SİZ AÇIKLAMA YAPMAYIN ALLAH AŞKINA!
GÜNDEM
SİZ AÇIKLAMA YAPMAYIN ALLAH AŞKINA!
ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı…
(2 ocak 2019 tarihinde Hünkar Vakfı başkanı Veliyettin H. Ulusoy'un açıklamasına yazdığımız cevabı duyulan gerek üzerine bir daha yayımlıyoruz.)
Sevgili canlar;
Bildiğiniz üzere Hünkâr Vakfı başkanı Veliyettin Hürrem Ulusoy’un yanlış işleri hakkında ilk değiniyi ben yaptım odatv’de.
(https://odatv.com/haci-bektas-veli-dergahinda-her-onune-gelen-cem-yapabilir-mi-12081814.html)
Daha sonra orhuntv.com sitesi ile Karar Gazetesinde iki ayrı yazı yazdım.
(http://www.orhuntv.com/yazarlar/ali-riza-ozdemir/ali-siz-alevilik-ic-savas-silahidir/660/,
http://www.karar.com/gorusler/veliyettin-efendi-bunlari-bilmiyor-mu-1073292)
Veliyettin efendinin Aleviliğe verdiği zararları açık kaynaklara dayanarak ve gerçekten saygılı bir üslupla deşifre ettim.
Esasen yazdıklarımı (özelikle orhun tv.dekini) yayımlamadan önce Ali Timurtaş Özmen dedenin ısrarı üzerine Veliyettin efendiye dolaylı yollardan ilettim. Yine onların ısrarı ile özenli bir dil kullanmaya dikkat ettim. Acaba, biz özeleştiri yapar da yanlışlarını görür mü diye kamuoyu ile paylaşmadan bir ayı aşkın süre bekledik. Ne var ki, hiçbir sonuç alamadık. Sonuçta yazıları yayımladım. Ancak dün gece Hünkâr Vakfı tarafından Veliyettin Hürrem Ulusoy ve Safa Ulusoy imzası ile yayımlanan açıklama ile başka bir aşamaya geçtik.
Biliyorsunuz, başından beri Ulusoy’a açıklama yapma çağrısında bulunuyordum. Bu açıklamayı görünce, pişman oldum. Çünkü bu açıklamalarla Ulusoy, sadece kendine değil makama da zarar veriyor. Yani açıklama yapmasa, makama daha az zarar verecek.
Maalesef, yapılan açıklama birçok açıdan sorunlu. Birçok maddi hata var. Sorduğumuz sorulara cevap vermedikleri gibi yazı boyunca kendilerini eleştirenlere karşı çirkin bir üslup kullanılmış.
Daha yakından bakalım…
ULUSOY’UN “BABA”SI…
Açıklamada birçok maddi hata var ve bu hatalar trajikomik. Bilgisizlikten mi yoksa panikten mi yapıldı bu hatalar, anlamak zor, ancak tahmin yürütülebilir. Hangisi olursa olsun iki ihtimal de postnişinlik makamını işgal eden zatlar bakımından küçük düşürücü.
Öncelikle “Serçeşme taraftır: Hakk’ın birliğine, Hünkâr’ın Pirliğine taraftır” denilmiş, hemen bir paragraf sonra “İsa peygamber çarmıhta ‘Baba onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar affet onları’ demiştir: Bu Yol’un çağrısıdır”diye devam edilmiş.
Hakk’ın birliğine taraf olduğunu söyleyip hemen devam eden paragrafta –haşa- Hz. İsa’nın, Tanrı’ya “Baba” diye hitap ettiğini söylemek bir akıl tutulması değilse, bir telaşın ve paniğin ifadesidir. Çünkü Hünkâr Hacı Bektaş Veli Postnişinliği gibi kutsal bir makamı işgal edenler suçüstü yakalanmıştır. Sorduğumuz haklı sorular ve deşifre ettiğimiz ilişkiler, paniğe neden olmuştur.
Devamla açıklamada; “Bu Hakk’tan batıla yönelmiş olanlara kurtuluş çağrısıdır” deniyor ki bu da gülünçtür. Ne yani, Veliyettin efendi de “Baba”sına dua edip kendisini eleştirenler için af mı dileyecek!
MOLLA SAİD KİM, SEN KİM YAHU!
Kendilerini hak üzere konumlayıp, eleştiride bulunanları düşman bir dille aşağılamaya çalıştıkları açıklamada; “Hünkârımız Molla Said’e, Muhammed Mustafa da amcası Ebu Leheb’e defalarca çağrılar yapmışlardır” denilmektedir.
Molla Said, başta Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi anlamamış daha sonra anlayarak seçkin talebeleri arasına girmiş bir şahsiyettir. Makalat kitabını da Arapçadan Türkçeye çeviren kişi odur. Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin “Bizim Said” dediği Said de işte bu Molla Said’dir.
Böyle bir kişiyi Ebu Leheb ile eşitlemek apaçık haksızlıktır. Çünkü Ebu Lehep, Kur’an’da; “İki eli kurusun” denilerek lanetlenmiş biridir. Adaletten, insaftan ve vicdandan yoksun bu kıyas, nasıl bir imanın ve nasıl bir yüreğin ürünüdür! Bu da okurun takdirindedir.
(Acı şekilde birkaç gün sonra Hünkâr: Hacı Bektaş Veli başlıklı kitabım baskıya girecek ve son okumaları yapmam gerekiyor. Ancak ben oturmuş o hazretin evlatlarının hatalarını düzeltmek ve onun kutlu adının lekelenmemesi için bu satırları yazıyorum. Bu da hayatın bir cilvesi olsa gerek. Ulusoy, kitabım çıktıktan sonra Molla Said’e de bakabilir oradan.)
KRONOLOJİ BİLMEYEN POSTNİŞİNLER
Açıklamada başka maddi hatalar da var. Şöyle deniyor: “Saldırganca öfke, tehdit ve iftiralar ile dolu dildir ki Muhammed Mustafa’ya karşı Ebu Süfyan tarafından kullanılmıştır. Aynı dil onun soyu Muaviye tarafından İmam Ali’ye ve torunu Yezit tarafından da İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e karşı kullanılmıştır.”
On İki İmam’ın hayatının kronolojik (zamandizimi) bilgisine bile sahip olmadığı anlaşılan postnişinler var karşımızda. Yukarıdaki alıntıdan bunu anlıyoruz. Çünkü Yezit daha işbaşına gelmeden Hz. Hasan’ı Muaviye şehit ettirmişti. Yezid, Hz. Hasan ile doğrudan hilafet kavgasına girişmedi. Yani, “Yezit tarafından da İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e karşı” demek apaçık bir bilgisizliktir.
(Ulusoy, On İki İmam başlıklı kitabımda gereken bilgileri bulabilir.)
NEFİS NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Açıklamada bazı kavramların kullanılışı karıştırılmış görünüyor. “Bizler bu Yol’un çağrısını insanlık tarihi boyunca, insanlığın nefse karşı olan savaşında onun kötü emellerine kapılmış her insana tek tek yapacağız. (…) Hak ile batılı seçmek akıl-gönül birliği ya da nefis ile olur.”
Birincisi, insanın nefsi ile savaşması Hıristiyan ruhbanlığında vardır. Alevi-Bektaşi yolu; nefs ile savaşı değil, nefsi terbiye etmeyi esas alır. Biz Veliyettin Ulusoy’un Ali’sizlerle iş tutmasını eleştirirken bir de gizli Hıristiyanlık çıkmasın işin içinden (!). Allah muhafaza!
İkincisi, nefs ilk cümlede savaşılması gereken bir kötü figür olarak sunulurken ikinci cümlede hak ile batılı ayıran bir ölçü olarak tanımlanıyor. Akıl-gönül birliği nefs olarak sunuluyor. Hangisi nefs; savaşmamız gereken kötülük mü, akıl-gönül birliği mi? (Buraya on tane daha soru yazardım ama Hünkâr kitabını yayıncıya yetiştirmem gerekiyor.)
DİĞER MADDİ HATALAR
Postnişinler açıklamada; “Ol Şah-ı Merdan, Fatımatü’z Zehra'dan ol sahip zaman!” diyorlar ki, burada geçen “ol sahib zaman”, On İki İmam’ın sonuncusu İmam Muhammed Mehdi’nin sanlarından biridir. Doğal olarak özel isimdir ve baş harflerinin büyük harfle yazılması gerekir.
Açıklamanın bir başka yerinde; “Muhammed Mustafa’nın Leheb’i” denilmektedir. Oysa doğrusu Leheb değil, Ebu Leheb yani “Leheb’in babası” olmalıdır. (Zaten açıklamanın başka yerinde Ebu Leheb diyor. Burada maddi bir hata olduğu açıktır.)
Giriş ve sondaki dua kısımlarını çıkarırsak hepsi bir sayfa tutan bir açıklamada başka maddi hatalar da var. Ancak üzerinde durmaya gerek görmüyoruz.
“YOL’UN DİLİ” BUYSA VAY HALİMİZE
Açıklama temelde iki tarafın mücadelesi üzerine bina edilmiş. Hak olan taraf kendileri ve eleştiri yapanlar ise batıl taraf. Kendileri Yol’da, diğerleri sapmış… Kendilerini eleştirenleri “Muaviye dili” kullanmakla itham ediyorlar ve kendileri de Yol’un dilini kullanıyorlar güya…
“Yol’un dili”ne örnekler verelim. Tamamı postnişinlerin açıklamasından:
“Bu alicengiz oyunları yeni değil”
“Saldırganca öfke, tehdit ve iftiralar ile dolu dildir”
“Zalimler, hasetlik, çekememezlik, kin ile gözleri dönmüş olanlar iftiralar ile üste çıkmaya çalış”anlar…
“inancımıza iman getirmemiş olanlar”
“Soyunun nemasını isteyerek benlik içinde kibirlenen”
“Yol’a hizmet edenlere üstünlük taslayanlar”
“Bu dil Muaviye dilidir”
“iftira, tehdit, ahkâm kesme, kin ve kibir ile “güya soyun önemine vurgu yaparak” kendi kişisel nemalanmalarına zemin hazırla”yanlar
“Kibir benliklerini öyle kaplamış”
Ya bir de “Yol dili” ile yazılmamış olsaydı açıklama… Vay halimize!!!
“YOL DİLİ” KARNINDAN KONUŞMAK DEĞİLDİR
Açıklamada hiçbir isim anılmıyor. Kime bu kadar kızmışlar, kendilerini ne bu kadar korkutmuş, bu panik neden; açık bir bilgi yok. Herkes açıkça yazsın, karnından konuşmasın… Sırasıyla soralım:
Açıklamada yer alan Aleviliği katledenler kimlerdir?
Günümüzde alicengiz oyunlarını yapan kimdir ve nasıl yapmaktadırlar?
Aleviliği ve Alevileri çeşitli etnik gruplar üzerinden ayırmaya çalışanlar kimlerdir?
Yeni bir Alevilik tanımlamasına girmeye çalışanlar kimlerdir?
Kendilerine Aleviliğin koruyucu meleği olmak gibi bir görev biçerek iftira, tehdit, ahkâm kesme, kin ve kibir ile “güya soyun önemine vurgu yaparak” kendi kişisel nemalanmalarına zemin hazırlayanlar kimlerdir?
Benliklerini kibir kaplayanlar kimlerdir?
Tarihte hep taraflar ve taraf değiştiren hariciler kimlerdir?
Pirincin içinde beyaz taşlar kimlerdir?
Yol dili, karnından konuşmak değildir, hakaret etmeden önce kişiyi uyarmak, dikkate alınmıyorsa yanlışlığı açıkça dile getirmektir. Bizim yaptığımız da budur, açık kaynaklara dayanarak Veliyettin efendinin yanlışlarını gündeme getirdik. Hakaret etmedik, karnımızdan konuşmadık…
AÇIKLAMA OLMAYAN “AÇIKLAMA”
Postnişinler, güya açıklama yapmışlar ama daha çok “açıklamama” olmuş bu metin. Çünkü eleştiri getirilen hiçbir konuya değinilmemiş. Daha çok bir düşman algısı üzerinden taban konsolide edilmeye çalışılmış.
Veliyettin Ulusoy’a sorulan sorular halen orta yerde ve bir kısmı aşağıda cevap bekliyor:
Kamuoyunda Ali’sizler olarak bilinen çevrelerle iş tuttunuz mu, tutmadınız mı?
Onları yetkili makamlara getirdiniz mi, getirmediniz mi?
Aleviliği İslam dışı olduğunu söyleyen Turgut Öker’i adaylık sürecinde desteklediniz mi, desteklemediniz mi?
Yine aynı fikriyatta olan Hasan Kılavuz ile iyi ilişkiler içine girdiniz mi, girmediniz mi?
Alevi kamuoyunun bildiği üzere aynı düşüncede olan Dertli Divani’yi vekil tayin edip birçok görevle yetkisini arttırdınız mı, arttırmadınız mı?
Dertli Divani’nin görevleri devam ediyor mu, etmiyor mu?
Erkanname hazırlıyoruz diyerek Aleviliğin geleneksel uygulamalarını tırpanladınız mı, tırpanlamadınız mı?
Erkannameleri hazırlarken bağlı ocakların görüşlerini almadan emrivaki yaptınız mı, yapmadınız mı?
Kur’an ayetlerini cemlerden kaldırdınız mı, kaldırmadınız mı?
Cenaze namazını kaldırdınız mı, kaldırmadınız mı?
Fatiha suresinin cenazelerde okunmasını kaldırdınız mı, kaldırmadınız mı?
“Hakka Yürüme Erkânı” diye bir şey uydurup kafanıza göre erkanname yazdınız mı, yazmadınız mı?
Hakullah veya Karakazan hakkı olarak aldığınız paraların harcamasını şeffaf şekilde yaptınız mı, yapmadınız mı?
Bir siyasi partiye angaje olup o partiye açıkça oy istediniz mi, istemediniz mi?
Bir siyasi partinin gösterdiği cumhurbaşkanı adayına açıkça oy istediniz mi, istemediniz mi?
O siyasi partiye oy isterken Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti eleştirdiniz mi, eleştirmediniz mi?
Bu liste uzar gider, bu sorulara cevap alırsak şayet diğerlerini de sorarız. Ama alamayız; çünkü bunların cevabı daha doğrusu kendisine bağlı tabana yapacağı makul bir izahı yok.
NEDEN ŞİMDİ?
4 Ocak 2019 tarihinde yani yarın Avusturya’da bir dava görülecek. Aleviliği İslam içi gören ALEVİ Kurumu ile Aleviliği İslam dışında bir inanç olarak tanımlayan AABF’nin davası.
AABF, Veliyettin Ulusoy tarafından verilen ve kendilerinin yetkilendirildiğini içeren bir belgeyi mahkemeye sundu. Ayrıca Veliyettin efendinin “vekil”i Dertli Divani’yi şahit olarak gösterdi.
Alevi kamuoyu bir haftadır, Veliyettin efendiden AABF’ye verilen belgenin iptalini ve ALEVİ kurumuna yeni bir belge vermesini istiyor. Ayrıca Veliyettin efendinin vekilini bu davadan geri çekmesini. Ancak her iki konuda da bir gelişme yok. Postnişinlik suskun her iki konuda.
Bu açıklamayı bugün yani davadan bir gün önceden yayımlaması da bilinçli bir tercih. Biz bu açıklamayı tartışırken kendileri üzerindeki baskılar azalacak. Gündem değişecek. Oysa gündem değişmedi, halen bir girişim bekleniyor Veliyettin efendiden. Unutmayın ki, Alevi kamuoyu balık hafızalı değildir.
Unutmadık, unutmayacağız. Ve Hünkâr’ın kutlu makamı bu uğursuz işgali yaşadığı sürece Veliyettin Ulusoy’un yola verdiği zararları unutturmayacağız. Bir gün mutlaka, pılınızı pırtınızı, “erkanname” diye uydurduğunuz köksüz ve sahte işlerinizi, birlikte iş tuttuğunuz Ali’siz çevrenizi alıp gideceksiniz.
BAĞLI OCAKLAR VE DEDELER NEDEN SESSİZ?
Yapılan köksüz uygulamalar, Aleviliğin içeriğini dönüştürmeye yönelik hamleler, Ali’sizlere yetki verilmesi, makamın doğrudan siyasete taraf olması gibi bir sürü yanlış iş hakkında acaba Hacı Bektaş Veli Dergâhına bağlı ocaklar ve dedeler ne düşünüyorlar?
Postnişinlik makamın işgal eden bu kişilerin bir açıklamada bile cahillikleri açığa çıkmış, Yol’a yabancılıkları bir kere daha tescillenmiştir. Hünkâr’ın makamının işgal altında olduğu gün gibi görülmüştür.
Ey ocakzadeler ve dedeler, ey İmam Ali evlatları!
Bu gidişe sessiz kalıp suça ortak mı olacaksınız, yoksa bu gidişe bir dur deyip müdahale mi edeceksiniz? Bir yazar olarak benim görevim yazmak ve uyarmak. Ben uyarılarımı yapmazsam, sizler de bu gidişe dur demezseniz Ulu Divan’da Zülfikar’ın gölgesi boynumuza düşecektir. Son uyarım da bu olsun.
HÜNKAR VAKFI'NIN AÇIKLAMA METNİ