HZ. HÜSEYİN’İN ADININ VERİLMESİ VE KÖLELİĞE KARŞI DURUŞ
GÜNDEMHZ. HÜSEYİN’İN ADININ VERİLMESİ VE KÖLELİĞE KARŞI DURUŞ
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” Hucurat/13
*** Kaynaklarda Hz. Hüseyin’in adının verilmesiyle ilgili iki farklı rivayet kümesi bulunmaktadır. *** Bunlardan birincisine göre Hz. Ali, Hz. Fatıma’dan olan üç oğluna da Hz. Muhammed’i beklemeden, kendisi savaşı çok sevdiği için, Harb yani Savaş adını koymuş ancak Hz. Muhammed çocukların isimlerinin Hasan, Hüseyin ve Muhsin olduğunu bildirmiş ve isimleri böyle kabul edilmiştir. Bu rivayetin uydurma olduğu açıktır. Birincisi bu rivayette Muhsin’in doğduğu bildirilmiştir. Oysa adı Hz. Muhammed tarafından daha doğmadan konulmakla birlikte, Hz. Muhammed’in vefatından kısa bir süre sonra anne karnında iken aldığı bir darbe sonucunda ölmüştür. Yani ne Muhsin doğmuştur ne de Muhsin’in anne karnında öldüğü sırada Hz. Muhammed hayatta idi. İkincisi Hz. Ali çok büyük bir savaşçıydı ama savaşı sevmezdi. Bu yönde değişik yerlerde ve zamanlarda, değişik vesilelerle kendisinden aktarılmış çok sayıda söz vardır. Onun katıldığı savaşların dakik incelemesi de haksız bir saldırıda bulunmadığını göstermektedir.[1] Bu rivayet kümesinde ise Hz. Ali’nin ağzından kendisinin savaşı sevdiği aktarılmıştır. Üçüncüsü, Hz. Ali hiçbir işte Hz. Muhammed’in önüne geçmezdi, geçmemiştir. Hele ki aynı şeyi üst üste üç kere yaptığını ifade etmek tümüyle mantık dışıdır. O hazretin makamına yakışmaz. *** Hz. Hüseyin’e isim verilmesiyle ilgili ikinci rivayet kümesi güvenilir nitelikler taşımaktadır. Alevi-Bektaşi erenleri de bu rivayeti kabul etmiş ve eserlerine almıştır. Buna göre Hz. Hasan’a, Hz. Hüseyin’e ve daha doğmadan ana karnında ölen Muhsin’e isimleri Tanrı katından verilmiştir. Rivayetlere göre Allah, vahiy meleği Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed’e torunlarına Hz. Harun peygamberin çocuklarının adları olan Şebbir, Şubeyr ve Mubeşşir isimlerini vermeyi emretmiştir. Bu rivayet Menzilet/Yakınlık hadisiyle de uyum içindedir. Çünkü Hz. Muhammed değişik vesilelerle Hz. Ali’ye, “Senin bana yakınlığın Harun’un Musa’ya olan yakınlığı gibidir” demiş, onu ümmete ve tarihe en yakın yardımcısı olarak tanıtmıştır. Hz. Ali’nin çocuklarına da, Hz. Harun’un çocuklarının adını vermesi bu bakımdan anlamlıdır. *** İkinci rivayet kümesinde dikkat çeken bir hususu da sizinle paylaşmak istiyorum. Rivayete göre Cebrail, Hz. Muhammed’e Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın çocuklarına Hz. Harun peygamberin çocuklarının ismini vermesini söyleyince Hz. Muhammed, “Benim dilim Arapça” demiş ve çocuklara Şebbir, Şubeyr ve Mubeşşir isimlerinin Arapça karşılıkları Hasan, Hüseyin ve Muhsin adları verilmiştir. Yani Hz. Muhammed, İbranice olduğu anlaşılan isimleri aynen almak yerine onların Arapça karşılığı olan isimleri torunlarına vermiştir. Esasen bu yöntem, Müslüman olan milletlerce benimsenmesi gereken bir yöntemdir. Burada Hz. Muhammed, Araplığın veya Arapçanın üstünlüğüne dair bir kelam etmemiş, sadece Arapça konuştuğunu ve dolaylı olarak Arapça konuşan bir toplumda yaşadığını ifade etmiştir. Bu uygulama peygamberlerden alınmış olsa bile, başka kavimlerden alınan hususların kendi kavminin kültürel özelliklerine uyarlanması gerektiğini bizlere göstermektedir. Aslında bu tutum, Yüce Allah’ın Hucurat suresinde bildirdiği kavimlerin farklılıklarına saygının da bir ifadesidir. Ne yazık ki, zamanla ama özellikle Emeviler çağında bu iş Arap ırkçılığına dönüşmüş, Araplığın ve Arapçanın faziletlerine dair bir sürü uydurma bilgi yayılmıştır. Arapların sevilmesi gerektiğinden tutun da cennet dilinin Arapça olduğuna dair bir sürü uydurma bilgi bu sakat iklimin, Emevi ikliminin ürünüdür. İşte bu iklimdir ki, “mevali/köle” kafasını yaratmış ve bu zihniyet Arapçanın kutsallığını bayraklaştırılarak günümüze kadar gelmiştir. Bugün bile Arapçanın cennet dili olduğuna inanan, buna iman eden sayısız “Türk” var. Her ne kadar Kaşgarlı Mahmut gibi Türkçeyi dünya dili sayarak Araplara Türkçe öğretmek isteyenler, Kaygusuz Abdal gibi –bir tepki olarak- cennet dilinin Türkçe olduğunu söyleyenler görülmüşse de, bu mevali/köle kafası çok kere baskın çıkmıştır. Oysa ne diyordu Hz. Hüseyin: “Başkasının kölesi olma, çünkü Allah seni hür yaratmıştır.” Ona ve dünyanın tüm hürlerine selam olsun! [1] Konuyla ilgili bir makalemizi aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz: https://www.veryansintv.com/yazar/ali-riza-ozdemir/kose-yazisi/hazreti-ali-neden-ve-kimlere-karsi-savasti/İlginizi Çekebilir