© Alevi Ocağı

Kerbela’ya Beni Sakife Gölgeliğinden Gelindi

Kerbela’ya Beni Sakife Gölgeliğinden Gelindi

ZEYNEL COŞAR yazdı... Hz. Ali’nin 661 yılı Ocak sonunda bir Harici sapık tarafından katledilmesinden sonra Şam valisi Muaviye, altı ay içinde türlü oyun ve tertiplerle Halife Hz. Hasan’ı da safdışı bırakarak iktidarı ele aldı. Bazıları Hz. Hasan’ın iktidarı Muaviye’ye devrini eleştirir. Halbuki Arap İmparatorluğu çok kısa sürede olağanüstü bir büyüme göstermişti. İşgal edilen uçsuz bucaksız coğrafyalarda nice servetlerin ve akıl almaz arazilerin, binlerce kölelerin sahipleri ortaya çıktı. Böylesi bir toplumsal siyasal düzen, dertleri din iman olmayan, her şeyleri para ve mülk olan yeni aristokrasi sınıfı ortaya çıkmıştı. Bu iktidar öyle bir iktidardı ki, o günün dünyasının en büyük devletiydi. Babaları, dayıları olan Kureyş zorbalarının mülkü o küçücük Mekke şehir devletiydi. Ama şimdi Kureyş zorbalarının oğulları Ceyhun Nehrinden Cebelitarık Boğazına kadar uzanan geniş bir coğrafyaya hakim olan dev bir imparatorluğu devir aldılar. Bizans’ın, Sasaniler’in, Mısır’ın ve Horasan’ın varlıklarını yağmalayan akıl almaz zenginliklere, dünyanın en verimli arazilerine, çiftlik ve köşklere konan yeni sınıfın iktidarında, hayatı boyunca eşitlik ve adalet şiarı için savaşmış ve savaşacak olan Ali’ye yer olabilir mi? Emeviler ve ortakları saltanatları için ne Hasan’a, ne de Hüseyin’e acıdılar. Prof. Ahmet Yaşar Ocak bu sınıfsal dönüşümü şöyle vurguluyor. “… Emevi iktidarı ; daha işin başına geçer geçmez, Hz. Muhammed’in yüzlerce yıldır kan birliği(asabe) temeline dayalı olarak yaşamaya alışmış Arap toplumundan, inanç birliği(İslam kardeşliği)esasına dayalı yeni bir toplum yaratarak gerçekleştirdiği insanlık tarihinin en büyük devrimini, tersyüz etmiştir. Emevi iktidarı bunu, vaktiyle İslam öncesi Mekke’sinde yönetimi elinde bulunduran ticaret aristokrasisi yerine, Arap fetihlerinden oluşan bir aristokrasi vücuda getirmek suretiyle başarabildi. Bu aristokrasinin yaratıcısı, bilindiği gibi ilk Emevi halifesi ve hükümdarı Muaviye bin Ebu Süfyan’dır.” (Prof.Ahmet Yaşar Ocak, “Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mühlidler-say.16) İran, Horasan ve Türkistan’ı yağmalayan Kufe’nin dönek zenginleri ve Hariciler, Ali ve sonra Hasan’ın yönetimde başarılı olmasını istemediler. Kufe soyguncuları el altında Şam’da ki Muaviye ile birlikte çalışıyorlardı. Hz. Hasan Muaviye üzerine ordusuyla gittiği zaman bizzat amcaları Abbas’ın oğulları olan Abdullah ve Ubeydullah’ı 12 bin kişilik öncü güçlere komutan yapmıştı. Muaviye ordusuna karşı büyük bir öncü birlik olarak ileriye gönderilmişlerdi. İşte bu adamlar el altında Muaviye ile görüşerek Hasan’ı sattılar. Bir milyon dinar alıp, öncü birlikleri parçalayıp 8 bin kişilik askeri peşine takıp Muaviye’nin safına geçtiler. Bu kötülüklerden den sonra da Muaviye ajanı Kufeliler ve Harici sapıkları Hasan’a saldırarak karargahını yağmalayıp kendisini hançerle yaraladılar. Ordusunu darmadağın ettiler. Bu koşullarda, savaşacak gücünün dağılmasıyla orta da kalan Hasan ne yapabilirdi ki? Yeni Düzenin adamları, Muaviye ajanı kesimler Hz. Hasan’ın kaybetmesi için ellerinden gelen ne varsa yaptılar. Sonunda Muaviye iktidarı kesin olarak elde etti. Bu zulüm sadece Hasan ve Hüseyin’e mi yapıldı. Daha Peygamberin cenazesinin kaldırıldığı haftanın son gününde Anneleri Peygamber kızı Hz. Fatma’ya saldırıda bulundular. Hz. Fatma bu saldırı ve darplar sonucu hayatını kaybetmiş bir insandır. Peygamberin 632 yılı 8 Haziran günü ölümünden birkaç gün sonra kızının evini basarak yakmak istediler. O günün egemen yöneticileri Peygamber kızı Hz .Fatma’ya acıdılar mı ki, bu yeni yetme sömürücüler Hasanlara, Hüseyinlere ve daha sonra da evlatlarına acısın. Peygamberin ölümünün üzerinden birkaç gün geçmeden hiçbir gerekçe ortaya koymadan Fatma’nın baba mirası ve tek geçim kaynağı olan Fedek arazisine el koydular. Hz. Fatma, Beni Saide Gölgesinde yaşanan oldu bittiye karşı çıktı diye, evine baskına gelen kalabalık bir gurubun saldırısına uğradı. Şiddetli bir darbe sonucu altı aylık bebeği Muhsin’i düşük yaptı. Fatma o darbelerden sonra yaşanan kanamaları nedeniyle kısa süre sonra öldü. Aslında Hz. Fatma öldürüldü. Hz. Ali, daha ilk günlerde iktidar için yaşatılan acımasız şiddetin, aslında Peygamber neslinin yok edilmek istendiğini çok net olarak görmüştür. Bu öyle bir iştir ki Peygamber kızının evini yakmak için ekip kurulmuş ve ellerinde yanan çıralarla kapısına dayanmışlardır. Hz. Ali bir konuşmasında Beni Saide olayından sonra ki yaşanan sürecin ne kadar acımasız olduğunu ve hakkının yenildiğini ve iktidarı ele geçirenlerin baskıları nedeniyle Ehli Beyt’in ne gibi tehditlerle karşılaşılacağını, hatta Peygamber Neslinin yok edilmek istendiğini Nehc’ül Belaga’da şöyle anlatır. “…Allah'ım, Kureyş'ten hakkımı senden istiyorum; onlara karşı senden yardım diliyorum. Rasûlullah'a olan yakınlığımı inkâr etiler, elimdeki kabı baş aşağı çevirdiler; başkasından fazla lâyık olduğum işte, hakkım olan mevkide benimle kavgaya giriştiler. Hak alınır da, verilir de; istersen gamlara batarak dayan; istersen açıklanarak öl dediler. Baktım, gördüm ki Ehlibeytimden başka ne bir yardımcı var bana, ne bir yâr ve yâver. Onların tehlikeye düşmelerini revâ görmedim. Gözlerime toz-toprak dolmuştu; gözlerimi yumdum; ağzımın yârını(kanını) dertle, elemle yuttum; zehirden acı olan bıçaklarla doğranmaktan çetin bulunan bu işe dayandım. Andolsun Allah'a ki filân, onu bir gömlek gibi giyindi(Ebu Bekir); oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş, uçtuğum yere uçamazdı. Hilâfetle arama bir perde çektim; onu koltuğumdan silkip attım. Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu kocaltır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çeker. Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik vardı; mirasımın yağmalandığını görüyordum. Birincisi, ona falana (Ömer’e)verip gitti. Ne de şaşılacak şey ki yaşarken halkın kendisini bırakmasını teklif ederdi; ölümünden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilâfeti, devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. “( Hz.Ali-Nech’ül Belaga- Süre yayınevi-s.121-123)) İşte Beni Sakife’den başlayıp gelen Yeni Düzenin başlangıcının ne kadar yaralayıcı ve hak yenici olduğunu Hz. Ali böyle anlatır. Gerisini artık siz düşünün. Ali’ye “Biat et” baskısını bir başka kaynaktan da vererek kapatalım. Prof. Abdulhalik Bakır bu konuyu şöyle anlatır.“…İbn Kuteybe, diğer bir rivayetinde şöyle der: "Ali, Ebu Bekr'in huzuruna getirildiğinde "Ben, Allah'ın kulu, aynı zamanda Elçisi'nin kardeşiyim" diyordu. Ona, Ebu Bekr'e bey'at et denildiğinde "Bu iş (halifelik) herkesten evvel benim hakkımdır, size bey'at vermeyeceğim, sizin bana bey'at vermeniz gerekir. Halifeliği, Hz. Peygamberin akrabası olduğunuzu öne sürerek Ensar’dan aldınız. Bizim elimizden zorla alıylorsunuz. Hz. Muhammed'den dolayı bu işin size ait olması gerektiğini Ensara anlatan siz değil misiniz? Onlar ancak bu sebepten dolayı devlet idaresini size verdiler. Ensara karşı savunduğunuz aynı görüşü size karşı savunmak gerekirse, bilmelisiniz ki, Hz. Muhammed'in dirisine ve ölüsüne biz daha layıkız. Eğer iman ediyorsanız bize uyunuz. Aksi halde bilerek zulmetmiş olursunuz." şeklinde bir konuşma yapar. Sonra Ömer bey'at konusunda ısrar edince, Ali: "Ey Ömer! Ben söylemiş olduğun sözü kabul etmiyorum ve ona bey'at etmeyeceğim." der. Bu arada Ebu Ubeyde Ali'ye hitaben şöyle der: "Ey amcaoğlu! Sen daha gençsin, onlar kaviminin yaşlılarıdırlar, sen onlar kadar tecrübeli değilsin. Ebu Bekr'i halifelik için senden daha güçlü, dayanıklı ve bilgili görüyorum. Sen bu işi (hilâfeti) ona bırak, eğer yaşarsan, dinin, ilmin, idrâkin, geçmişin, nesebin ve Peygamberin damadı olmandan dolayı bu senin hakkındır ve sen bu iş için biçilmiş kaftansın." Bunun üzerine Hz. Ali: Allah, Allah ey muhacirler! Muhammed (S.A.V.)'in Araplar üzerindeki otoritesini evinin içinden alarak evlerinize taşımayın ve Ehl-i Beyti'ni insanlar arasındaki makamından uzaklaştırmaya çalışmayın! Ey muhacirler! Bu iş için biz, sizden daha uygunuz, çünkü bizden, Allah'ın dini hususunda fakîh olan, Allah'ın Elçisi'nin sünnetini çok iyi bilen, idarî meselelere vâkıf olan ve kötü durumlarda olanları savunan insanlar vardır. Kötü heveslere kapılmayın! Allah'ın yolundan saparsınız haktan daha uzaklaşırsınız." diyerek görüşünü dile getirir. Hz. Ali bu tartışmalardan sonra, Hz. Fatıma ile birlikte Ensar topluluğunun temsilcilerini ziyaret ederek onlardan kendisini desteklemelerini ister. Onlar da: "Ey Allah'ın Elçisi'nin kızı (Hz. Fatıma) eşin Ali, bu iş için Ebu Bekr'den önce bize gelmiş olsaydı ondan başkasını seçmezdik diyerek bu konudaki düşüncelerini aktarırlar. Onlardan umudunu kesen Hz. Ali ise şöyle der: "Allah'ın Elçisi'ni defnetmeden na'şını evde bırakarak insanların iktidar kavgasına mı katılacaktım?" Fatıma'da: "Ebu'l-Hasan yapılması gereken şeyi yaptı, Allah'da onları yaptıkları işten dolayı hesaba çeker." diyerek bu olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirir .Medine'nin yerli halkı olan Ensar topluluğu, Hz. Ali'ye büyük sempati duymaktaydı. Hz. Ali Sakife toplantısına katılmış olsaydı belki de onu seçeceklerdi.” “İbn Kuteybe, el-imâme ve's-Siyâse, I, 18, Kahire 1904.”(Prof. Abdulhalik Bakır.Ali B.Ebi Talib( ra) Hayatı Kişiliği ve Faliyetleri.say.95-96) Peygamber’in ölümünden sonra adım adım ilerleyerek bir biçimde devleti ele geçiren Emevi tayfası, 25 yıl sonrasında da Yeni Düzenin kodamanları olarak Ali’nin karşısında dikildiler. Bu adamların hepsi “ Babalarımızı, amcalarımızı, dayılarımızı, savaş meydanlarından öldüren şu Ali’den Bedir’in öcünü alacağız” diye haykırarak Sıffin Meydanına gelmemişlerdi? Evet hepsi oradaydı. İşte Ali’den sonra kurulan iktidar “Bedir’in öcünü alacağız “ diyenlerin iktidarıdır. Bu gerçeği böyle koyamazsak Hz. Muhammed’i , Hz. Ali, Hz. Fatma ,Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i ve tarihi rollerini ve önemini ,Kerbela’yı anlayamayız. Çünkü Muaviye oğlu Yezit’in emriyle Kerbela’da Hz. Hüseyin’in önünü kesenler, Dönek Kufeliler, Taif’li Beni Sakif kabilesindeki vali Ubaydullah b.Ziyad ve ordusunun komutanlarının hepsi Yeni Düzenin soyguncu takımındaydılar. Onun için Peygamber evlatlarına acımadan kılıç sallayıp katlettiler

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER