İNSAN BİR ŞEHİRDİR’İN ŞERHİ (AÇILIMI)
SİYASET
İNSAN BİR ŞEHİRDİR’İN ŞERHİ (AÇILIMI)
İNSAN BİR ŞEHİRDİR
Bu gün ben şeş cihet bir şehre vardım (1)
Bu şehrin dokuz cevherini gördüm (2)
Bu şehrin yedi kapısını sordum
Dediler ki bunlar seb’bel mesani. (3)
***
İnsan denen şehrin dört unsuru var
Özünde hava su ateş toprak var
Su dur ki özünde Nuh-u Nebi var
Nuh Nebi’ye Allah, tufan eyledi. (4)
***
Topraktır ki Adem Nebiyullahtır (5)
Ateş ki Musa Aleyhiselamdır (6)
Hava ki İsa Ruh-u ruhullahtır (7)
Tevrat Musa’nın İncil İsa’nındır. (8)
***
Bu şehrin ortasında bir pınar var (9)
Bu pınarın akan kanalları var
Tüm şehrin suyu bu kanaldan akar (10)
Can suyudur bu şehre hayat verir. (11)
***
Bir şehir ki seması yedi kat gök
Bir şehir ki arzı yedi kat toprak (12)
Dön de bir kere kendi özü ne bak
Bu şehrin ortasın da Sultanı gör. (13)
***
Bu şehrin beş duyu meleği var dır
Bunlar dokunma, koklama duyma dır
Görme göz dür ki, tatma dilimiz dir
Sultan her haberi bunlardan alır.(14)
***
Hakkı Baba’dan bunları Hakk söyler
Hakk ne söyler ise gerçeği söyler
Gör Mevla’m ne eylerse güzel eyler
Bu sözleri anlayana aşk olsun.
İNSAN BİR ŞEHİRDİR’İN ŞERHİ (AÇILIMI)
Bu gün ben şeş cihet bir şehre vardım (1)
Bu şehrin dokuz cevherini gördüm (2)
Bu şehrin yedi kapısını sordum
Dediler ki bunlar seb’bel mesani.(3)
1.Kur'an’da: “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (evrede) yarattı.” (1) buyruluyor.
Bu ayetteki ifadelere göre kâinat ve tüm canlı varlıklar, altı evrede halk edilmiştir. Bu altı evre; sağ sol, ön, arka, üst ve alt olmak üzere altı cihet olarak ta ifade edilmiştir. İşte bundan dolayıdır ki fakir insan adı verilen bu şehri “şeş cihet” olarak ifade ettim.
Marifet ehli kimsilere göre insan vücudu bir âlem ve bir şehre benzer.. İnsan adı verilen bu şehir, dokuz cevherden meydana gelmiştir. Bu dokuz cevher şöyledir:
Vücudumuzda iskeleti meydana getiren kemikler.
Vücudumuzun direncini sağlayan sinirler.
Vücudumuzda dolaşımı sağlayan damarlar.
Vücudumuzu kaplayan deri.
Vücudumuzdaki iskeleti kaplamış bulunan et.
Damarlarımızda dolaşan ve yaşamımızı idame ettiren kan.
Vücudumuzda oluşan yağ.
Vücudumuzun muhtelif yerlerinde çıkan kıllar.
Bu dokuz cevherin dördü insana baba tarafından, diğer beşi ise ana tarafından almış olduğu genetik özelliklerden oluşmuştur.
3.Bu yedi kapı insanın başındadır ki bu yedi kapı, Fatiha suresinin yedi ayetine işarettir. Sırasıyla; Baştaki iki göz, iki burun deliği, iki kulak ve ağızdır ve bunlara “Seb’bel Mesani” denir. Bundan dolayıdır ki insanın yüzünde “Fatiha” yazılmıştır ve Hakk’ın yüzüdür.
İnsan denen şehrin dört unsuru var
Özünde hava su ateş toprak var
Su dur ki özünde Nuh-u Nebi var
Nuh Nebi’ye Allah, tufan eyledi. (4)
4.Elest-ü Bezmi, denilen zamandan beri var olan Âlemlerin Rabbi Zat, kudret kandilinde bir nur kütlesi halinde idi. Henüz ne bir ismi, ne de bir cismi vardı. Bilinmek ve fark edilmek arzusu ile “Ol” der hemen oluver (2) ayeti gereğince, Bir nur kütlesinden ibaret olan Zat’ını, bölünebilecek en küçük kuanlara (zerreler) bölerek, tüm kâinatı kapladı. Buna “Big Bang”, yani büyük patlama denildi. Mutlak Zat’ın “OL” emriyle kâinatı kaplamış bulunan bu zerrelerinin bir bölümü, bir anda moleküler yapıya dönüştü. Yani “hava, su ateş ve toprak” haline geldiler. Bu unsurlardan birisi su idi ki, Nuh Peygamber, suyla özleştirilir.
Topraktır ki Adem Nebiyullahtır (5)
Ateş ki Musa Aleyhiselamdır (6)
Hava ki İsa Ruh-u ruhullahtır (7)
Tevrat Musa’nın İncil İsa’nındır. (8)
5.Kuran’da Yüce Allah:: “Muhakkak ki, Allah indinde İsa’nın oluşumu, Âdem’in oluşumu gibidir. O’nu topraktan yarattı, sonra “Ol” dedi ve oldu” (3) deniyor.
Bu ayette görüldüğü gibi “Âdem”in topraktan, yani moleküler yapıdan yaratıldığı ifade ediliyor. Bu nedenle Âdem Peygamberi, toprakla özleştirdim.
6.Kuran’da: “Hani (Musa) bir ateş gördü de ailesine: “Yerinizde durun, muhakkak ki, ben bir ateş hissettim… Belki ondan size bir kor (ateş) parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz bulurum. Ona (ateşe) yaklaştığında: “Ya Musa!” diye sesleniş algıladı. “Kesinlikle ben, ben Rabbinim! Hemen iki nalınını (beden ve bilinç bağlarını terk et; şuur olarak kal) çıkar; gerçekten sen mukaddes vadi Tuva’dasın! (4)
“Musa, ateşin yanına gelince, o, mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben, evet ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” (5)
“Musa, takdir ettiğimiz süreç tamamlandığında; Rabbi de Ona seslenince, “şöyle” dedi: “Rabbim, göster kendini, bakayım sana!... “Rabbi” buyurdu: “Len terani. Beni, asla göremezsin!.. Fakat dağa (benlik dağı) nazar et… Şayet (tecelli ettiğimde) dağ hala durursa, beni görebilirsin.” Rabbi dağa (benliğine) tecelli edince, onu yok etti.. Musa da baygın (benliğini yitirmiş olarak) düştü!... (6)
İşte bundan dolayıdır ki, ateşle Musa Peygamberi özleştirdim.
7.İsa, ilk olarak madde bir bedenle geldi, fakat daha sonra kendi özüne dönerek, ruhunu tamamen saflaştırarak, saf ruh haline geldi. Bu sebepten kendisine “Ruhullah” dendi.
8.Bilindiği gibi Tevrat Musa Peygambere, İncil ise İsa Peygambere nazil olmuştur.
Bu şehrin ortasında bir pınar var (9)
Bu pınarın akan kanalları var
Tüm şehrin suyu bu kanaldan akar (10)
Can suyudur bu şehre hayat verir. (11)
9.İnsan adı verilen bu şehrin ortasındaki “pınar”, kalptir. Bu pınardan akan su ise insanın bedeninde dolaşan kandır.
10.İnsan adı verilen bu şehrin suyu, insanın bedenindeki damarlardır ki, kan bu damarlardan dolaşır durur.
11.Bu pınarın suyu, yani kan, insana hayat verir ve candır, ruhtur. Kuran’da da, Allah’ın: “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” (7) yine “Size ruhumdan üfledim”(8) dediği özümüzdür ve ruhumuzdur, yani “Öz” (HU) dur.
Bir şehir ki seması yedi kat gök
Bir şehir ki arzı yedi kat toprak (12)
Dön de bir kere kendi özü ne bak
Bu şehrin ortasın da Sultanı gör. (13)
12.İnsan adı verilen bu şehrin belden yukarısı yedi kat sema veya göktür ki “Arş-ı Âla”dır. Belden aşağısı ise yedi kat “Ârz” dır ve esfeli safilindir. (9)
Bu hususu Kuran’da da görüyoruz: “O, Allah ki, yedi sema yarattı ve arzda da onların bir mislini! Emir (hüküm-iş) onların aralarından sürekli inzal olur. (Allah’ın Esma’sındaki özelliklerin açığa çıkışı olan Astrolojik “meleki” tesirlerin varlık üzerindeki etkileri)! (10)
“HU, (O, işaretini boyutsal derinlikli düşünmek gerekir) yarattı sizin için arzda olanların (bedenizdeki özelliklerin) tümünü; sonra da şuur (beyin) boyutunuza yönelip onu yedi kat (yedi idrak kapasitesi-Nefs mertebesi) olarak düzenledi” (11)
“Fevkinizde (yedi yörüngeli sistem-bilinç boyutunuzda) sağlam yedi (sema) bina ettik” (12) deniyor.
Böylece onları iki süreçte yedi sema (yedi Bilinç-Nefis) mertebesi) olarak hükmetti ve her semada onun işlevini vahyetti! Dünya semasını (en yakın semayı) “Bi- mesabih (aydınlatıcılar- fikirler) süsledik ve hıfzettik Aziyz, Aliym’in takdiridir bu! (13)
“Melek de onun etrafındadır! Rabbinin arşını ise o süreçte onların (mahlükatın) üstünde (boyutsal üstünde-deruni yüceliğinde) bulunan sekiz (kuvve) taşır. (14)
Buraya kadar; “Arş”, “Kürsü”, yedi kat sema, yedi kat yer, Rahman, Arş’a istiva etti ve melekler” gibi ifadelerin tüm cevaplarını Kuran’ın muhtelif ayetlerinde ve bu ayetlerin açılımında gördük. Bu ifadelerin tümünün de ayniyle “insan”da mevcut olduğunu gördük.
İnsan beyni, kafatası içindeki suda yüzer ve bu su beyni aynı bir yastık gibi korur. Beyin, aynı zamanda bu sudan beslenir. Görüldüğü gibi, bu su, beyni, yani Arş’ı yukarı kaldırır. Su kuvvettir, enerjidir, yani “sekiz melek, Arş’ı kaldırıyor” ifadesi bunun için söylenmiştir.
Kuran’da: Andolsun ki, biz İnsanoğlullarını (şuur boyutundaki yaratılmışın oğullarını) ikramlarla şerefli kıldık! Onları karada (beden) ve denizde (bilinç boyutunda) taşıdık.. Onları temiz, yararlı yaşam gıdalarıyla besledik..Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık!.. (15)
13.İnsan adı verilen bu şehrin ortasındaki Sultan, bizim özümüdür. Kuran’da: “Biz ona şah damarından daha yakınız” (16) yine Kuran’da: “Onu şekillendirip, içine ruhumdan üflediğim zaman” (17) diyor. İşte Allah’ın “şah damarımızdan daha yakın olan ilim-irade ve kudreti ile ana rahmindeyken üfledim” dediği “Genetik özelliğini ihtiva eden “Ruh” a biz, Sultan, Zat veya HU” diyoruz.
Bu şehrin beş duyu meleği var dır
Bunlar dokunma, koklama duyma dır
Görme göz dür ki, tatma dilimiz dir
Sultan her haberi bunlardan alır.(14)
14.İnsan adı verilen bu şehrin dışa ait beş duyu meleği varıdır ki bunlar; “duyma, görme, dokunma, koklama ve tatmadır.” Bu melekler şehirde meydana gelebilecek her türlü iyiyi, kötüyü, hayrı ve şerri, bu şehrin sahibi olan “Ruh” a veya “Sultanına” bildirirler.
Ancak belli bir şuur boyutuna erişmiş ve Allah’ın Zat’ının vasıflarını idrak edebilen ve bu şuur bilinciyle yaşamını idame ettiren bazı kimseler vardır ki, bu kimseler, bu beş duyunun dışında da bazı bilgileri algılamaya başlar. Örneğin, bazı önemli tanrı buyrukları, bu kimselerin şuurunda bir anda açığa çıkar, o kimse, “aklıma geldi” diyerek, o önemli bilgiyi almış olur. Bu gibi bilgilere “ilham” denir.
Hakkı Baba’dan bunları Hakk söyler (15)
Hakk ne söyler ise gerçeği söyler
Gör Mevla’m ne eylerse güzel eyler
Bu sözleri anlayana aşk olsun.
15.Günlerce uğraşırsın, iki kelimeyi yan yana getiremezsin. Söylemek istediğini ifade edersin ama kafiye uymaz. Kafiyeyi uydurursun, bu defa da söylemek istediğini ifade edemezsin.
Eğer fakir, bu manzum eserimi uygun cümle ve kafiyelerle icra edebildim ise, yapan, eden hep “Hakk”tır.
______________________________
1) A’raf suresi, 54
2) Kamer suresi, 503) Al-i İmran suresi, 59
[1] 4) Taha suresi, 10, 11, 12
5) Kasas suresi, 30
6) A’raf suresi, 143
7) Kaf suresi, 16
8) Hicir suresi, 29
9) Tin suresi, 5
10) Talak suresi, 12 , (Sayın Ahmet Hulisi’nin Kuran Çözümü adlı Kuran’ından alınmıştır..)
11) Bakara suresi, 29, (Sayın Ahmet Hulisi’nin Kuran Çözümü adlı Kuran’ından alınmıştır..)
12) Nebe suresi, 12 , (Sayın Ahmet Hulisi’nin Kuran Çözümü adlı Kuran’ından alınmıştır..)
13) Fusulet suresi, 12, (Sayın Ahmet Hulisi’nin Kuran Çözümü adlı Kuran’ından alınmıştır..)
14) Hakka suresi, 17, (Sayın Ahmet Hulisi’nin Kuran Çözümü adlı kitabındn alınmıştır..)
15) İsra suresi, 70
16) Kaf suresi, 16
17) Hicir suresi, 29