© Alevi Ocağı

YAVUZ SELİM'İN TÜRKMEN KATLİAMLARI

YAVUZ SELİM'İN TÜRKMEN KATLİAMLARI

ZEYNEL COŞAR yazdı… Yavuz diyor ki; “Ulema bana fetva verdi, istediğimi asar, istediğimi keserim” “Kahire’de kadınları memelerinden çivileyip duvarlara çakarım” “Şah İsmail’i seviyorlar diye 45 bin Türk evladını defterlere yazdırıp katlederim”  “Ulemam bana fetva verdi, Çaldıran’a de giderim, Kahire’ye de” *** Yavuz sekiz yıllık padişahlığı döneminde (1512-1520), “Ulemam bana fetva verdi” diyerek, babası başta olmak üzere, önüne geleni katletmiştir. Anadolu’da Oğuz Türkmen boylarını, Azerbaycan ve Karabağlı Türkleri, Dulkadirlileri, Safevileri, Mısır’da Memlük Kıpçak Türklerini vurdu, kırdı, oluk oluk kanını akıttı. Sekiz yıllık padişahlığında yüzbinlerce Türk evladı katledildi. Neye göre? “ULEMA FETVASINA” göre. İran Selçuklu Veziri Nizamümülk’ün teşvikleriyle çöktüğü yerde bir kez daha diriltilen Gazalici, Eşarici, Sefefici bakışlı din adamları, Türk milletinin başına her zaman bela olmuştur. Ulema denen yobaz gericiler, “Din elden gidiyooorrr” diyerek defalarca ayaklandılar. Nice ilerici ve aydın insanları, Padişah Genç Osman dâhil, onlarca veziri, At Meydanında ki kütüklerde başlarını kestiler. İşte bu softaları Türk Milletinin başına bela eden adam Yavuz’dur. Osmanlı’yı da yıkıma götüren en büyük etkenlerden biride, bu gerici softa takımıdır. Bu gerici zalimler Müslümanlık adına Türkleri acımadan kesmişlerdir. Yavuz Sultan Selim 24 Nisan 1512 tarihinde padişah olduktan sonra Babası II. Bayezit’i zehirletip öldürttü. O zaman sağ olan abilerinden Korkut ve Ahmed’i ve erkek yeğenlerinden 21 kişiyi acımadan öldürdü. Sıra Çaldıran savaşına gelmişti. 1513 Kasım’ında Edirne’de yapılan toplantıda Sivas’ın batısındaki Osmanlı topraklarında ki Erdebil Dergâhını seven Türkler için ulemadan “Kâfirdir katli vaciptir” diye, sahtekâr rüşvetçi bir adam olan Nureddin Saru Gürez’e katliam fetvası çıkarttı. Yavuz bir zulüm belgesi olan fetvayı eline alınca “Üç göbek ötesinden başlayarak lider durumunda ki Oğuz Türklerinin listesinin yapılıp kendisine getirilmesini” emretti. Katliam emrinden sonra, Şah İsmail üzerine sefere çıkma kararı aldı. O günlerde Yavuz’un başdanışmanı, Alevi Türkmenlerinin acımasızca katlını emreden fetvanın mucidi, Kürt lideri İdris-i Bitlisi’ydi. Bu zalim adam işte o günleri şöyle anlatıyor. “…Saltanat diyarı Edirne’de ki kışlakta... İskender hasletli Sultan aldığı bu fetva üzerine… Bu mühlit topluluğuna karşı cihat için gerekli tüm hazırlıkları yapmaya, Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için, hiç beklemeden her yönde Kızılbaş taifesinden kim varsa ve nerede bulunuyorsa üç atasına dek bu taifenin yedisinden yetmişine hepsini yazsınlar emrini verdi” (İdrisi Bitlisi, Selimşahname, s.124 ) Eeeee ulema fetvayı verdi mi gerisi kolay artık. Sonra Yavuz Çaldıran’a gitmek için 1514 Nisan ayı başında Üsküdar’a geçip, yola çıktı. Maltepe konağına gelindiğin de, altı aydır dip köşe sinsice çalışan casusları 40 bin Alevi Türkmen önderinin ölüm listesini kendisine sundular. Listeler incelendi, “Öldürülsün” emrini verdi. Niçin? Çünkü Uleması öyle fetva vermişti. O zalim Ulemanın başı, Türk katliamcılarının akıl hocası Kürt lideri İdris-i Bitlisi, şöyle yazar “…Yazıcılar isimleri deftere kaydedince, yaşlısı ve gençlerden oluşan kayıtlıların sayısı 40 bini buldu. Her yörede keskin kılıç adım adım yazılanlara yöneldi. Fakat mübaşir mala tamah ederek kan döktü, yaş ile kuruyu birbirine karıştırdı, öldürülenlerin sayısı 40 bini de aştı.”(İdirisi Bitlisi, Selimşahname,s.136) Ulema Fetvası ile sadece 45 bin kişi öldürülmedi. Bu daha başlangıçtı. Kırk beş bin kişi daha Çaldıran yolunun başında, 1514 yılı Nisan ayında başlatılan ve birkaç ayda topluca katledilen Türk evlatlarıydı. Çaldıran’da katledilen ise 20 bin kişiydi. Yani 1514 yılı Eylül ayına kadar Yavuz en az 65 bin Türk evladını katletmişti. Sonrası daha da feciydi. Azerbaycan Karabağ’da, Erivan, Gence’de, Bayburt, Erzincan, Bingöl, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Erbil, Musul ve diğer yerlerdeki katliamlar hesapta yoktur. Diyarbakır’ın Dicle boylarında 300 tane Türkmen köyü vardı. Şimdi kaç Türkmen köyü kaldı? Üç yada dört. Bütün bu vahşetin sorumlusu Yavuz ve onun torunları Osmanlı padişahlarıdır. Bayburt Tercan, Erzurum, Erzincan’da korkunç katliamlar yaptılar. Erzincan’da öldürülen masum insanların kesik başlarıyla minareler yaptılar. Erzincan’ın köylerinin %64’ü insansız ve harap bırakılmıştır. Bunların hepsinin kayıtları vardır. 1518 yılı Osmanlı Tahrir defterinde Tercan’ın 79 köyünün 70 tanesinde insan yaşamıyor, harap diye kayıtlara yazılmıştır. Geriye kalan 9 köy de Ermenilerin yaşadığı köylermiş. Erzurum -Aşkale Karasu’yun aktığı Şoğen dere vadisinde 16 köyün 16’sı da 1518 Tahrir defterlerinde insansız ve harap diye yazılmıştır. Prof. İsmet Miroğlu’nun “Kemah Sancağı Erzincan Kazası” ve “Bayburt Sancağı” kitaplarında hepsi belgeleriyle yazılıdır. Sadece İdris-i Bitlisi’yi okumak bile yapılan vahşetleri öğrenmeye yeter de artar bile. Bütün belgeleri okudukça 1514 Nisan’ından 1518 yılına kadar yapılan Türkmen katliamlarının sayısının birkaç yüz bine ulaşması işten değildir. Ben “Kırk Bin Alevi Öldürülmedi mi?” kitabımda bulabildiğim kadarıyla ayrıntısıyla yazmıştım. Fetvayı eline alan Yavuz, herkesi, her an kesme hakkını eline almış oluyormuş. Çaldıran’a giderken Şah İsmail’e gönderdiği üçüncü mektupta şöyle diyordu. “…Ulema bana fetva vermiştir. Hz. Muhammed’in dinini sevenler ve şeriati Ahmediyenin namusunu korumak için, sayısız askerimle senin haddini bildirmek üzere geliyorum” (Zeynel Coşar, Şah İsmail, s.179)” demiştir. Yani bir anlamda benim Çaldıran’a gelişim, din adamlarımın isteği üzerinedir. 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran Savaşı olur. Her iki tarafta yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü kesindir. Ne diye? Ulema fetvası üzerine Yavuz Çaldıran savaşı sonrası Tebriz’e gelir. Askerlerine “Bu kış burada kalıp yazın kalıp yazın Şah İsmail’le yeniden savaş yapmak istediğini” açıklar. Yeniçeriler başta olmak üzere komutanların tamamı bu plana karşı çıkarak “Hayır biz kışı burada geçiremeyiz. Kendi memleketimiz Anadolu’ya dönelim” derler. Yavuz “ O zaman bana bu gerekçelerinizi bir raporla bildirin” der. Komutanlar bir rapor hazırlayıp Padişah’a sunarlar. Rapora şöyle yazarlar: “…Kırk beş bine yakın insan bizim memleketimizde, yirmi bine yakınını da İran topraklarında rafız, ilhad suçuyla kılıçtan geçirildi. Bizim mutaassıp ulemamızda rafız ve ilhad konusunda bize haber etmediler. Sultanı dahi gafil avladılar. Bu günahsız insanların kanlarının dökülmesine sebep oldular. Müslümanları öldürmemiz için bizi tahrik ettiler.” (Vural Genç İran Tarihçilerinin Kaleminden Çaldıran, s.216,217) Yavuz’un askerlerinin bu itirazına cevabı şöyledir. “…Ulemanın nazarında bu mezhebin Kur’an ve sünnete aykırı olduğu doğrulanmıştır. Ulema bana “İslam Padişahının bu sapkınlarla savaşması onun boynunun borcudur” diye fetva verdiler.” (Nasrullah Felsefi, İran Tarihçilerinin Kaleminden Çaldıran, s. 141) Yavuz Sultan Selim “ Arkadaş beni Çaldıran’a getirten ve 1514 yılı Eylül ayı başına kadar 65 bin Türk evladını kestirmemi isteyen ulemadır” diyor. “Ulema vur dedi, bende vuruyorum” Bunun başka izahı olabilir mi?

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER