öğrenince, kendisi onu görmeye gitti ve onunla kucaklaştıktan sonra da bu dertten kurtulması için Allah'a dualarda bulundu ve kendisine acil şifalar diledi.( İbnu'l-Esir Usd, iV, 19; el-Makrizi, İmla, 1, 48.---Prof. Abdulhalik Bakır, Ali b. Ebi Talib-Hayatı, Kişiliği ve Faliyetleri,s.76 )
Bundan sorasında Peygamber ve Muhacirlerin işleri kolaylaşıyordu. On iki yıldır onları hedef alıp her türlü kötülüğü yapan, işkence deden, suikast düzenleyecek kadar hayasızlaşan Kureyş Zorbaları yoktu artık . O zalimler Mekke’de kaldılar. Başta Hazrec ve Evs kabile mensupları olmak üzere, dayıları olan Neccaroğulları gibi her şeylerini Peygamber ve arkadaşlarıyla paylaşan, ölümüne onlara sahip çıkan, büyük bir devrimci, namuslu kahraman Medineliler vardır. Ama yine de her şey öyle tereyağından kıl çeker gibi kolay olmuyor. Kuba’da da Mekkelilerle aynı fikirleri paylaşan, Müslümanlara kızan insanlar vardır. Bir gece bazı serserileri örgütleyen bir merkez Hz. Peygamberin misafir olduğu evi taşlamışlardır. Peygamber bu olaya çok üzülmüş ve “ Sizin misafire saygınız bu mudur? “diye tepki göstermiştir. İşte İslam kaynakları ve İslam Tarihçileri Kuba’ya gelen Hz. Muhammed ve onu orada bekleyen Muhacir arkadaşlarının Kuba’da ki durumları ile oradan Medine’ye götürülüşü konusunda çok ciddi bir tartışma vardır. Genel olarak büyük çoğunluğu şöyle demektedir. “ Peygamberin Medine’ye girişi bayram yeri gibi oldu. Kızlar evlerin damların çıkmış Türküler ve şarkılar söylüyorlardı. Yaşlısı genci çoluk çocuk yol boyunca iki tarafa dizilmiş Peygamberi sevinç gösteri yapıyorlardı. Peygamber devesinin üstünde giderken ona “Bize gel, benim misafirim ol” gibi çağrılar yapılıyordu.” Gibi çok abartılı şeyler anlatılır. Faka bazı kaynaklar ve İslam Tarihçilerimiz bunun doğru olmadığını yazdılar. Başta Prof. Mehmet Azimli ve Prof. İhsan Aslan olmak üzere bunun çok abartılı bir rivayet olduğunu, Peygamber Medine’ye geldiği zaman on bin nüfuslu şehrin sadece 500 kişisi Müslüman olmuştu. Dört bin Yahudi, Arap kabilelerinden de dört bin kadar da Müslüman olmayan insanlar vardı. Onun için Hz. Muhammed Kuba ve Medine’de öyle anlatılanlar gibi rahat şekilde hareket edememiş ve silahlı adamlar tarafından korunmuştur.
Prof. İhsan Aslan ayrıntılı olarak ele aldığı makalesinde “ Peygamberin Kuba ve Medine’de öyle törenlerle, bayram havasıyla karşılanmadı.” diyerek Kuba’da yaşananlar hakkında şöyle yazar: “…8 Rebviulevvel 622 tarihinde Pazartesi günü ulaşmayı başardı. Müslümanlar tarafından her hangi bir tehlikeye karşı silah kuşanarak karşılanan Rasulullah (İbn Sad,1990,1,180) burada Gülsüm b. Hidim’in evinde misafir kaldı. (İbn Hişam,ts.I,II.,493;İbn Sa’d,1990,I,180) Hz. Peygamber burada Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri kalmıştır. Yani Rasulullah Kuba’da dört gün kalmıştı. (İbn Hişam,ts.I-II,494; Belazuri,2011,I,224, İbn Esir 1979,II,107)İbn Sa’d ve Buhari’ye göre Allah’ın Rasulü burada on gün kalmıştır.( İbn Sa’d,1190,I,181; Buhari,1992,Menakbul Ensar,46) Bunun dışında Hz. Peygamber’in burada on gün veya yirmi üç gün kaldığı da belirtilmektedir. Allah’ın Rasulü burada kaldığı süre içerisinde onun da katılımıyla Kuba mescidi inşa edilmiştir…Rasulullah , Gülsüm b. Hadim’in vefatı üzerine Amr b.Avfoğulları mahallesinde meskun olan Sa’d b.Hayseme’nin evinde konaklamaya başladı. Allah’ın Rasulü burada kalırken Amr b.Avfoğullarının sefihleri ve münafıkları geceleyin onun kaldığı evi taşlamışlardı.(Yakubi 1993,I,360) bu durum bizlere Rasulullah’ın burada kalmasından rahatsızlık duyanlar olduğunu göstermektedir. Ayrıca Hz. Peygamberin silahlarını kuşanan Müslümanlarca karşılanması, böyle bir durumun olabileceğini göstermektedir.”(Prof. İhsan Aslan, Hicret Hadisesine Fraklı Bir Yaklaşım)
(Devam edecek)