ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı...
Dört Kapı, bir eğitim ve gelişim programıdır. Doğal olarak her kapının içeriği farklıdır. Her kapı, kendisinden bir önceki kapıdan daha derin ve içkin bir kapsama sahiptir. Hak âşıklarından Hatayi (16. yüzyıl) kelamınca söyleyecek olursak, “
Şeriatın ince yolları vardır / Marifetin gonca gülleri vardır / Hakikatin derin gölleri vardır.”[1]Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarının genel kapsamlarını, kaynaklara bakarak şöyle özetlemek mümkündür.
1. Şeriat Kapısının Ana Hatları
Dört Kapı’nın birincisi, başlangıç aşamasını temsil eden Şeriat kapısıdır. Şeriat kapısı özce Müslüman olmayı ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymayı ifade eder. Bu kapıdaki kişilere “abid” denir.
[2]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasına göre, ulu bir kapı olan Şeriat, hakkı batıldan seçer.
[3] Şeriat, Hz. Muhammed’e itaat etmektir. Bu nedenle kişi, ancak Şeriata değer verirse takvaya ulaşabilir.
[4] Muhyiddin Abdal’a (16. yüzyıl) göre,
“Şeriatın şartı Kur’an’dır.”[5] İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasında Şeriat, Hz. Muhammed’in sözleri olarak gösterilir.
[6] Şeriat kapısında kişi, önce Müslüman olmalıdır. Çünkü Müslüman olmayan mümin olamaz.
[7] Kaygusuz Abdal (ölm. 1444) da,
“Şeriatı Muhammed’e verdiler / Tarikat üstüne bir yol kurdular / Marifet babında sual sordular / Hakikat var Hakikatten içeri”[8] mısralarında Şeriatın Hz. Muhammed’in şanına geldiğini bildirir.Şeyh Safi Buyruklarından birinde Şeriat kapısı, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak, O’nun davet ettiği yolda gitmek, Allah’a itaat etmek ve Hz. Muhammed’in sünnetini kabul etmek olarak tarif edilir. Nitekim ayette, “Allah’a itaat edin ve elçiye ve sizden olan buyruk sahiplerine itaat edin (Nisa, 4 / 59) diye emredilir.
[9] Yunus Emre de Şeriatı Allah’ın emir ve yasakları kapsamında açıklar:
“İlk kapı Şeriattır / Emri nehyi bildirir / Yuya günahlarını / Her bir Kur’an hecesi.”[10]Şeyh Safi Buyruklarından bir yazma metne göre, Şeriat, ilim öğrenmek ve dinin buyruklarını yerine etmektir. Derviş olan kişi, sürekli kendini geliştirmeli, mertebe kaybetse bile yükselmeye gayret etmelidir. Gelişme, bir menzil ve bir mertebe ileri gitmektir. Talip, gerçek ilme göre amel etmelidir. Çünkü ilimsiz amelin faydası yoktur. Bu nedenle derviş, Şeriat ilmini iyice öğrenip bu ilmi kendine elbise etmelidir. Bütün sırları bu bilgi ile sır edip halktan gizlemelidir. Sırrı sır eylemek, Hakk’ı yüceltmektir. Sırrı açıklamak ise büyük günahlar arasındadır.
[11]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasına göre Şeriat, beş nesne ile bağlanır, beş nesne ile açılır. 1) Ahmaklık ile bağlanır, itaat ve namaz ile açılır. 2) Nefs ile bağlanır, ibadet ile açılır. 3) Asilik ve acele ile bağlanır, niyaz etmekle açılır. 4) Küfür ile bağlanır, iman ile açılır. 5) Şirk ile bağlanır, hayır ve ihsan ile açılır.
[12]1612 tarihli Manisa Şeyh Safi Buyruğunda Şeriat, ateşe benzetilir. Çünkü tüm çiğler ateşle pişer. Bu nedenle Tarikatı, Şeriat içinde ortaya çıkarmak gerekir.
[13] Yani Şeriat olmadan Tarikat olmaz. Tarikat, Şeriatın bünyesinden çıkar ve filiz verir. Yine aynı esere göre, kişinin Şeriatı sürekli olmalıdır. Kişi Şeraitte kararlı olmadan derviş olamaz. Eğer ilmini artırır âlim olursa, nur üstünde nur olur.
[14] İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasında da, Tarikatın ön şartı Şeriat olarak gösterilir:
“Bir kimsede Şeriat şart olmasa Tarikata giremez.”[15]2. Tarikat Kapısının Ana Hatları
Gelişmeye ve ilerlemeye azmetmiş kişi, Şeriat kapısının gereklerini yerine getirdikten sonra Tarikat kapısına ulaşır. Kişinin Tarikat kapısına ulaşması için Şeriat kapısını tamamlaması ve gereklerini sürekli yerine getirmesi gerekir. Tarikat kapısına ulaşan kişi mümin olmaya adım atmıştır. Kalp gözü açılmaya, kalbi iman ile dolmaya başlamıştır. Bu kapıdaki kişilere “zahid” denir.
[16]Şeyh Safi Buyruklarından bir yazmaya göre, Şeriatını tamam eyleyen kişi, Tarikata girer. Tarikatta da imanı saf ve iradesi kuvvetli olmalıdır. Bir rehberin emrine girip Tarikat erkânlarını yerine getirmelidir.
[17] Tarikatta iman kapısı kişiye açılır. Kırıkkaleli Hasan Dede’nin (ölm. 1603) ifadesiyle,
“Mümin olanlara Tarikat gerek”tir.
[18]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasında, Tarikat sözleri Hz. Ali’ye atfedilir. Tarikata ayağını basan kişi
“insaniyetliği”ni belli etmelidir. Çünkü bir kutsi hadiste Hakk Teâla, Hz. Muhammed’e hitaben,
“Ya Muhammed bu cihanı yarattım, insan için. Ve insanı yarattım kendim için” buyurur.
[19]1612 tarihli Manisa Şeyh Safi Buyruğuna göre ise,
“Tarikat bir doğru yoldur”. Kişi, doğru yoldan Allah’a gider. Çünkü Tarikat, erenler dergâhında
“Bizi doğru yoluna ilet” (Fatiha 1 / 6) ayetinden ibarettir. Tarikatta yerine getirilmesi gereken işler, vaciptir ve sünnettir. Bunları yerine getirmek gerekir.
[20] Yunus Emre’nin,
“İkincisi Tarikat / Kulluğa bel bağlaya / Yola doğru varanı / Yarlıgaya [bağışlamak] hocası”[21] mısraları da Tarikatı yol ve iman kavramları temelinde açıklar.İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasında Hz. Muhammed’in, Tarikatın yedi nesneyle açıldığını ve yeni nesneyle kapandığını söylediği bildirilir: 1) Pahıllık [cimrilik, bencillik] ile bağlanır, kerem ile açılır. 2) Cahillik ile bağlanır, inayet ile açılır. 3) Habislik [kötülük, alçaklık] ile bağlanır, hidayet ile açılır. 4) Dünyalık ile bağlanır, kanaat ile açılır. 5) Şeytanlık ile bağlanır, rahmanlık [merhamet] ile açılır. 6) Kibri haset ile bağlanır, akil-nakil [bilgisi] ile ve batın gözü ile açılır. 7) Hayret [şaşkınlık] ile bağlanır, kerem ile açılır.
[22]Kişi tarikat kapısında gönlünde imanı inşa eder, onu arttırır. Gönül gözünü açmanın çabası içinde olur. Tarikat kapısını tamam eden kişi, Marifet kapısına ulaşır ve gelişimine devam eder.
3. Marifet Kapısının Ana Hatları
Marifet, Tarikat Kapısı tamamlandıktan sonra ulaşılan kapıdır. Dört Kapı’nın üçüncüsüdür. Marifet kapısından öngörülen hedef Allah’ı gönül gözü ile görmektir. Bu kapıdaki kişilere “arif” denir.
[23] Hatayî de arif olmak için Marifet tohumlarına sahip olmak gerektiğini söyler:
“Beş vakit farzdır sünneti de kaç / Özünü tanış da müşkülünü seç / Hakikat tarlasına marifetler saç / Ek nazar eyle de hemen arif ol”.
[24]Şeriatla birlikte Tarikat kapısının da gerekleri yerine getirilmelidir. Şeyh Safi Buyruğu yazmalarından birine göre, Tarikat edep-erkânın tam olarak yerine getirmeyen kişi, Tarikattan Marifete ulaşamaz. Böyle kişi susuz ve çorak yere benzer. Çünkü susuz ve çorak yerde ne ot, ne de ağaç biter. Meyve de olmaz, lezzet de olmaz. Böyle yerlerde hiçbir canlı huzur bulamaz, memleket harap olur.
[25]1612 tarihli Manisa Şeyh Safi Buyruğuna göre, Marifet kapısındaki müminler birbirinin aynasıdır. Bunlar artık güzel ahlakın son kertesine ulaşmış kişilerdir. Bu kişilerin hulkı [yaratılış, tabiat, huy, ahlak] Hz. Muhammed’e, mürüvveti [yiğitlik, cömertlik, insaniyet] Hz. Ali’ye benzemelidir. Bu şartları taşıyanlar Muhammed Ali dostu olurlar, taşımayanlar olamazlar.
[26]Şeyh Safi Buyruklarından bir yazmada, Marifetin mana olduğu belirtilir. Manadan kastedilen ise maksuttur. Maksuttan kastedilen de Yüce Allah’ın cemalini gönül gözü ile görmektir. Yetmiş iki milletin tamamı yani bütün insanlık, Allah’ın cemalini görmek ister. Hakk Teâlâ ise sadece bunu mümin kullarına bahşeder. Hz. Peygamber’in buyurduğu üzere,
“Müminin kalbi Allah’ın evidir; müminin kalbi Allah’ın arşıdır”.
[27] Yunus Emre de can gözünün Marifet kapısında açıldığını söyler:
“Üçüncüsü Marifet / Canın gözünü açar / Bu mana sarayının / Arşa değer yücesi.”[28]Hacı Bektaş Veli’ye nispet edilen Makâlât adlı kitapta, her şey can ile dirildiği, canın ise Marifetle dirildiği söylenir. Marifetli can, erenlerin canıdır. Marifetsiz canlar ise hayvanların canıdır.
“Âşık olanların tenleri ölür ama canları ölmez”.
[29]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasına göre, Marifet makamında olanlara cennetin sekiz kapısı açılır ve yüzlerine yedi tamunun [cehennem] kapısı bağlanır.
[30]4. Hakikat Kapısının Ana Hatları
Kemal basamaklarının sonuncusu, Hakikat kapısıdır. Hakikat kapısında öngörülen hedef, kişinin Allah’a ulaşması, kendi özünde Allah’ı bulmasıdır. Bu kapıdaki kişilere “muhip” denir.
[31]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasına göre Hakikat, Marifetten ortaya çıkar.
[32] Çünkü kemal basamaklarında Marifetten sonra Hakikat gelir. Marifetin şartlarını yerine getirmeyen kişi, Hakikat kapısına eremez. Aynı metne göre Hakikat kapısı, evliya makamıdır. Evliyanın kalbi her türlü kötülükten beridir. Ancak kalbine bir fesat gelirse o kişi, evliyalıktan düşer.
[33] Yunus Emre Hakikat kapısından, evliyalığın bir diğer adı olan velayet şeklinde bahseder:
“Dört Kapı’dır Kırk Makam yüz altmış menzili var / On’[a] erene açılır velayet derecesi.”[34]İmam Cafer Buyruğunun İzmir yazmasına göre, Hakikat Hakk Teâlâ’nındır ve Hakk Teâlâ üzeredir. Hakikat menziline ulaşan kişi Hakk’a ulaşmış sayılır.
[35] Şeyh Safi Buyruğunun bir yazmasında Hakikatin hak olduğu, burada kişinin hatası ve şüphesi olmadığı ve tek amacın Allah olduğu söylenir. Bu makamda perde yoktur ve bir olan gönüllerin muradı sadece Allah’tır.
[36] Yunus Emre bir şiirinde Hakikat kapısına ulaşan kişinin
“her şey”i bulduğunu söyler:
“Dördüncüsü Hakikat / Eren her şeyi bula / Bayram ola gündüzü / Kadir ola gecesi.”[37]Şeyh Safi Buyruklarından bir yazmada bildirildiğine göre, Hakikat kapısına ulaşmak ana hedeftir. Çünkü Hakikat toprak gibidir. Nasıl ki, toprağa ne atarsan bir şeyler elde edersin, Hakikat kapısında da kişi, ne amel ederse bir karşılığını görür. Hakikate varmayan kişinin amelleri, toprağa saçılmadığı için ürün vermeyen tohuma benzer. Gönüldeki Hakikat toprağı, Marifet suyuyla sulanınca bol ürün verir, hasadı bereketli olur. Böyle ekini hakkıyla biçmek, dövmek ve savurmak gerekir. Savururken de dikkat etmeli, daneyi rüzgâra kaptırmamalıdır.
[38] Âşık Nesli (18. yüzyıl) de
“Marifet tohumu” mecazını dile getirir:
“Nesli bu dünyaya ayaktan geçip / Hakikatle konup Hak ile göçüp / Marifet tohumun tarlaya saçıp / Ektiğin hasılı biçebildin mi?”[39]Hakikat kapısında dikkat çeken bir diğer özellik bu kapının birlik makamı olmasıdır. Şeyh Safi Buyruklarından birine göre,
“Hakikat Hak evidir. Onda Hak olur batıl olmaz. Hem iman evidir onda küfür olmaz. Ayrıca birlik makamıdır, hiç ikilik olmaz. Çünkü Hakk birdir iki olmaz”.
[40] Nitekim Hatayî (16. yüzyıl) de Dört Kapı’dan geçenlerin bütün kavramlardan kurtulduğunu söyler, çünkü Hakikat kapısında her şey birdir:
“Geçmek gerek Dört Kapı’dan / Kurtulasın mürebbiden / Mürebbiden musahipten / Eli gerek yol ehlinin”.
[41] Kul Hüseyin ise birlik makamında yani Hakikat kapısında insan-ı kâmil olunduğunu söyler:
“Cemi’-ül-cem’de cem’ olmuş özü / Hakikat kâmil-i insana erdim”.
[42] Teslim Abdal (17. yüzyıl) da Dört Kapı’yı tamam edenlerin Hakikat kapısında birliğe ulaştığına vurgu yapar:
“Teslim Abdal daim yüksek uçar mı? / Erenlere teslim olan kaçar mı? / Dört Kapıdan Kırk Makamdan geçer mi? / Bir olup birliğe yeten ağlar mı?”[43]Şeyh Safi Buyruğu olduğu anlaşılan bir metne göre, toprak, herkesin çirkin bulup sakındığı nesneleri bile kabul eder. Onun pisliğini yok ederek ona da toprak denmesini sağlar. Ama toprağa uyum sağlamaz ve tekrar çirkinliğini gösterirse yine çirkin ismiyle anılır. Yani çirkin nesneler toprağa ve onun temizliğine zarar veremez. Hakikat kapısına eren kişiler de hem kendini hem de kendine gelen kişiyi toprak gibi kötü huylardan temizler. İşte Hakikat ehli de toprağa benzer. Küfrü imana, çirkini güzele çevirir. Şüpheli şeylerden hem kendisi uzak durur hem de kendine geleni uzak tutar.
[44] Alevi erenlerinin sıklıkla ifade ettiği
“küfür içindeki iman” da budur. Hakikat ehlinin küfür içindeki gönüllerdeki imanı bulup onu ihya etmesidir. Gönülleri küfürden temizlemesi ve iman hakikatleriyle doldurmasıdır.
Dipnotlar[1] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 2/157.
[2] Hacı Bektaş Veli,
Makâlât, 67.
[3]Buyruk, 74.
[4]Buyruk, 72.
[5] Durbilmez,
Muhyiddin Abdal Divanı, 124-127.
[6]Buyruk, 93.
[7]Buyruk, 93.
[8] Oytan,
Bektaşiliğin İçyüzü, 1/147.
[9] Bisati,
Şeyh Safi Buyruğu, 20.
[10] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 1/88.
[11]Erkânnâme-1, 133.
[12]Buyruk, 74.
[13] Bisati,
Şeyh Safi Buyruğu, 20.
[14] Bisati,
Şeyh Safi Buyruğu, 29.
[15]Buyruk, 77.
[16] Hacı Bektaş Veli,
Makâlât, 67.
[17]Erkânnâme-1, 167-170.
[18] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 3/27.
[19]Buyruk, 94.
[20] Bisati,
Şeyh Safi Buyruğu, 23.
[21] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 1/88.
[22]Buyruk, 74-75.
[23] Hacı Bektaş Veli,
Makâlât, 67.
[24] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 2/153.
[25]Erkânnâme-1, 167-170.
[26] Bisati,
Şeyh Safi Buyruğu, 36.
[27]Erkânnâme-1, 171-173.
[28] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 1/88.
[29] Hacı Bektaş Veli,
Makâlât, 86.
[30]Buyruk, 75.
[31] Hacı Bektaş Veli,
Makâlât, 67.
[32]Buyruk, 75.
[33]Buyruk, 193.
[34] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 1/181.
[35]Buyruk, 75.
[36]Erkânnâme-1, 173-182.
[37] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 1/88.
[38]Erkânnâme-1, 173-182.
[39] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 3/15.
[40]Erkânnâme-1, 173-182.
[41] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 2/139.
[42] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 2/348.
[43] Özmen,
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 3/96.
[44]Erkânnâme-1, 173-182.e-makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi'nden alınmıştır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.