TÜRKÜLERİMİZDE COĞRAFYA-3
OCAKLAR
TÜRKÜLERİMİZDE COĞRAFYA-3
SİNAN KAHYAOĞLU yazdı...
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KENT İSİMLERİNİ TAŞIYAN TÜRKÜLER
Kent isimlerini anlatan türkülerimizde vardır. Bunlar o kentin özelliklerini yansıtır. Örneğin:
“Şu İzmir’in dağlarında
Bülbül öter bağlarında
Gönlüm takılı kaldı
Zülfünün ağlarında” denilir. Yine başka bir türküde;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak” denilir. Başka bir türküde;
“Bursa’nın ufak tefek taşları
Keman olmuş o yârimin kaşları” denilirken başka bir türküde;
“Gediz pazarıdır benim pazarım
Akdağ yaylasında kaldı mezarım” denilir.
Başka bir türküde;
“Antalya’nın mor üzümü
Severler boyu uzunu” denilir.
Tarsus’un beldesi olan Yenice beldesinin yollarının yokuş olduğunu belirten türküde;
“Yenice yolları bükülür gider
Zülüf ak gerdana dökülür gider” der.
Çanakkale savaşlarını anlatan türküde ise;
“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni” denilir.
Başka bir türküde;
“Kütahya’nın pınarları akışır
Devriyeler kol kol olmuş bakışır” denilir.
Başka bir türküde;
“Giresun’un içinde iki sokak arası
Altı kurşun attılar üçte bıçak yarası” denilir.
Kıbrıs’taki Magosa limanı için;
“Magosa limanı limandır liman
Beni öldürende yoktur din iman” der.
Kerkük için;
“Kerkük’ün zindanına attılar beni
Mazlumlar sürüsüne kattılar beni” denir.
Diyarbakır için;
“Diyarbakır etrafında bağlar var
Fitil işler yüreğimde yaram var” denir.
Mardin için;
“Yola çıktım Mardin’e
Düştüm senin derdine” denir. Örnekler daha da çoğaltılabilir.
SONUÇ
Türkülerimiz çoğu konargöçer insanlarımız tarafından yakılmıştır. Çünkü onlar Türk kültürünü daha yoğun yaşayan grupturlar. Konargöçerler belli bir yere bağlı olmadığından dolayı coğrafyayı en iyi tanıyan onlardır. Coğrafyaya isim verip burayı bizlere vatan yapanda onlardır. Onların türkülerinde dağlar, ovalar, yeller, çimenler, koyunlar, geçit vermez beller, kar, tufan, boran, akarsular, yüksek uçan kuşlar hepsi vardır. Konargöçerler Türkçeden başka dil bilmediklerinden dolayı tüm coğrafya arı duru Türkçe ile isimlendirilmiştir. Türkülerde arı duru Türkçe ile yakılmışlardır. Türküleri iyi incelersek coğrafyamızı ve hayat tarzımızı da görebiliriz. Çobanlığımızı, çiftçiliğimizi, esnaflığımızı, askerliğimizi, memurluğumuzu türkülerimizde bulmak mümkündür. 19.y.y. Manisa’ya ait bir türküde bir kız şu şekilde seslenir:
“Kırmızı buğday ayrılmıyor çeçinden
Kim ayrılmış ben ayrılam eşimden.
Yol üstüne koyu koymuş ilyeni
Ben istemem mavi şalvar giyeni
Ben isterim setre pantol giyeni”. Burada devlet memurluğu başlamış ve memurlar ceket pantolon giymektedirler. Oysa sıradan halk kısa şalvar ve mavi cepken giymektedir. Kız memur ile evlenmek istemektedir.
Türkülerimiz ana sütü gibi temiz, ana sütü gibi tatlıdır. Onunla beslenenler kültür bakımından son derece gürbüz olurlar. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Biz badece ana konulara dikkat çekmek istedik. Türkülerimizi daha dikkatli dinleyelim. Onlara sahip çıkalım.
Kaynakça:
Aydoğan K.-2000-Ruhi Su Türküleri, Ruhi Su Sanat ve Sanat Vakfı Yay. İst.
Kunos İ.-1998-Türk Halk Türküleri, Türkiye İş Bankası Yay., İst.
Günday A.-Bağlama Metodu, Halk Türküleri, Türkü Öyküleri, İzmir
Güneş B.-2003-Halk Şiiri Antolojisi, İlke Yay. Ankara
Öztelli C.-2002-Evlerinin Önü, Özgür Yay. İst.
Nuş A.-1996-Rumeli Türküleri, Say Yay. İst.
Tanses H.-1995-Halk Türküleri, Say Yay. İst
Tanses H.-1997-Ozanların Dili, Say Yay. İst.
Tanses H.-1997-Zeybekler, Say Yay. İst.
Tanses H.-1997-Karadeniz Türküleri, Say Yay. İst.
Çiçek Z.-2018-Edremit’in Türküleri, Etki Yay. İzmir
TÜM HABERLER