HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELİ DERGÂHI’NDA POSTNİŞİNLİK HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
GÜNDEMHÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELİ DERGÂHI’NDA POSTNİŞİNLİK HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Postnişin ne demek bununla başlayalım!..
Postnişin’in, sözcük anlamı “postta oturan” demektir!..
Postnişinlik Makamı, manevi bir makamdır!..
Birçok dergâhın/ocağın postnişinlik makamı vardır!..
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nında da Postnişinlik Makamı vardır!..
Bu makama oturanlar da Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi temsilen otururlar!..
Dergâh ne demek onu da açıklayalım!..
“Yola bağlıların ibadet ve tören yaptıkları yapı” demek ise de artık günümüzde 677 sayılı Kanun ile yapıyı değil kişileri ifade etmektedir!..
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı demek, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Evlatları’nın tamamı demektir!..
Yapılan yanlışlara ya da yönlendirmelere bakmayın!..
Bu yanlışlar ve yönlendirmeler, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Evlatları’nın tamamının onayladığı iş ve eylemler de değildir!..
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı demek, Veliyettin Ulusoy demek değildir!..
Günümüzün Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın Postnişinlik Makamı’nda ise iki isim vardır : Sefa Ulusoy ve Veliyettin Ulusoy.
Dergâh’ta NEDEN İKİ POSTNİŞİN VAR? sorusuna da yanıt verelim!..
Bunun için biraz geçmişe gitmek zorundayız!..
Şimdiki postnişinlerden Veliyettin Ulusoy’un babası rahmetli Feyzullah Ulusoy'un ölümünden sonra iki kişi postnişinlik iddiasında bulundu : Rahmetli Yusuf Ulusoy ve Veliyettin Ulusoy. Ahmet Cemalettin Çelebi’nin torunlarının tamamı Yusuf Ulusoy'u destekledi. Rahmetli Yusuf Ulusoy döneminde “ekberden ekbere ” yani “en yaşlıdan en yaşlıya” kuralı ortaya atıldı. Bu kuralı benimseyenler de rahmetli Yusuf Ulusoy’u desteklediler.
Veliyettin Ulusoy'u ise oğlu Serdar Ulusoy, kardeşi Nazım Ulusoy, kuzeni Hüseyin Hürrem Ulusoy, yeğenleri Serap Ulusoy ile Sinan Ulusoy destekledi. Başka kimse desteklemedi. Rahmetli Yusuf Ulusoy da Veliyettin Ulusoy da postnişin olduklarını söylediler ve icazetler verdiler. Yusuf Ulusoy’un ölümünden sonra ise önce Haydar Ulusoy sonra da Sefa Ulusoy postnişin olduklarını ilan ettiler. İşte Çelebiler böyle bölündü. Onlar bölününce Dergâh’a bağlı dedeler de bölündü.
Bağlı dedeler hatta babalar bile bölündü. Örneğin; Düzce'de Yunus Dede(baba) Yusuf Ulusoy'dan, Zeynel Dede Veliyettin Ulusoy'dan icazet aldılar. Urfa'da Sırın köyü Yusuf Ulusoy'a, Kısas köyü ise Veliyettin Ulusoy'a bağlandı. Trabzon, Yusuf Ulusoy'a, Savran Veliyettin Ulusoy'a bağlandı.
Sonunda, Veliyettin Ulusoy ve Sefa Ulusoy uzlaştı; bizler de Eyvallah dedik. Birkaç Çelebi ise bu uzlaşmayı da tanımadı…
Dergâh’ın geçmişine bakıldığında Postnişin belirlenirken geçerli olan ve Padişah fermanlarında da yazan "Eslah ve erşed olma" kuralıydı!..
Bu kural ne demek açıklayalım :
Eslah demek, daha dindar, daha faziletli, daha takva ehli, daha yararlı, daha uygun anlamlarına gelir.
Erşed demek ise, “ her hali daha iyi olan. Doğru yola diğerlerinden daha yakın olan” anlamına gelir.
Şimdiye kadar, rahmetli Yusuf Ulusoy, Haydar Ulusoy ile Sefa Ulusoy ve Veliyettin Ulusoy dışında kimse postnişinlik iddiasında bulunmamıştır.
Günümüzde de bir “post kavgası” varmış algısı yaratılmak isteniyor ise hiç kimsenin böyle bir post kavgası yapması söz konusu bile değildir!..
“Post kavgası var” diyenler bellidir!..
Bunların da bir kısmı, mevcut postnişinlerin çevresinde toplanmış bir kısım Ali’siz dediğimiz topluluktan ibaret!..
“Post kavgası var” diyenlerin amacı da bellidir!..
Aleviliği ve Alevileri, İslam’dan koparmak için birçok yol ve yöntemlerle asimile etmek!..
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Evladı Hüseyin Hürrem Ulusoy’un, mevcut postnişinlerin ve Hünkâr Vakfı’nın yaptığı yanlışlara karşı başlattığı mücadele ve bu amaçla kurduğu Serçeşme Vakfı ile oluşumuna büyük çaba harcadığı Ocakzadeler Meclisi bu çevreleri rahatsız etmiştir!..
Sorun, Postnişinlik Makamı’nda değil!..
Sorun, o makamda oturanların Aleviliğe aykırı söz ve eylemlerinde!..
İşte bizim bütün çabamız da, Postnişinlerin yapılan bu yanlışlardan dönmelerini sağlamak!..
İşte bizim bütün çabamız da, yaşanan tehlikelerden hem onları hem de başta Aleviler olmak üzere toplumumuzu haberdar etmek ve uyarmak!..
Ancak gelinen aşamada gördüğümüz şu: Veliyettin Ulusoy, postnişinlik makamında tek başına mutlak bir iradeymiş gibi davranıyor!..
Oysa, o makamı Sefa Ulusoy ile birlikte paylaşıyor!..
Hala kendisine yakın duran bir kısım Dedenin samimi uyarılarını da dinlemiyor!..
Gelişmelerden rahatsız olan birçok muhibi ise anlamaya çaışmıyor!..
Her bölgeye yönelik farklı bir söylem ve eylem kullanıyor!..
“Ben ne dersem o olacak” gibi bir algı oluşmasına izin veriyor!..
Tüm yapıcı eleştiri ve uyarılarımıza karşı da kendisine yakın çevreler tarafından çok saldırgan bir tutum izlenmesine de ses çıkarmıyor ve saldırganlığa göz yumuluyor!..
Neredeyse her gün, bize yani Ocakzadeler Meclisi’ne karşı bir açıklama hatta bazen gün içinde birden fazla saldırgan içerikli açıklama yayınlanıyor!..
Hepsinin de ortak özelliği oldukça ağır ithamlar ve hedef göstermeler içeriyor olması!..
Al’sizler dediğimiz gruba “teslim olunmuş” gibi bir görüntü veriliyor!..
Genellikle, bu Ali’siz dediğimiz grubun söz ve istekleri dillendiriliyor!..
Zaman zaman da, özellikle talip içindeyken, Ali’sizlerin düşüncesinin tam tersi olan şeyler söylenip yapılıyor!.
Soru ve eleştirilerle, Veliyettin Ulusoy ısrarla üzerine gidildiğinde ise geleneksel Aleviliğe dair eylem ve söylemleri oluyor!..
Veliyettin Ulusoy’un postnişinliğini tartışmaya açan ilk hamlesi başkanlığını yaptığı Hünkar Vakfı’nın “erkânları” oldu!..
Bu “erkan çalışması” ile pandoranın kutusu açıldı!..
İçinden, İslam’ı ve kutsallarını görmezden gelen bir metin çıktı!..
İçinden, Fatiha ve Kur’an ayetlerini dışlayan bir manzume çıktı!..
Bu gelişme ile hem Dergâh hem de postnişinler daha çok tartışılmaya başlandı!..
Veliyettin Ulusoy’un “kutbum” dediği, rahmetli Ali Celalettin Ulusoy’un Alevi Bektaşi Yolu adlı eserinde anlatılan Aleviliği değiştirme/dönüştürme yani asimilasyon süreci için düğmeye basıldı!..
Birçok Ocakzade ve talibin hayal kırıklıklarına şahit olmaya başladık!..
Sadece Urfa’nın Kısas mahallesinden topladığımız iki bin imza ile durum tespiti yaptığımız dilekçemizi Veliyettin Ulusoy’a verip tehlikeleri anlatmak için muhabbet etmek istedik ancak bizimle görüşmeyi reddetti!..
Sefa Ulusoy, bizi kabul etti, yazdıklarımızı bizzat okuyunca ‘haklısınız, çok üzgünüm’ deyip tarihe not düşerek tespitlerimizi onayladı ve dosyaları Veliyettin Ulusoy’a da verilmek üzere teslim aldı!..
Veliyettin Ulusoy’un, konumu gereği, siyasete eşit mesafede yani uzakta olması beklenirken, siyasi tavır gösterdi ve milletvekili adayı olan AABF ( Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu) ’nin başkanı Turgut Öker'e yaptığı konuşmalar ile oy verilmesini istedi!..
Oy verilmesini isterken söylediği çok iddialı ve kendini bağlayıcı sözler de Alevi toplumunun hafızasına kazındı!..
Bu suretle, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nı da bilerek ve isteyerek ‘aktif siyasetin’ içine sokmuş oldu!..
Bu süreçte, özellikle, “Sayın Öcalan diyenlerle” çok yakın ilişkiler kuruldu!..
Birçok yerde “Sayın Öcalan diyenlere” oy verilmesini istedi!..
Bunların hepsi kamuoyunun gözleri önünde oldu ve hepsi de tanıklı, belgeli!..
Tam burada Veliyettin Ulusoy’a şunları söylemek istiyorum :
Bizi yani özellikle beni ve Hüseyin Hürrem Ulusoy’u yıpratmak için bizzat çalıştınız!..
Birçok Ocakzade’ye bizi itibarsızlaştırmak, kötülemek ve böylelikle başlattığımız haklı mücadeleyi çarpıtmak için telefonlar ettiniz, görüşmeler yaptınız!..
İşte bu süreçte, Hüseyin Hürrem Ulusoy “ Postnişin olmak, ikilik yapmak için yola çıktı ” söylemini ortaya attınız ve bu söylemin yayılması için çok çaba gösterdiniz!..
Oysa, mevcut bir Postnişin varken asla Postnişin olunamaz!..
Bu kuralı, en iyi kendiniz biliyordunuz!..
Hüseyin Hürrem Ulusoy’un postnişinlik iddiasında bulunmadığı dün de bugün de sabit olmasına rağmen bu dedikodu yayılarak, gerçekmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı!..
Gıyabımızda, özel hayatımıza ilişkin, aslı astarı olmayan birçok yanlış ve uydurma bilgilerle birçok kişinin ve haber sitelerinin bize saldırmasına, hakaretler etmesine ve hatta fanatik taliplerin ölümle tehdit etmesine neden olundu ve bunlara da sessiz kalındı!..
Veliyettin Ulusoy’a sormak istiyorum:
Koluaçık Hacım Sultan Ocağı Dedesi olarak çift mühürlü icazetlerimi niye verdiniz!..
Dede soylu olduğumu da Dedelik yapma yeterliliğim olduğunu biliyordunuz!..
Çünkü, Ocağımın ve ailemin yüzlerce yıldır yolumuza ve Dergâh’a bağlılığını ve hizmetlerini biliyordunuz!..
Yıllarca icazet vermek için bir engel görmediniz de, size biat etmemi istediğinizde, sizi eleştirerek şahsınıza biat etmeyeceğimi söyleyince mi ‘öteki’ oldum?!..
Serçeşme Vakfı Başkanı Hüseyin Hürrem Ulusoy, sizin amcanız rahmetli Ali Celalettin Ulusoy’un evladı ve kuzeniniz olup rahmetli kardeşiniz Bektaş Ulusoy’un kızı yani yeğeniniz Serap Ulusoy ile evli!..
Başkanı olduğunuz Hünkar Vakfı’nı da birlikte kurdunuz!..
Hünkâr Vakfı’nın kurulma sürecinde hepimiz sizi destekledik!..
Hala da Hünkar Vakfı’nın da Mütevelli Heyeti’nde üye!..
Hem Hüseyin Hürrem Ulusoy’u ve beni, hiçbir delile dayanmayan dedikodularla erkânımıza aykırı olarak ‘düşkün’ ilan ettiniz hem de size yakın kişi ve çevrelerin de bize ‘düşkün, ırkçı, faşist vs.” gibi ağza alınmayacak hakaretler ve “ sünni, şia, derin devlet, karanlık güç vs.” gibi haksız ithamlarda bulunmasına da ses çıkarmadınız!..
Ama size ‘düşkünlük kurumu ’ nedir denildiğinde ise, size yakın haber sitesine, bize yapılanların aksini yani yolumuza/erkânımıza uygun açıklamalar yaptınız!..
Hani derler ya, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!..”
Onlara başka, bize başka!..
Hani yol, cümleden uluydu!..
Hani, gönül kalsın ama yol kalmasındı!..
Alevilik anlayışınızı, kişiye, kuruma ve duruma göre değiştirmekte sakınca görmediniz!..
Bu hakaretleri edenlerle birlikte olmaya devam etmekte de sakınca görmediniz!..
Ama insan olduğumuzu, onurumuz olduğunu unuttunuz!..
Ama eş ve baba olduğumuzu, şerefimiz olduğunu da unuttunuz!..
Niye eleştiriye karşı turab olamıyorsunuz?!..
Niye sizi eleştirenleri “Hürremci”, “Düşkün” diye yaftalıyorsunuz?!..
Niye “Hürrem’e giden bana gelmesin, gidenin icazetini yenilemem” diyorsunuz?!..
Bu süreçte, bu olumsuz gelişmeler karşısında birçok inançlı/itikatlı sandığımız kişi, farklı nedenlerle de olsa, ne yazık ki sessiz kaldılar!..
Sessiz kalmaya da devam ediyorlar!..
Oysa, bizim, ilk günden beri, tek derdimiz vardı!..
Ali’sizlikle ve Ali’sizlerle mücadele etmek!..
Zira, bunlar, merkezlerine, İslam’ı ve İslam’ın özü olan Aleviliği almışlardı!..
Zira, bunlar, hedeflerine, Aleviliği tamamen İslam’ın dışına çıkarmayı koymuşlardı!..
Bu anlayış ve taraftarları, “Aleviyiz” dediği ve “Aleviliği değiştirmek/dönüştürmek yoluyla asimile etmeye çalıştığı” için onlara ve bu anlayışa karşı kutsal bildiğimiz değerlerimizle direniyoruz!..
Bu anlayış ve taraftarları, BİZ AYRI BİR DİNİZ ya da BİZ AYRI BİR İNANCIZ deseler direnmeyip inançlarına da saygı duyacağız!..
Ama, böyle demiyorlar!..
Demedikleri gibi, Aleviyiz diyerek İslam’a ait kutsal değerlerimize de saldırıyorlar!..
Felsefe, inanç, yol ve yordam konusunda, bizim kadar sıtkı sadakatle bağlı olmadıkları için, bizim mücadelemizi de “kişisel bir kavga, post kavgası, ikbal kavgası” varmış gibi göstermeye çalışıyorlar!..
Veliyettin Ulusoy’a yakın çevreler, bize “ırkçı, karanlık güçler, talancılar vs.” ağır itham ve hakaretler etmeye kadar vardırdılar işi!..
Herkes şunu iyi bilmelidir!..
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’ne tam bir sadakatle bağlıyız!..
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün milliyetçilik anlayışına bağlıyız!...
Elbette ki, Ulusumuzun çıkarlarını ve inancımızın kutsallarını savunacağız!..
Elbette ki, gördüğümüz tehlikelere karşı uyarılarda bulunacağız!..
Asla, Ermenistan’a gidip sözde “soykırım anıtına” çelenk bırakanlarla bir olmayacağız!..
Asla, “Sayın Öcalan” diyenlerle de fotoğraf çektirmeyeceğiz!..
26.05.2021 günü TRT BELGESEL kanalında yayınlanan İKRAR belgeselinde Veliyettin Ulusoy, büyük dedesi Feyzullah Çelebi’nin şu dörtlüğünü okudu:
“Kabul et bu canı kurban senindir
Dört kitap içinde Kur'an senindir
Nerde bir cem olsa irfan senindir
Feyziya kelamın kaleme gelmez.”
Ama iki gün önce de bir haber sitesine verip sonradan kaldırılan demecinde “ Fatiha’ya gerek yok ” dediniz!..
Hangi Veliyettin Ulusoy’un söylediğine inanmalıyız?!..
Hangi Veliyettin Ulusoy’un yaptığına güvenmeliyiz?!..
ÖZÜNÜZÜ DARA ÇEKMENİZİN ZAMANI GELMEDİ Mİ?!..
Biz de sözümüzü Hünkar Hacı Bektaş Veli Evladı Güzide Ana’nın şu deyişiyle noktalayalım!..
" Kimi postta oturur, kimi gezer
Kimi yol gösterir kimi bozar.
Kimi aklı sıra fetvalar dizer
Evliyanın sırrın fâş eylediler!.. "
Aşk ile.
ALİ TİMURTAŞ ÖZMEN
SERÇEŞME VAKFI VE
OCAKZADELER MECLİSİ
SÖZCÜSÜ
İlginizi Çekebilir