KERBELÂ OLAYINA NASIL GELİNDİ? III-IV
OCAKLARKERBELÂ OLAYINA NASIL GELİNDİ? III-IV
Konuşmasının sonunda Allah'ın resulü: “Ey iman sahipleri! Allah’a itaat edin, Resule ve sizin içinizden olan iş ve yönetim sahiplerine de itaat edin” (1) ayetini okudu.
Bu ayetin okunmasından sonra orada hazır bulunan bazı sahabeler; “biz hangi iş ve yönetim sahibine, yani kime itaat edeceğiz” diye sordular. (2)
Bu sorunun üzerine Peygamber Efendimiz, yanı başında duran Hz. Ali’nin elini tutup, kolunun altındaki beyazlık görününceye kadar havaya kaldırdı ve şunları söyledi: “Ali’nin kanı kanımdandır, canı canımdandır, teni tenimdendir, ruhu ruhumdandır, Ali ile biz bir nurun ikiye bölünmüş parçalarıyız” dedikten sonra şöyle devam etti: “Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır.”
Daha sonra da Hz. Peygamber Efendimiz: “Allah’ım Ali’yi seveni sen de sev, ona düşman olana sen de düşman ol, ona yardım edene sen de yardım et, onu hor göreni sen de hor gör. O nereye yönelirse Hakk’ı onunla beraber kıl” diyerek uzunca bir dua etti. Bunları duyan Hattab’ın oğlu Ömer, Hz. Ali’ye gelerek: “ Kutlu olsun sana ey Ebu Talib’in oğlu, sen benim ve tüm müminlerin mevlâsı oldun.” diyerek Hz. Ali’yi kutladı. Bunun ardından orada hazır bulunan tüm sahabeler teker, teker gelip Hz. Ali’yi kutladılar.
Bu kutlamadan sonra orada hazır bulunan sahabeler: “Ya Allah’ın Resulü! Biz senden razı olduk, ancak ileride delalete düşmememiz için nasıl hareket etmeliyiz?” diye sordular. O vakit Allah’ın Resulü: “Kul lâ es’elüküm aleyhi ecren illel meveddete fiyl kurba” (3) ayetini okudu. Mealen: İşte bu, Allah’ın iman edip barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediğidir. De ki: “Ben bu tebliğime karşılık sizden, akrabamı (4) sevmeniz dışında bir şey istemiyorum…” buyurdular.
Akrabasının kim olduğu sorulduğunda ise Allah’ın Resulü, “Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” olduğunu söyledi. Hz. Peygamber Efendimizin ehlibeyt hakkında söylediği şu hadisi de çok önemlidir.Mealen: “Benim Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisine benzer, kim bu gemiye binerse kurtuluşa erer. Kim bu gemiye binemezse, delâlette kalır.”
Hz. Peygamber Efendimizin Gadir-Hum mevkiinde yapmış olduğu yukarıdaki konuşmalarına “Veda Hudbesi” denir.
Hz. Peygamber Efendimizin Gadir-Hum mevkiinde yapmış olduğu yukarıdaki konuşmalarına “Veda Hudbesi” denir. Kadir-Hum’daki veda hudbesinin okunmasından 70 gün sonra Hz. Peygamber Efendimiz, rahatsızlanır ve kısa bir müddet sonra Hakk’ın rahmetine kavuşur.
KIRILMA NOKTALARI
Birinci Kırılma Noktası: Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Hz. Muhammed Efendimizin aslına rücu etmesinden hemen sonra, naşı henüz yerde iken Ebu Bekir halife seçilmiş ve bu olay, Hz. Peygamber’i ve onun soyunu seven ve bağlılık gösterenleri derinden yaralamıştır. Hz. Peygamber Efendimizin Gadir-Hum vasiyetini ve velâyet ayeti olarak kabul edilen Nisa Suresi’nin 59. ayetini hiçe sayarak yapılan bu uygulama Müslümanları ikiye bölmüştür.
İkinci Kırılma Noktası: Sıffin Savaşı ve bu savaşın sonunda gerçekleşen hakem olayı ile Nahrevan Savaşıdır. Bu olaylar sonunda hariciler, Hz. Ali’ye karşı cephe oluşturdular. Bilindiği gibi 657 yılında Hz. Ali ile Muaviye arasında Sıffin Savaşı meydana gelmiş ve bunun bir uzantısı olarak hakem olayı gerçekleşmiştir. Öteden beri Hz. Muhammed ve onun soyuna karşı kin besleyen, her fırsatta Hz. Ali’nin karşısına çıkan Muaviye, hakem olayı sonunda hile ile halifeliği ele geçirmiştir. Bir hile sonucu Hz. Ali’nin halifeliği Muaviye’ye bırakmış olmasını içlerine sindiremeyen hariciler, Hz. Ali’ye karşı cephe oluşturdular. Bunun sonunda da 658 yılında Hz. Ali ile Hariciler arasında Nahrevan Savaşı gerçekleşti ve bu savaşta pek çok harici yok edildi.
Haricileri kızdıran en büyük etken, Hz. Ali’nin Muaviye’nin oyununa gelerek hakem olayını kabul etmiş olmasıydı. O günden itibaren hariciler, etrafına topladıkları Ehl-i Beyt düşmanları ile birlikte, Hz. Ali’ye karşı bir kötüleme kampanyası başlattılar. Akla ve hayale gelebilecek ne kadar kötülük varsa bunları Hz. Ali’ye atfettiler, söylenebilecek tüm kötülükleri, onun şanına layık gördüler. Hatta Kuran’ın batıni (içsel) yönüne göre hüküm verdiği için “katli vaciptir” diyecek kadar ileri gittiler. Sonunda da Hz. Ali’yi şehit ederek ortadan kaldırdılar. Buna “Hariciyyum ekolü” denildi.
Diğer tarafta ise Hz. Ali ve Ehl-i Beyt taraftarları arasında bir başka ekol oluştu. Bu ekolün içersinde yer alan kimseler de Hz. Ali için akla hayale gelmeyecek methiyeler düzerek, Hz. Ali’yi yücelttiler. Yine akla hayale gelmeyecek tüm yücelikleri onun şanına layık gördüler. Buna da taraftar anlamına gelen “Şia veya Şii Ekolü” denildi.
_____________________________
1) Nisa suresi, 59
2) Abdullah bin Cabir’den nakledilmiştir: “Allah’a, Resulü’ne ve emir sahiplerine itaat etmenin vacip olduğunu bildiren bu ayet indiği gün Peygamber’e sordum: “Allah ve Resulü’nü tanıyoruz. Ama emir sahiplerinin kimler olduğunu bilmiyoruz. Onlar kimlerdir?” Hazret şöyle buyurdular: “Onlar benim halifelerimdir. Onların ilki Ali bin Ebu Talib, sonra Hasan, Hüseyin, Ali bin Hüseyin (Zeynel Abidin), Tevrat’ta Bakır diye anılan Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir! Sen onu göreceksin. Gördüğünde benim selamımı ona iletirsin. Ondan sonra Cafer bin Muhammed Es-Sadık, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali ve en sonuncusu Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki saklantısı olan, benim isim ve künyemi taşıyan Hasan bin Ali’nin oğludur.
3) Şura Suresi, 23
4) Akrabadan maksat, Peygamber Efendimizin Ehlibeyt'idir.
İlginizi Çekebilir