ADI GEZİ PARKIYLA ANILAN TALİHSİZ PADİŞAH II. BAYEZİD
ADI GEZİ PARKIYLA ANILAN TALİHSİZ PADİŞAH II. BAYEZİD
ZEYNEL COŞAR yazdı...Sultan II. Bayezid, oğlu Selim tarafından önce askeri darbeyle 24 Nisan 1512’de tahtından devrilmiş, ardından da 21 Mayıs 1512 günü zehirletilerek öldürülen bir talihsiz padişahtır. II. Bayezid, 3 Aralık 1448 yılında Dimetoka’da doğdu. 1512 yılı Mayıs sonunda öldürüldü. Babası Fatih Sultan Mehmed 1881 yılında ölünce tahta geçti. Padişahlığı 1481-1512 arasındadır.II. Bayezid’in başına gelen Türk tarihinde hele hele Osmanlı tarihinde eşine az rastlanan bir olay değildir. Bayezid yaşlanmıştı. Kendinden sonra halkı düşünüyordu. “Merhametli olun” diyordu. Çünkü merhametsiz zalim devşirmeler halkı mahvediyor, zulüm yapıyorlardı. II. Bayezid bunu biliyordu. Hatta bir gün divan toplantısında bu rezilliği ağlayarak vezirlerine anlatmış, o zalimler de Bayezid’e gülmüşlerdi. Celalizade bunu, “Selimname” kitabında “alçaklar, şerefsizler” diye hakaretler ede ede Bayezid’in neler söylediğini olaya şahit olan Piri Paşa’nın ağzından sözlerini şöyle anlatır. “Bir gün divan toplantısında Sultan derki : “… İşittim ki taşra halkı tamamen bozulmuş, sizler bağış ve hediyelere (rüşvetlerle) düşüp kendi arzularınıza göre yeni kanunlar adetler yapmışsınız. Asker ve halkın hepsi şikâyetçi ve ülke üzüntülü olup çeşitli zulüm ve kötülükler icat etmişsiniz. Ahirette bana yatacak yer koymayıp, yarın kıyamet gününde Hak hâkim olunca ne cevap veririm, durum zordur. Niçin dikkatli olmayı zulme rıza gösterirsiniz!” (Celalizade, Selimname,s.281) Daha başka konuları vezirleriyle tartışan Bayezit divanı ağlayarak terk etmiştir.İç karışıklıklar ve Yavuz’un başlattığı taht kavgası veya iç savaş başlamadan önce 1511 yılı başında Beyazıt’ın dört oğlu hayattaydı. En büyükleri Amasya’da ki Ahmet, ondan sonra Antalya-Korkuteli’ndeki Korkut, Konya’daki Şehinşah, Trabzon’daki Şelimşah’tı. Zavallı Şehinşah 1511 yılı yazında Şah İsmail taraftarı ve dostu olduğu için Türkmen düşmanı devşirmeler tarafında Konya’da zehirletilerek öldürülmüştür. Baba Bayezid büyük oğlu Ahmed’i yerine padişah yapmak istiyordu. Bunu sarayda ki bir divan toplantıda vezirlerine söylemişti. “Benden sonra Ahmet padişah olsun. Ahmet mülayimdir, merhametlidir, halka iyi davranır.” demişti. Bu söz elbette ki Bayezid’in söylediği bu söz divanda sır olarak kalmadı. Devlet içinde ki parti tarafından “Hey Selimşah baban abin Ahmed’i, tahta oturtacak haa, haberin olsun!” diye tez elden haberi Trabzon’daki Yavuz’a ulaştırırlar. Bu haber üzerine Yavuz “Vay abim devleti yönetemez, ban padişah olacağım” deyip başkaldırır. Padişah’tan izinsiz olarak Trabzon’u terk eden Yavuz, Balkanlara geçerek, Kafe valisi olan oğlu Süleyman’ın yanına gider.YAVUZ, BABASI İLE MEYDAN SAVAŞI YAPTI Balkanlarda asker toplayan Yavuz, Trakya bölgesine gelir. Edirne’ye dinlenmeye gelmiş Padişah, Mayıs 1511’de İstanbul’a dönerken Çorlu yakınlarında önünü keser ve meydan savaşı yaşanır. “ ….Yavuz topladığı kuvvetlerle süratle babası üzerine hareket etti. Babasına çorlu civarında Uğraşdere de yetişti. Bunun üzerine II. Bayezid; “ Oğlumun bu hücumu beni almaya, tahtımdan beni kaldırıp yabana salmağa olmuş gibi, bu tumturak ve tantana nedir? Hemen top vurun, asker cenk etsin” diye emrettikleri gibi toplar hazırmış; hemen o saat toplara ateş verilip cihanı dude müstağrak ettikleri gibi savaş başladı, neye uğradığını anlayamayan Yavuz’un askerleri perişan oldu, beylerinin her biri bir tarafa kaçtı. 3 Ağustos 1511” (Çağatay Uluçay, Yavuz Nasıl Padişah Oldu, İstanbul Üniversitesi. Ed. Fak. Tarih Dergisi, sayı 9, 1954) Önce attan düşürülen ve yakalanmak üzereyken, padişah olunca Alevi katliamları yapan Yavuz’u destekleyen Rumeli’de ki akıncı Alevi Türkmen Beyleri araya girerek, kurtarıp oradan uzaklaştırırlar. Çorlu’da canını zor kurtaran Yavuz yine Balkanların içlerine kaçar.YAVUZ ASKERİ DARBE İLE BABASINI DEVİRDİÖyle böyle derken 25 Nisan 1512 günü İstanbul Davut Paşa’da ki Ordu Karargâhına getirilen Şehzade Selim Yeniçeri darbesiyle sapa sağlam adam olan babası II. Bayezid’i bir askeri darbe ile tahtından alaşağı etti. Bu da Osmanlı tarihinde görülmemiş bir olaydır. Bayezid tüm zorlamalara rağmen tahtı bırakmak istemez. “Sultan Bayezid Han “Mademki sağlıklıyım, kimseye saltanat vermem” dedi. “(Celalizade, age. s. 323) Davutpaşa’daki Yeniçeri karargahında bekleyen Yavuz’la görüşmeye giden devşirme paşalar, ölüm tehditleri alarak dizleri titreye titreye, ağlaya sızlaya Topkapı Sarayına dönüp, Padişaha durumu anlatırlar. “ … Paşalar, yayabaşılar (Yavuzun istediklerini) Padişah’a arz etme mecburiyetinde kaldılar. Fakat Padişah ayak diredi ve “sağ kaldığı müddetçe hükümdarlığı kimseye terk etmeyeceğini” bildirdi. Buna rağmen Bayezid hala bu işe razı olmuyor ve “Padişahlığı terk etmezsem onlar beni öldürürler mi?” diye paşalara sualler soruyordu. Paşalar ”Belki sizi öldürmezler, fakat kaftanınızdan çekip tahtan aşağıya indirirler deyince, Bayezid biraz düşünmüş ve sonunda “Padişahlığı oğlum Selim’e verdim” demişti. Bu haberi alan Yeniçeriler Gülbenk çekerek Selim’in yanına gittiler. Bayezid ellerini kavuşturarak duran Selim'e; adaletten ayrılma, zalim olma, acizlere ve biçarelere merhamet et, kimsesizlere şefkat göster, kimseye kahretme, kinci olma, zaruret olmadıkça kardeşlerine karşı kılıç çekme dedikten sonra dualar etmiş ve saltanatı kendisine devretmiştir. Bazı kaynaklara göre de bu pek çetin olmuş.” (S.Tansel, II. Bayezit'in Siyasi Hayatı, s.301,302)Bayezid ağır şiddet ve kılıçla tahtından alaşağı edildiğinin bilincindedir. Bunu da bir şiirle de dile getirmiştir. “(Sultan Bayezid'in ayrılık mektubu) başlığını taşıyan manzum parçada Bayezid'in nasıl bir psikolojik hal içinde olduğunu anlamak mümkün oluyor. “…Kaçan (Halbuki) ona riayet etmedim ben/ Oğul idi ihanet etmedim ben/ Bu beylikten feragat etmedim ben/ Görün beyler bana ne etti Selim Şah/ Ben anı, halime haldaş bilirdim/ Bunun gibi kendime yoldaş bilirdim/ Oğul değil onu kardeş bilirdim/ Görün beyler bana ne etti Selim Şah." ( (Muammer Yılmaz. Cihangir Sultan Yavuz Sultan Selim. s.43) YAVUZ, BABASI II. BAYEZİD’İ ÖLDÜRTTÜSonuçta sapasağlam adam Yeniçerilerin kılıç zoru ve zorbalıklarıyla tahtan alaşağı edildi. Padişah İstanbul’dan dışarıya sürüldü. İstanbul’u terk edişi konusunda Mayıs sonu, kimi Haziran başı dedikleri için tarihler biraz karışıktır. Osmanlı Padişah’ı Orhan Bey’in oğlu Süleyman Bey’le beraber ilk defa Gelibolu’ya geçip Trakya ve Balkanları alan Horasan Erenlerinin komutanı ve Piri Kızıl Deli Ali Sultan’ın karargâhı Dimetoka’ya gitmek isteyen II. Bayezit Haziran ayı ilk haftasında İstanbul’dan ayrılarak Edirne’ye doğru yola çıkar. Ve ne yazık ki onun da doğum yeri olan Dimetoka’ya Kızıl Deli Dergâhına ulaşmadan Çorlu yakınlarında yolda öldürülür. Gerisini “Kırk Bin Alevi Öldürülmedi mi?” kitabından okuyalım. “… Ancak ölümünün neden ileri geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Bazı rivayetlere göre Selim'in Yahudi doktoru, onu Selim'in emriyle zehirlemiştir. Çünkü Selim, o hayatta kaldığı müddetçe, kardeşlerini ortadan kaldırmak üzere, Anadolu yakasına geçirmeyecekti. Bundan başka hazinenin büyük bir kısmını Bayezid birlikte götürdüğü için Selim maddi sıkıntıya düşmüştü. Bayezid'in ölümü, tetkik edenleri şüpheye düşürecek bir ölümdür. Çünkü Bayezid, acayip bir surette hastalandı. Bir sabah vakti rengi birden bire soldu. Başı titremeye, vücudu yanmaya başladı. Dudaklarında uçuklar hâsıl oldu, başına müthiş ağrılar girdi ve dimağı muhtel olup delirdi. …Doktorlar kendisine her türlü ilacı verdiler, fakat çok sıkışık bir hale gelen kalbini ferahlatmak imkânı bulamadılar. Bayezid bu hallerin görülmesinden kısa bir süre sonra öldü." (Tansel, II. Bayezid’in Siyasi Hayatı, s.309-310)Ünlü Osmanlı Tarihçisi Alman J. V. Hammer şöyle yazar. “…Hareketinin üçüncü gününde Havsa yakınlarında Aya mevkiinde öldü (20 Mayıs 15129). Bayezid'in ölümü, yanına verilen Cenevizli Menavino'nun belirttiği gibi doğuşu itibariyle Yahudi asıllı doktorunun Selim'in emri üzerine verdiği zehirden mi ileri gelmiştir, bir şey söylenemez." ( Joseph Von Hammer, Osmanlı Tarihi, c.1, çev. Mehmet Ata, sadeleştiren Abdulkadir Karahan, Milli Eğitim Yayınları, İstanbul, 1991)Yine önemli bir Alman tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi kitabında konuyla ilgili şunları yazmıştır: “…25 Nisan'da kendisine isyan eden oğlu lehine tahtan feragat etti. İstediği tek şey, kalan zamanını doğum yeri olan Dimetoka'da inzivaya çekilerek geçirmekti. İsteği kabul edildi, ama yerine getirilmeyecekti. Dimetoka'ya yola çıktığında, yolculuğunun üçüncü günü olan 26 Mayıs 1512'de Selim'in, Yahudi başhekimi aracılığıyla kendisine verdirdiği zehirle hayatını kaybetti. Baba katlinin en önemli sebebi, Selim'in muhtemelen, Bayezid'in kalan hazineleriyle, Şehzade Ahmet'i tahta geçirmeyi deneyebileceğine dair duyduğu korkuydu." (Johann Wilhem Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu, c.2, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2011, s.407)Yeni kuşak Osmanlı Tarihçilerimizden Prof. Feridun Emecen de yazmış olduğu Yavuz Sultan Selim kitabında Osmanlı, Venedik ve batı kaynaklarından birçok örnek vererek bu olayı anlatmaya çalışır. II. Bayezid'in, oğlu Selim tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü yazar: "…10 Haziran 1512 Perşembe günü, Havsa yakınında Abalar köyünde vefat etti. Onun aslında hastalığı ve yaşlılığı yüzünden epeydir beklendiği anlaşılan vefatının, yeni padişah tarafından zehirletilmesinin bir neticesi olduğu yolunda gerek batı ve gerekse bazı Osmanlı kaynaklarından birtakım bilgiler vardır. …Nitekim Bayezid'in yanında Dimetoka'ya doğru yola çıkan Antonio Menavino, II. Bayezid'in Yahudi olan tabibi tarafından zehirlenmiş olduğunu bildirmişti. Bayezid'in yanındaki hekim, Çorlu yakınlarında padişaha zehir ihtiva eden bir ilaç vermiş, yanındaki hizmetkârlarına da başka bir şey içirmemelerini tembihlemiş, bunun sonucu vefat etmiş." ( Prof. F. Emecen, age, s.68)Prof. Şerafettin Turan’da “ölümü şüphelidir” der. Ölüm sebebi çok şüpheli olan Bayezid’in bazı yerli ve yabancı kaynaklardaki kayıtlara göre zehirlenmiş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Cenazesi İstanbul’a getirildi ve bugün kendi adıyla anılan Bayezid Meydanında yaptırmış olduğu caminin yanına gömüldü ve yanına bir türbe yapıldı.( Prof Şerafettin Turan, DİA, c.59)İstanbul'dan ayrıldığında son zamanlarda yaşadığı gerginliklerin dışında ciddi bir hastalık belirtisi olmayan bir kişinin, hava koşullarının iyi olduğu bir mevsimde, bir anda acayip belirtilerle can çekişerek ölmesi bir müdahale sonucu olduğunun kesin delilidir. Anlatılanlara göre normal bir seyir izleyerek eceliyle ölen bir adam görüntüsü yok gibidir. İlaç diye içirilen çok güçlü bir zehir nedeniyle, vücudun tüm fonksiyonlarının bir anda iflas ettiği anlaşılıyor. Anlatımların önemli bir kısmı II. Bayezid'in zehirlenerek öldürüldüğünü gösteriyor. Yavuz padişah oldu, ama babası daha sağdı. Baba sağken kardeşlerine ve yeğenlerine dokunması biraz güç olacaktı. O zaman iktidarı da hayata olan şehzadelerle paylaşmak gerekecekti. Bu durumu kabul etmeyen Selim, işe babasını öldürmekle başlamıştı. (Zeynel Coşar, Kırk Bin Alevi Öldürülmedi mi?, s. 129, 136, 141, 142, 143, 144) Yavuz dönemi Türk tarihi için kan revandır. Yavuz, sekiz yıllık padişahlığı döneminde, babası, kardeşleri ve yeğenleri başta olmak üzere, yüz binlerce Türk evladını hiç yok yere acımasızca katletmiştir. Cengiz Han’dan sonra en çok Türk öldüren Yavuz Sultan Selim olmuştur.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.