© Alevi Ocağı

TERCAN’DA SİPERLERE KOŞAN ALEVİ ÖNDERLERİ: BALABANLI GÜL AĞA

TERCAN’DA SİPERLERE KOŞAN ALEVİ ÖNDERLERİ: BALABANLI GÜL AĞA

ZEYNEL COŞAR yazdı... TERCAN’DA DÜŞMANA KARŞI SİPERLERE KOŞAN ALEVİ ÖNDERLERİ

Balabanlı Gülağa (Gül Ali)

 Ruslar 16 Şubat 1916 günü Erzurum’u işgal ettikten sonra 3. Ordu geri çekilerek Aşkale-Kop Dağı, Tercan hattını tutu. 10 Ocak gününden beri karlı dağlarda amansız mücadeleler yapan ordumuz, büyük kayıplar vermiştir. Aşkale’nin gerisine kadar çekilen ordumuz batı yönünden Kop Dağı, Şoğen Deresi, Maryam Dağı, Karaçay, Vartik (Beğendik) köyleri tepeleri, Tercan- Pelegöz köyü sırtları, Çat tarafından bu yana Tuzla deresi ve Höbek dağı savunma hattımızdır. Genelkurmay Başkanlığı 10 Ocak 1916 gününden, 16 Şubat 1916 gününe kadar yapılan savaşlarda Türk ordusunun kayıplarını şöyle yazar. “ 3. Ordu İkinci Azap Muharebesinde yaklaşık 22. 000, Erzurum Muharebesinde 9. 000, çekilmede 4500 kadar zayiat verdi. Toplamı 35. 500’dür. Bunlardan 15. 000 yaralı, 10. 000 hastahanelerde ölüm ve menzillerde donmuş, 400 kadar da şehit olmuştur. Esir olanların 6500 kadar olduğu anlaşılmaktadır. Hastahanelerde yatan 8. 000-10. 000 hasta ve yaralı bu toplama dahil değildir. 210 top Erzurum kalesinde ve mevzilerde ve yollarda kalmıştır. Rusların ise, takip harekatı dahil 40. 000 kadar zayiat vermişlerdir. ”(Genelkurmay Başk. age. say 141-142) Geri çekilen 3. Ordu, Karargahını önce Erzincan-Üzümlü(Cimin) ilçesi altında ki Peteriç(Bağırbağ) köyüne götürülmüştür. Ama daha sonra geri çekilerek siperlere yakın yer olan Fırat’ın büyük kolu Karasu nehri kenarında ve tarihi Kötür Köprüsünün batı ucundaki Tercan-Astokomu ( Akyurt) köyüne taşınır. Bu arada 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa görevinden istifa ederek yerine o sıralar Trakya’da görev yapan Çanakkale kahramanı komutanlarından Vehip Paşa 3. Ordu Komutanı olarak atanır. Vehip Paşa ile birlikte bölgeye Fevzi Çakmak’da gelerek Ağcahisar köyünden itibaren Şoğen dere dediğimiz bölgede Karasu nehrinin kuzeyinden Kop Dağı –Masat Deresi, Bayburt ve Trabzon’a kadar olan bölgeyi savunan birliklere komutan olarak atanır. Vehip Paşa bölgeye gelinceye kadar, 3. Ordu’ya yeniden vekâleten Abdulkerim Paşa komutan vekili olarak görev yapmaktadır. Erzurum yenilgisinde çok sayıda top, makineli tüfek ve mühimmatla asker kaybeden ordumuz eksiklerini tamamlamak ve mevzilerine yerleşmek için o ağır kış ortamında gece gündüz çaba harcıyordu. Erzurum’un düşman işgaline uğraması bölgemizde büyük bir üzüntü ve korkuya sebep olmuştur. O kış kıyamet günlerinde halk düşman elinde esir olmamak için evini köyünü terk ederek yollara düşmüştür. “…Tercan-Erzincan yolu, göçmenlerin ve kolların hayvanlarının leşleri ile doludur. Havaların ısınması halinde tehlikeli bulaşıcı hastalıklara sebep olacak bir ortam husule gelebilir. Ordu Komutanlığı, 1 Mart 1916’dan sonra göçmenlerin Kötür köprüsünden geçmesine izin vermeyecektir. Göçmenler Fırat nehri güneyinden Pülümür üzerinden sevk olunacaktır. (Genelkurmay Başk. age. say. 137) 3. Ordu Komutanı’nın İstanbul’a yazdığı bir raporu dikkate alan Genelkurmay o günkü durumu kısaca şöyle anlatır. “…Edinilen bilgilere göre Kolordulara taarruz eden Rus kuvvetleri yaklaşık 86 tabur piyade, dört alay süvari yani 90. 000 tüfektir. Buna karşılık 9., 10., ve 11. Kolorduların Erzurum’da hazırlanmış mevziindeki toplam muharip piyade mevcudu 22. 000 bin idi. Erzurum batısındaki muharebelerde ki zayiat ve Erzurum ile civar halkından olan erlerin köylerine dağılmasıyla birlik mevcutları çok azalmıştır…Ordunun insan ve silah gücü mevcudu devamlı azalmakta, alınan ikmal erleri ve İstanbul’dan azar azar gönderilen er, silah ve malzeme ile kayıplar hiçbir surette doldurulamamaktadır. Buraya tüfek adedi 100. 000d’en az olmayan başlı başına bir ordu gönderilmeli ve bu kuvvetin silah ve insan mevcudu daima aynı miktarda tutulmalıdır. 3. Ordu’nun muharip kuvvetini oluşturan üç kolordunun muharip piyade mevcudu, ancak bir piyade tümeni mevcudu kadardır”…. 3. Ordu Komutanı, ordunun kamilen tamamen yok olmasını önlemek için ordu büyük kısmı ile düşmandan uzak bulundurarak birlikleri dinlendirmek, tertip ve tanzim etmek, morallerini güçlendirmek maksadı ile kesin savunmayı Cibice mevziinde yapma kararındadır. ” (Ge¬nelkurmay Başkanlığı-age. say-121-123) Genelkurmay Başkanlığı 10 Ocak 1916 gününden 16 Şubat 1916 gününe kadar yapılan savaşlarda Türk ordusunun kayıplarını şöyle yazar. “…3. Ordu ikinci Azap Muharebesinde yaklaşık 22. 000, Erzurum Muharebesinde 9. 000, çekilmede 4500 kadar zayiat verdi. Toplamı 35. 500’dür. Bunlardan 15. 000 yaralı, 10. 000 hastahanelerde ölüm ve menzillerde donmuş, 400 kadar da şehit olmuştur. Esir olanların 6500 kadar olduğu anlaşılmaktadır. Hastanelerde yatan 8. 000-10. 000 hasta ve yaralı bu toplama dâhil değildir. 210 top Erzurum kalesinde ve mevzilerde ve yollarda kalmıştır. Rusların ise, takip harekatı dahil 40. 000 kadar zayiat vermişlerdir. ”(Genelkurmay Başk. age. say 141-142) 3. Ordu Tercan yöresine çekildiğinde ilçemizdeki vatansever halkımız da tüm gücü ile ordumuza desteklemiştir. Koyun sürülerini, ekmeğini, aşını, çorabını, dokuduğu fanilasını Mehmetçiklere vererek onların sağlıklı beslenmesine ve soğuk kış gecelerinde kendilerini korumasına yardımcı oluyordu. Ayrıca Erzincan’da Balabanlı Gül Ağa ve Tercan çevresinde yiğitliği, silahşörlüğü ile nam salmış Şavalanlı Mehmet Ağa(Meme İlyas-İlyas’ın oğlu Mehmet)ve Erzincan’da Balabanlı Gül Ağa gibi önderlerimiz yakın akrabaları ve bölgedeki köylü gençlerden milisler oluşturarak 3. Ordumuzla beraber omuz omuza verip Tercan dağlarındaki siperlere koşmuşturlar. Birinci Dünya savaşını görmüş ve Tercan işgallerinde seferberliğe gitmiş nine ve dedelerimiz özellikle Mehmet Ağa ve Gül Ağa ile ilgili birçok kahramanlıkları derin bir saygı ile anlatırlardı. Tercan cephesinde görev almış, çok önemli vatansever şahsiyetimiz asıl adı muhtemelen Gülali olan, Balabanlı Gül Ağa’dır. Gül Ağa daha öncesinde 1908 Meşrutiyet Devrimi sırasında İttihat Terakki Partisi Erzincan İl Başkanlığı ile temasta bulunmuş bir partilidir. Erzurum düştükten sonra Astokomu(Akyurt) köyünde karargah kuran 3. Ordu Komutanlığı ile temas kurmuştur. 16 Şubat’ta Erzurum düştükten sonra Tercan sınırına gelen düşmana karşı mücadelede en önde savaş hatlarına koşmuştur. Vatan Özgül, Erzurum düştükten sonra ordumuzla beraber geri çekilirken Tercan yöresine gelen Bektaşi Alayı milislerinin Gül Ağa’nın komutasına verilerek savaş devam ettiklerini yazar. Gül Ağa ve arkadaşları, 16 Temmuz 1916 günü bütün Tercan bölgesinin düşman eline düştüğü güne kadar bölgemizde kalarak Tuzla dereleri, Pelegöz köyü sırtlarında milisleri ile beraber kahramanca savaşmıştır. Balabanlı Gül Ağa’nın torunları Gül Ağa’ya gelen tüm mektup ve telgrafları kamuoyu ile paylaşmışlardır. Özellikle bu ailenin evlatlarından araştırmacı yazar Vatan Özgül’ün Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Araştırmaları dergisinin 2001 yılı 16, 17, 18 sayılarında yayınlanan üç makalesi Gül Ağa’nın kişiliği ve mücadelesine ışık tutacak metinlerdir. Bu makalelerde Tercan savaşları sırasında 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın Gül(Ali) Ağa’ya yazdığı mektuplar, mühimmat tedariki, tehlikelere karşı uyarılar ve cephe komutanlarının savaşın gidişatı, kuvvet kaydırmalar, yerleşme düzeni, düşmanın saldırı planları hakkında ayrıntılarıyla mevcuttur. Vatan Özgül’ün adı geçen dergide yayınlanan 2001 yılı 17. sayısında ki makalesinde bazı bölümlerle, belgeler ekler olarak kısaca şöyledir. “ …Çelebi Cemalettin Efendi'nin bıraktığı Mücahit Birliği'nin başına Balaban Aşireti lideri Gül Ağa'nın getirildiğini belgelerden anlıyoruz. Elimizdeki belgelere dayanarak en azından 1916 yılı Mart ayı başından itibaren Gül Ağa'nın Mücahit Birliği komutanlığı ile görevlendirildiğini görüyoruz. Özellikle Nisan ve Mayıs ayında yapılmış olan yazışmalardan Mücahit Birliğinin 85. Tümene bağlı olduğunu anlıyoruz. Daha sonradan 29. Tümene bağlanmış olmalı. Mücahit Birliği lideri Gül Ağa'nın, aynı dönemde Erzurum Valisi Tahsin tarafından Selepur (Tanyeri) Nahiyesi müdürlüğüne de atandığını anlıyoruz. Mücahit Birliği kumandanı Balaban Aşireti Gül Ağa’ya, 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın güveninin arttığı ya da en azından mevcut güveninin devam ettiğini belgelerden görüyoruz. .. Nitekim M. Şerif Fırat’da, Dersim’deki isyanın hemen sonrasındaki (Nisan 1916) olayı şöyle aktarıyor: “Bu cephede Vehip Paşa’nın 3. Ordusu ile Balaban aşireti reisi Gül Ağa’nın 500 milisi vardı. Ahmet İzzet Paşa, Dersimliler’i harekete geçirmek için Hormek aşireti reisi Küçük Ağa’yı Dersim’e göndermiş, Küçük Ağa, bir ay içinde Dersim ağalarından 24 aşiret reisini Gazik’te Ahmet İzzet Paşa’nın yanına getirip hükümete dehalet ettirmişti. Ahmet İzzet Paşa, Küçük Ağa’yı bir sadakat nişanı ile taltif ederek bütün Dersim ağalarına, ayrı ayrı hediyeler vermiştir. Nitekim 25 Haziran 1916'da Balabanlılar'a, 9. Kolordu Kumandanlığı tarafından savaş madalyası verilmiştir. ” Vatan Özgül daha sonra Gül Ağa ile bölgedeki komutanlar arasında yazılmış çok sayıda talimat ve uyarıları vermektedir, onlardan bir kaçı şöyledir. 3. Ordu Komutanı Tuğgeneral Mehmet Vehip’in 21 Mayıs’ta Gül Ağa’ya gönderdiği yazıdan, birkaç gün içinde Ruslar’a taarruza geçileceği, bu yüzden aşireti ile birlikte kendisinin Fem’e gelmesi gerektiği bildiriliyordu.  EK Şube:1 Ordu karargâhı Kısım:2 30/3/1332 Selepür Nahiyesi Müdürü Gül Ağa’ya: Balaban aşiretine mensup silahlı efradı cem ve celbine tarafımdan mezunsunuz. Bu hususta size mümanaat olunmamasını 9. Kolordu Ahz-i Asker Riyaseti'ne yazdım. Üçüncü Ordu Kumandanı -Mirliva Mehmet Vehip EK Pelegöz -10/4/1332 K. namına Mehmet Nuri Gül Ali Bey’e 13/4/1322 Adet 7 çukurda düşmanın tahminen 100 kadar piyadesinin çiftliğin şimalindeki dereden çıkararak 50 kadarının cadde üzerindeki siperlere ve mütebakisinin de kayalığın üzerinde bulunan düzlüklere ve mütebâkisinin de kayalığın üzerinde bulunan düzlükteki siperlere girdiği alınan rapor üzerine anlaşılmıştır. Düşmanın da cephenize baskın yapması ihtimaline mebni son derece müteyakkız ve hareket etmeniz sureti katiyede matluptur. Fırka - Binbaşı Fazıl EK -Gül Ali Bey'e Efradın iâşesi için koyun, sığır mübayaa etmek üzere tüfenkçi Ahmet İhsan Efendi memur edinmiştir. Mumaileyhe muavenet etmek ve kılavuzluk yapmak üzere açıkgöz ve çevik bir mücahidin terfîk edilmesi mütemennâdır. 17/4/1332 Fırka - Binbaşı Fazıl Binbaşı Fazıl EK Pelegöz. Binbaşı Fazıl 17/4/1332 Balaban Aşiret Reisi Gül Ağa'ya Fırkanın ikmal ettiği mıntıkanın gerisindeki köylerde iktifa eden asker çağındaki estanı erbâb-ı taharri kolları tarafından derdest edilerek Kolordu'ya ve oradan da Erzincan'a sevk edilmektedir. Maiyetinizdeki mücahitlerin mıntıkanız haricine vesikasız gitmemeleri ve aksi takdirde giden olursa hiç bir mazeret kabul edilmeyerek derdest olunacaklarının bütün rüesa ve efradına tembihat-ı mükerrerde bulunmanız beyan olunur. Fırka Kumandanı Kaymakam Bahattin EK Gül Ali Bey'e 19/4/1332 1) Bugün düşman Mosap deresine taarruz etmektedir. 2) Cephemizden de gece baskını veya şafakla taarruz eylemesi muhtemel olmakla gece fevkalade müteyakkız bulunulması ve emniyet tertibatının daha kuvvetli bulundurularak icâb eden devriyeler çıkartılarak 28. Fırka ile sizin aranızdaki dereyi taht-ı teminde. EK Balaban Aşireti Reisi Gül Ali Bey'e 22/4/1332 Teskirenizi aldım. Hakkımdaki hüsn-i insâniyetinize teşekkür ederim. Alayımın bütün hayvanâtı Mustafa Bey kuyusundadır. Tezkirenizi getiren Zeynel Ağa da orada aramış ve bulamamıştır. Mâmâfih bu babda taharriyat ve tahkikat yapmaktayım. Her nerede olursa olsun buldurabilirsem hemen göndereceğime emin olabilirsiniz. Bâki devam-ı hüsn-i âfîyetiniz efendim. Alay Kumandanı Kaymakam Abdülgânî EK Mücahidin Kumandanı Ali Bey'e 23/4/1332 1) Düşman bugün 2550 rakımlı tepe ve fırkamız sağ cenahınızda faaliyet ve hilaf-ı mutat ahval izhar etmiştir. 2) Kolordumuz bu gece fevkalade müteyakkız bulunacak ve düşmanın her türlü teşebbüsatını azami şiddet ve metanetle karşılayarak ve lütufu hakla akîm bırakacaktır. 3) İleri hatta bulunan kıtaatın behemahal uyanık bulunması ve ihtiyattaki kuvvetlerin nısfı munavebe ile uyuyacaktır. 4) İleri karakollar her zamandan ziyade müterakkip ve müteyakkız bulunacaklar ve devriyeler vasıtası ile kontrol edilecektir. 5) Ordunun sayir cephelerinde ceriyan etmekte olan ve kayi-i mühimme esnasında Fırkamız ve Alayımız bilimum zabitan ve efradının azami derecede müteyakkız bulunmaları ve faaliyet ibraz etmelerini esercehet isterim. 6) 6) Düşmanın teşebbüssat ve en ufak bir hareketi halinde emir beklemeksizin 2-3 fahri 1 nizamiye zabit kumandasında 100 neferin Alay karargahının bulunduğu mahalle dakika fevt etmeksizin ihtiyat olmak üzere hemen göndereceksiniz ve gelen zabit derhal bana geldiklerini bildirecektir. 7) 7) Bu emri alır almaz icab eden mahallere evamiri lazimeyi veriniz. Vürudu:23/24 3/4/1332 Fırka Binbaşı Fazıl” İşte kıran kırana yaşanan savaşta Gül Ağa ile komutanlar arasında ki böyle yazışmalar sürüp gidiyor. 3. Ordu siperlerine 7 Temmuz 1916 günü başlayan şiddetli düşman saldırısı sonucu, 11 Temmuz 1916 günü Tercan ilçe merkezi yeniden düşman eline geçmiştir. İşte o kritik günlerde Genelkurmay 3. Ordumuzun bölgedeki dağılımı ve yerleşimlerini anlatırken verdiği bilgiye göre, Gül Ağa ve milis gurubunun son ana kadar Tercan mıntıkasında siperden sipere koştuğu anlaşılmaktadır. “… 12 Temmuz 1916: 11 Temmuz 1916 günü saat 13. 35 sıralarında Rusların 154. alayı ile bir süvari alayı Mamahatun’a( Tercan) girdi. Böylece stratejik açıdan ve psikolojik açıdan önemli bir yerleşim yeri olan Tercan yeniden düşman eline geçmiş oldu. (Genelkurmay Başk. Türk Harbi- syf, 301)… Kop cephesinde, Coşan gurubu sol kanadına saat 06. 00’da başlayan Rus taarruzu geri atıldı. Bu gün Kop cephesi mevcudu 126 subay, 7288 muharipten ibarettir… 32. Piyade Tümeni de Karasu doğusunda Pekeriç- Kağışna ( Karaçay köyü) hattını işgal etmiştir. 200 kılıçlı 2. Nizamiye Süvari tümeni Karasu’yun kuzeyinde 2. ve 3. mıntıkaları arasındaki açıklığı kapatmaktadır. 32. Piyade Tümeni Engice dağı (Çayırlının üstü) hattına çekilme zorunda kalırsa 2. Nizamiye Tümeni, evvelce kararlaştırıldığı üzere, Mirzoğlu komu civarında bulunacaktır…. 29. Piyade Tümeni bölgesinde, Abrank (Üçpınar) ta bulunan 500 kadar “ Gülağa Mücahidini” bu gece Sağ Cenah Müfrezesi emrinde Akdağ’a gidecektir. ” (Genelkurmay Başk. a. g. e. say- 303) Vatan ve namus uğruna cephelere koşan her yurttaş gibi Gül Ağa’da en önde gitmiş ve yetenekleri, bilgisi ile milis komutanlığı yapan bir önderimizdir. Ona ve arkadaşların aziz hatıraları karşısından saygıyla eğiliyor ve kucak dolusu selam gönderiyorum. Ruhu şah olsun, ışıklar içinde uyusun.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER