© Alevi Ocağı

MİLLİ BİRLİK DİNLE VE MEZHEPLE DEĞİL, CUMHURİYET VE DEMOKRASİYLE SAĞLANIR

MİLLİ BİRLİK DİNLE VE MEZHEPLE DEĞİL, CUMHURİYET VE DEMOKRASİYLE SAĞLANIR

ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı…

Bana sorarsanız…

Bana sorarsanız “Her dini grup, giderini kendisi karşılasın” derim. Yani A inancındaki biri, dilediği bir inanç grubuna üye olur, aidatını öder, bütün giderler bu aidatlardan karşılanır, vatandaş da dini hizmetini bu inanca bağlı ibadethaneden alır. Devlet herhangi bir inancı dizayn etme rolünü üstlenmez, inanç işlerine karışmaz, inanç grupları için hazineden beş kuruş harcamaz. Devletin din alanındaki tek görevi, dini grupları evrensel insan hakları ve milli güvenlik bakımından denetlemek; bu hususları ihlal eden kişilere gereken müdahaleyi yapmak olmalıdır. Meselenin çözümü bu kadar basittir. En ideal çözüm de bence budur. Ülkemiz şartlarında bu çözümü uygulamak mümkün görünmediğine göre farklı formülleri gündeme getirmek ve bu formüller üzerinde çalışmak gerekiyor. Alevi toplumunun taleplerinin karşılanması için uygulanabilir iki formül önümüzde durmaktadır: Birincisi Diyanet’te temsil. İkincisi ise Aleviler için farklı bir kurumun teşekkülü.

Alevilerin Diyanet’te temsilinin önünde birçok engel vardır.

Öncelikle Diyanet’in kurumsal yapısı ve bu kurumdan hizmet alan kişilerin en azından önemli bir kısmı böyle bir temsiliyeti kabul etmeyecektir. Bu temsiliyet için Diyanet’in kurumsal yapısının baştan sona yeniden yapılandırılması, bütün taşların yerinden oynatılması gerekecektir. Bu ise kurumda ve toplumda büyük rahatsızlığa neden olacaktır. İkinci itiraz Alevilerden gelecektir. Kendini Sünni olarak görmeyen bir toplumun, baştan sona kadar Sünnilik üzerine yapılandırılmış bir kurumda temsil edilmesi mümkün değildir. Bunun altını bir daha çizelim: Aleviler kendini Sünni olarak görmemektedir. Doğal olarak Alevilerin din hizmetlerini Sünni bir kurum üzerinden almaya zorlanması Alevi toplumunda karşılık bulmayacaktır. Bugüne kadar da karşılık bulmadığı için Aleviler kendileri için cem evleri inşa etmişlerdir. Doğal olarak Alevilerin Diyanet’te temsili formülü hiç kimseyi memnun etmeyen akim bir girişim olarak kalacaktır.

Aleviler için ayrı bir kurum ihdas edilmesi daha uygudur.

Alevi toplumunun dini hizmetlerini karşılamak üzere yeni bir kurumun ihdas edilmesi, daha uygulanabilir bir formül olarak karşımızda durmaktadır. Bu formül, hem Sünni hem de Alevi toplumları tarafından daha az tepkiyle karşılanacaktır. Alevi toplumunun, cem evi yöneticilerinin ve din hizmetlerini yürüten din görevlilerinin büyük kısmı bu formüle sıcak bakacaktır. Ne var ki devlet aklı, bu kurumun teşkilinde Alevi toplumunun taleplerine uymalıdır. Aleviliğin geleneksel yapısı ve yazılı kaynakları dikkate alınarak inşa edilecek bu kurum, Alevi toplumunun dini hizmetlerini bu temeller üzerinde yerine getirmelidir. Bununla birlikte kimi cem evlerini elinde tutan etnik ayrılıkçılığın güdümündeki çevreler böyle bir formüle şiddetle muhalefet edecektir. Bu nedenle cem evlerinin teşkil edilecek kuruma bağlanması için detaylı bir çalışma yürütülmeli ve muhtemel provokasyonlar boşa çıkarılmalıdır. Etnik ayrılıkçılar, Ali’siz Hariciler, terör ile dayanışma içinde olan çevreler, gerçekte ateist olup Alevi kurumlarına çöken alçaklar Alevi kurumlarından kesin şekilde uzaklaştırılmalıdır.

Aleviler ve talepleri yok sayılarak milli birlik sağlanamaz.

İslam’ın mabedini cami (doğrusu mescit) olarak gören kimi çevreler, cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesinin İslam’ın birliğini bozacağını düşünmektedir. Burada iki temel yanlış vardır: Birincisi İslam’ın birliği bundan bin 400 yıl önce zaten bozulmuştur. Bugün de farklı tonda yüzlerce İslam yorumundan bahsetmek mümkündür. İkincisi cem evleri hem Türk hukuku hem de uluslararası hukuk açısından zaten ibadethane olarak kabul edilmiştir. [Alevilik ve namaz hakkında daha önce çok sayıda yazı kaleme aldığım için tekrar etmiyorum. Cem evleri bağlamındaki bir yazımı buradan okuyabilirsiniz. https://www.veryansintv.com/aslinda-cozum-cok-kolay-cemevlerine-dair/] Alevi toplumu İstiklal Harbi’nden beri milli birliği önemsemekte ve bu uğurda her türlü fedakârlığı göstermektedir. Ancak “milli birlik” birçok yerde art niyetli şekilde kullanılmaktadır. Bu kavramın arkasına sığınarak Aleviliği Sünnileştirmek isteyenler az değildir. İfade edelim ki, Alevilik Sünni bir yapı değildir. O nedenle “milli birlik” adı altında Alevileri Sünnileştirme girişimi boş bir uğraş olur. Herkesin Aleviliği Alevilik olarak kabul etmesi gerekir. Diğer taraftan milli birlik din üzerinden değil, cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü, mensubiyet duygusu vb üzerinden olur. O nedenle kimse karnından konuşmamalı, milli birlik kavramı üzerinden Alevilerin hak taleplerini manipüle etmemelidir.

Çözümün gecikmesi, sorunlar yumağını daha da büyütecektir.

Bazı Bektaşi ileri gelenlerinin şahitliğine göre Atatürk, hayatının sonlarına doğru Alevilik alanındaki boşluğu görmüş ve Alevi toplumu için Diyanet benzeri bir kurum oluşturmak için harekete geçmiştir. Ancak bazı nedenlerden dolayı bu girişim akim kalmıştır. Atatürk’ün gördüğü bu boşluk, zamanla büyümüştür. Alevi toplumunun büyük kısmının Diyanet’ten din hizmeti almak istememesi ayrıca kimi Diyanet görevlilerinin Alevi vatandaşlara din hizmeti vermekten kaçınması Alevi toplumunu farklı arayışlara itmiştir. Alevi derneklerinin kurulması ve cem evlerinin açılmasıyla yeni bir dönem açılmıştır. Bu dönemde eskiden marjinal sol hareketlerde yer alan ateistler ile etnik ayrılıkçı teröre yakın kesimler, Alevi derneklerine ve cem evlerine musallat olmuştur. Aynı kesimler, Alevi toplumunun Ali’siz Haricilik olarak adlandırdığı Aleviliğin geleneksel bütün inanç ve ibadetlerine savaş açan yeni bir akım yaratmıştır. Bu gelişmeler, Aleviler arasında bir fikir birliği olmadığına dair genel bir kanaat oluşmasına neden olmuştur. Atatürk’ün girişimi hayata geçebilseydi, en azından bugün çözmeye çalıştığımız sorunlar yumağı oluşmayacaktı. Mesela etnik ayrılıkçı ve ateist çevreler sorunun çözümü önünde bir takoz gibi durmayacaktı. Alevi toplumunun bir kesiminde devlete karşı kırgınlık oluşmayacaktı. Namaz konusu, bugünkü gibi sorun haline gelmeyecekti. Peki, Alevi taleplerinin ertelenmesi bundan sonra ne gibi sonuçlar doğurur? Kimse şüphe duymasın, sorunlar yumağı daha da büyüyecektir. Etnik ayrılıkçı siyasete arkasını yaslayan Ali’siz Harici çevreler, Alevi kurumlarında ve cem evlerinde daha etkin hale gelecektir. Avrupa’da Aleviliğin İslam dışında farklı bir inanç olarak tanınmasının Türkiye’de de sonuçları olacaktır. Alevi gençlerinin önemli kısmı İslam’la, devletle ve Türklükle duygusal bağını koparacak ve etnik ayrılıkçı siyasetin aparatı haline dönüşecektir. Geleneksel inanç ve ibadetlerini yaşamak isteyen ve Aleviliği İslam’ın özü olarak kabul eden Aleviler ise doğal olarak farklı çözümlere yönelecektir. Bugün namaz/cami etrafında yoğunlaşan tartışmalar, gelecekte Aleviliğin İslam dışı bir inanç olup olmadığı etrafında şekillenecektir. Türk milletinin ve Türk devlet aklının bu tehlikeyi görmesi gerekmektedir.

Devlet aklı devreye girerek Alevilerin talepleri karşılanmalıdır.

Özetle, devlet aklı devreye girmeli, Alevilerin talepleri daha fazla ötelenmemelidir. Alevilerin taleplerinin aklıselim çerçevesinde yerine getirilmesi Alevilerin yararınadır ama Alevilerden daha çok milli birliğimizin, ülkemizin ve devletimizin yararınadır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER