İstanbul
19 Eylül, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

BAŞKA BİR GÖZLE KERBELA’YA BAKIŞ

BAŞKA BİR GÖZLE KERBELA’YA BAKIŞ
BAŞKA BİR GÖZLE KERBELA’YA BAKIŞ

 ZEYNEL COŞAR yazdı…

Kerbela’yı anlamak için, İslam tarihinin gerçeklerini çok iyi bilmek gerekir. Hiçbir şey tesadüfi değildir. Yaşanan her acı ve kötülük, sömürücü ve kan emici sınıfın planlı, bilinçli birer operasyonuydu. İslam tarihinde Gadiri Hum’u çekin, Hz. Muhammed’in İslam’ı gider, yerine adım adım Muaviye “İslam’ı ” gelir. Nitekim tarihi süreç ve Kerbala Katliamı gibi Peygamber Evlatlarına karşı yapılan en acımasız zulümler bunu ispatlamıştır. Kim ne derse desin, Gadiri Hum’un inkârı ile başlayan yolun sonu gide gide Şam’daki Muaviye düzeninin simgesi olan Beyaz Saray’ının kapısına çıkmıştır. Ciltler, kütüphaneler dolusu inanç ve teolojik önermelerle açıklansa da, ama işin aslı Hz. Muhammed halk üzerinde adeta büyük bir sömürü ve zulme dönüşmüş olan Mekke’de ki zorbalar düzenine başkaldırdı. Çetin mücadeleler sonucunda Ebu Süfyan düzenini yıktı. Çünkü bu mücadele sadece din iman, peygamberlik meselesi değildi, mesele ayrıca büyük bir sınıf mücadelesiydi. Yani ezilenlerin, ezenlere karşı verdiği bir mücadeleydi. Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile çoğunluğu yoksul devrimci arkadaşlarının başardığı dünya tarihinin en büyük devrimdir, bu devrim.İşi sadece din iman denklemine oturtarak anlatmak eksiktir, tarihi gerçekleri görememektir. Sömürücü sınıflar ve onların çıkarları için kalem oynatanlar, her zaman işin gerçeğinin anlatılmasını istemezler. Çünkü bu gerçeklerin bilinmesi, geniş kitleler nezdinde kendi sömürücü saltanatlarını da sorgulanmasına yol açar. Bundan çok korkmaktadırlar. İslam düşünürleri yüz yıllar boyunca Peygamber ölür ölmez başlayan çelişkileri ve bitmez tükenmez çatışmaları din, iman, kader, cennet, cehennem denklemi üzerinden tartışıp durdular. Hâlbuki olayın bir boyutu da sınıf çıkarları, menfaatleri, yoksulların nasıl yaşayacağı, devlet gelirlerinin küçük bir azınlığın elinde mi toplansın, yoksa fakir fukaraya da pay ayrılması gibi talepler üzerinden yaşanmıştır. Egemen sınıfın da Ali düşmanlığının altında bu yatar. Hz. Ali yoksulların umudu, Muaviye’de zenginlerin.Veda Haccından dönen Hz.Muhammed, 632 yılı 15 Mart günü on binlerce insanın önünde Gadiri Hum denen yerde bir söylev verdi. Sadece Şia kaynaklarının değil, Sünni tarihçilerinde yazdığı bu toplantıda Peygamber, içeriğinde birçok konu olan hitabında ki en önemli bölümü mealen şöyledir.“Hey Müslümanlar, beni iyi dinleyin! Ben size iki emanet bırakıyorum. Biri Kur’an diğer Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisinin ipine sarılanlar, benimle Kevser havuzunun başında buluşacaktır… Benden sonra veliniz Ali’dir” demiştir. İşte Peygamber bu söylevi verdiği andan itibaren çok sıkı bir iktidar mücadelesi başlatılmıştır. 610 yılında başlayan mücadele ile Arapların küçük bir Mekke Şehir Devleti, 632 yılı 8 Haziran günü tüm Arap yarımadasının kapsayan büyük bir devlete dönüşmüştü. Peygamber’in Veda Haccı dönüşünde hastalığının ortaya çıkışıyla iş bir anda değişti. Yeni sınıf yani tüccarlar gurubu “Aman ha! Bu devlete Ali lider olmamalı” dediler. Ve sistemli bir şekilde Peygamber talebine aykırı bir yola girdiler. Böylece Gadiri Hum’da ki Peygamber talebi yok sayıldı. Elbette ki, Gadiri Hum inkârı burada durmadı, hamleleri arka arakaya devam etti.Bizans Ordusuyla 629 yılında yapılan Mute savaşında birçok kişi hayatını kaybetmişti. Bu orduya komutanlık yapan Peygamber’in azatlı kölesi, büyük bir dava adamı Zeyd ve Hz. Ali’nin abisi Cafer şehit olmuştu. İşte bu acının öcünün alınması için Peygamber, Medine’ye döner dönmez bir ordu hazırlar. Bu orduya da Zeyd’in oğlu Usame b. Zeyd komutan olarak atandı. Peygamber Veda Hacı dönüşünde hemen Hz. Ali dışındaki tüm ileri gelenlerin bu orduya katılarak savaş gitmeleri emretmişti. Ama o günün ileri gelenlerinin tümü bu orduya katılıp, sefere gitmediler. Ordu Medine dışında karargâhını kurup, aylarca bekledi durdu. İleri gelenlerden birçok kimse bu orduya katılıp da sefere çıkmadı. Burada bütün mesele Ali’ydi. Tüccar gurubu “Biz Medine’yi terk edip gidersek, bu arada Peygamber ölürse, yanında kalan Ali halife olur. O zaman biz orduya katılmayıp hastalığın sonunu bekleyelim” dediler. Ali’nin yöneteceği devlete karşı çıkanların ilk tavırları, Peygamber’in çok ısrar etmesine rağmen “orduya katılın” emri yerine getirilmemiştir.Sonra ikinci olay, Kırtas meselesidir. 8 Haziran 832 günü Pazartesi günü hayata gözlerini yuman Peygamberin, dört gün önce 4 Haziran Perşembe günü öğlen vakti vasiyet yazdırmak istedi. Bu istek de bilerek ve kasten engellendi. Üçüncü ve en önemli hamle, 632 Haziran Pazartesi günü Peygamber öğleye yakın bir saatte evinde yatağında ebediyete göç ettiği anlarda, itirazcılar cenaze evi terk edilerek, halife seçimine gittiler. Hatta bu guruptakiler üç gün evinde bekletilen Peygamber cenazesinin defin işlemine bile katılmadılar. Onlar bir iki saat cenaze evinde beklerken, gelen haber üzerine koşa koşa Medineli Ensar’ın toplanma yeri olan Beni Sakife Çardağına koşarak Ali’siz ve Haşimilersiz, Ammar b.Yasir, Ebu Zer, Selmani Farisi gibi yoksul ama kahraman devrimcileri dışlayarak halife seçimi yaptılar. Böylece tüccar sınıfı “Ali’siz bir düzen” için el ele vererek yoksul, devrimcileri dışlayarak iktidar ele geçirdiler.Yani yeni devletin tüccar sınıfının ilk hamlesi başarılı oldu. İslam tarihinde bu gerçekler birçok kaynakta ayrıntısıyla yazar. Anlattıklarımın hepsi belgeli ve ispatlıdır. Ama ben uzatmamak için kısa bir özet yaptım. Bir iki derken Üçüncü Halife Osman zamanında iş çığırdan çıktı. Ebu Zer ve Abdullah b.Mesud’un öldürülmesi, Ammar B.Yasir’in işkencelerden geçirilmesi, Halife Osman’ın döneminde Emevi çocuklarının devleti ele geçirmesi, her eyaletin valisi üç beş kez değiştirildiği halde, Şam Valisi Muaviye’nin 25 yıl hiç değiştirilmeden, Hz. Ali’nin halife seçildiği güne kadar görev yapması tesadüfi değil, bilinçli bir tercihtir.İşte “Alisiz bir düzeni” hedefleyen Peygamber’in bazı arkadaşları, Muaviyelere ve Mervan’a Yezit’e giden düzenin temelini o gün, Beni Sakife-Saide gölgeliğinde attılar. Sakife’de çıkılan yol gide gide, Peygamberimizin ölümünden 25 yıl sonrasında Ebu Süfyan oğlu Muaviye’yi iktidar yaptı. Bu sürecin ilk hamlesi, inkârla başladı ve sırasıyla devam ede ede, Muaviye ve Yezit eliyle de ağır bir zulme ve katliama dönüştü.O zaman şöyle bir soruyla başlayalım. Eski düzenin, yani Mekke kodamanlarının artığı olan Muaviye, Hz. Ali ile iktidar kavgasına giriştiği zaman Allah’ı mı inkâr etti? Hayır. Peygamberi mi inkâr etti? Hayır etmedi. Ona bakarsan kendince çok iyi bir Müslümandı. Muaviye, Şam camilerinde ki namazlarda verdiği vaazlarında Hz. Ali ve Ehli Beyt’e küfür ederken “Bu Ali var ya, bu Ali. O, Hz. Muhammed’e ihanet etmiştir. Asıl ben Muhammed’in sünnetini, ilkelerini savunuyorum” diyordu. Şam halkı da buna inanıyordu. Muaviye’nin Sıffin Savaşına getirdiği Şamlı askerleri, Hz. Ali ordusuna karşı nara atarken, “Allah’ı bilmez, Peygamberi tanımaz, namaz kılmaz, oruç tutmaz kâfirlerle savaşa geldim, çıkın karşıma” diyorlardı. Minkari yazdığı Vak’atu Sıffin kitabında böyle örnekleri ve diyalogları çok güzel anlatıyor. İşte Hz. Ali’ye “hain” diyerek yola çıkan Muaviye ve Mervan gibi liderler ve çocuklarının büyük bir kısmı (Halife Ömer b. Abdulaziz hariç) Hz. Muhammed’in yolundan giden Ehli Beyt ve onların yoldaşlarına şiddetle karşıydı. Her fırsatta Ehli Beyt’e zulüm yaptılar. O zaman bu insanlar Peygamberin yolunda gidiyorduysa, neden Peygamber yoldaşlarını ve evlatlarını acımasızca katlettiler. Allah’ı inkâr ettikleri için mi? Hayır. Peygamberi inkâr ettikleri için mi? Hayır. İşte bu kavganın nedeni o yıkılan Mekke kodamanlarının düzenini yeniden bir karşı devrimle kurulması içindi. Muaviye düzeninin kurulması için önce Cemel Savaşı, ardından Sıffin Savaşı yaşandı. Sıffin Savaşı’nda son gün El Eşter’in komutasındaki birlikler Muaviye’nin karargâhını kuşatmıştı. Hiç bir seçeneği yoktu. Ya teslim olacak, ölü ya da diri yakalanacaktı. İşte o anda Kur’an sayfalarını havaya kaldırarak “Hey Iraklılar! Savaşı durduralım. Aramızda Allah’ın Kitabı şahit olsun” diyerek savaşı durdurup, yok edilmekten kurtuldu. Arkasında 23 maddelik Tahkim Sözleşmesi yapıldı. Muaviye Allah ve Peygamber adına imza attığı sözleşmenin hiçbir maddesine uymadı. Her türlü hile ve şantajı yaparak yoluna devam etti. Çok ilginçtir Sıffin’de Muaviye’yi kurtaranlar Harici sapıkları olmuştur. Bu Hariciler Kufe’de gece gündüz namaz kıla kıla alınları nasır bağlamıştı. Kuran’ı ezbere okudukları için adlarına Kurra deniyordu. Kufe’nin “dinine ,imanına en sadık” gibi görünen bu sapık Hariciler Hz. Ali’nin ordusunda ikilik çıkartarak savaşı durdurup Muaviye’yi kurtardılar. O da yetmedi bu Kur’an ezbercisi, sapıklar sonunda Hz. Ali’yi de katlettiler. Çok kısa olarak anlattığın bir dönede yaşananların temelinde küçük bir azınlığın saltanatı için acımasız sömürü, yağmalar, her çeşit acılar ve katliamlar yaşatıla, yaşatıla Kerbela’ya gelindi.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!