© Alevi Ocağı

LUVİLERİN VE HİTİTLERİN "ŞAH"I

LUVİLERİN VE HİTİTLERİN "ŞAH"I

ALİ YENİALTUN yazdı... Uyarı: Yazının içeriği, Aleviliği pagan inançlara bağlamaya ve Ehlibeyt kapısından farklı mecralara çekmeye çalışanlara karşı bir reddiyedir. Lütfen okurken bu manada değerlendirin! *** “Alevi”liğin durumu denince aklıma pagan inançları ve sınıfsal yapısı gelmektedir. Özellikle Anatolia’nın (Anadolu) üzerinde, yaşadıkları çağların bürokratları olan Luvilerdir. Luvi toplumu ve dili, günümüzde olmasa da tarihi mirası günümüze ulaşmıştır. Hint-Avrupa halklarındandır Luviler. Bu coğrafyada yaşayan feodal toplumların töre kuralları ve hatta bir çok müteşerri inanç anlayışında izleri vardır. Kısas, berdel, mevali düşünce, başlık ve kan davası gibi daha nice kanun yapıları vardır. Kendileri çağımızda yaşamıyor ama halen izleri görülmektedir. Birçok bildiğimiz şehir isimleri de onlardan kalmıştır, misal Adaniye (Adana), İkonion (Konya, Markasi (Markazi/Pazarcık) gibi. Luviler, kendi dönemlerinde güçlü bir bürokrasi yapıyı oluşturdukları ve elbette iyi savaşçı oldukları için, kendilerini küçümseyen Hititler karşısında söz sahibi olabilmişler. Çivi yazısını geliştirdikleri için de önemli konumlara gelmiş ve inançsal boyutta kendi pagan geleneklerini Hitit panteonuna dahil edebilmişlerdir. Bu karmaşık inanç yapısında çok farklı bir gelenekleri vardı, kral/şah köle ayini. “Luvilerin Şahı” adını vermek istiyorum. Neden mi, izah etmeye çalışacağım. Luviler, Hitit devleti sınırları içinde sınıfsal yapıyı benimsemiş ve yaşatmıştır. Bu kast yapısının en alt sınıfını “esir köleler” oluşturmaktaydı. Esir kölelerin hiç bir hakları olmadıkları gibi kendilerine yapılan her hareketi kabul etmek zorundaydılar. Bu hareketler içinde tecavüz (erkeğin erkeğe) gibi durumlarda dahi boyun eğmek zorunda olmaları gibi. Esir köleler içinden vücut yapısı düzgün, yakışıklı ve genç olanı seçilerek İnanna tapınağına götürülürdü. Seçilmiş olan esir köle bir sene boyunca krallar şahlar gibi yaşatılır, mabedin içinde kalma mecburiyetiyle her türlü zevkten mahrum bırakılmazdı. Kendisine hürmet edilir ve methedilirdi. Bu vaziyetin sarhoşluğuna kendini kaptıran esir köle, büyük bayrama değin sefa sürer ve farkında olmadan ayin için hazırlanırdı. Esir kölenin bilmediği ise büyük ayinde kendisinin Tanrıça İnanna’nın aşkı Dummuzi adına kurban edileceğidir. O gün geldiğinde, pagan inanç toplumunda hazırlıklar yapılır ve büyük küçük herkes eksodus kordunu için maskeler takar, müzik aletlerini hazırlar ve yürüyüşün başlayacağı alana gelerek bayram şenlikleri başlatırlarmış. Hitit/Luvi şahı ise ayinlerin son bulacağı tapınağın kurban adama noktasına getirilir. Halen bayram havasında şenlikler sürerken, pagan toplumu kendilerinden çılgınca geçmiş ve bütün işledikleri günahların maskelerine geçtiği inancıyla bugün ensest ilişki adını verdiğimiz ahlaksızca hallere bürünerek “eğlencelerine” devam etmektelermiş. Birazdan kutsal suyla yıkanıp arınacaklardır. Tapınak rahipleri, bir yandan bıçaklarını bilemekte ve bir yandan da ayinleri yönetmekteler. 13. ay, kameri aylarda bir senenin döngüsünü tamamlamak için uygulanan bekleme günleridir aslında. İşte tam bu eksodus kordunu bu günlerde gerçekleştirilerek bayram havasında kutlanıyordu. Masallarda, uğursuz 13. Peri olarak geçmektedir. 13. Peri, aslında farklı isimlerle anılan İnanna’yı temsil etmektedir. O’nun farklı isimleri vardır, kimi İştar, kimi Afrodit, kimi Kibele, kimi Athena, kimi Artemis, kimi Lat ve kimi Kubala/-ya adını vermiştir. Farklı coğrafyalarda farklı tezahürleri vardır. Bazen de, ormandaki cadıdır, tatlı yiyeceklerle kurbanını besledikten sonra kazana atıp yiyen yamyamdır. İşte o “göğün kutsal fahişesi” için seçilen Hitit/Luvi Şahı adak taşının üzerine yatırılarak tapınağın baş rahibesi, onunla herkesin huzurunda sevişir. Nihayetinde Luvi Şahı kurban edilir ve vücudu parçalandıktan sonra pişirilir. Sonrası mı? Maskelilere şifa niyetine yedirilir. Dummuzi’nin âşkı ile buluşması ve tekrardan parçalanarak yer altına gitmesi bu şekilde her sene tekrarlanırmış... Bugün, Alevilere dayatılan sahte tarih anlatımında ki durumun kısaca özetidir. Bir yandan birileri bizleri öve öve yere göğe sığdıramazken, öte yandan edep ve ahlak değerlerimize ait her ne varsa, modernlik ve çağdaşlık adı altında soru işareti bırakmaktalar. Bilinçlice ve önceden tasarlanmış bir oyun üzerimizde dönmektedir. Asimilasyon tehlikesiyle korkutup, kendi değerlerine yabancı ve düşman bir toplum yaratarak asıl asimilasyonu gerçekleştirmekteler. Her bizi övene aldanmayın! Her fantastik “kadim” tarih diyene aldanmayın! Her sittin senedir varız diyenlere aldanmayın! Her hümanist inancız diyene aldanmayın! Her bilimseliz diyene aldanmayın! Allah Muhammed Ali’den ayırana kanmayın! Âşk ile Ali Yenialtun Kaynaklar: - Sümer Mitolojisi Bağlamında Otorite Tarafından Şekillendirilen İbadet ve Törenler-Abdullah Altuncu/Kilis 7Aralık Üni.-İlahiyat Dergisi 2014/2 - Hititlerde Ölülere ve Yeraltı Tanrılarına Sunulan Kurbanlar-Fatma Sevinç/Ankara Üniversitesi 2007 - Eski Anadolu Kültüründe Büyü ve Büyücülük-Esma Reyhan/Akademik Bakış(Cilt 2, sayı 3) - Anadolu'da Hitit Yaşamında Kadının Yeri ve Önemi-Binnur Çelebi/Ankara Üni. Sosyal Bil. Enstit. - Sümerlilerin Dini İnanç ve Adetleri-Özden Gül Ötker/Gazi Üniversitesi - Türkiye'de Engelli Gerçeği-Mustafa Öztürk(s.16) - Anadolu/Luvi Hiyeroglifleri, Labranda Taşı ve Batı Anadolu Tarihi Üzerine Yeni Yaklaşımlar-Sefa Taşkın - Anadolu 19.Sayı/Ankara Üniversitesi(1975-1976)-Ahmet Ünal - H. M. Kümmel-Ersatzrituale für den hethitischen König - Rusya'da Paganizm-Betül Kaya

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER