İstanbul
18 Ekim, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

HZ. PİR HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELÎ’Yİ ANMAK MI, ANLAMAK MI?

HZ. PİR HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELÎ’Yİ ANMAK MI, ANLAMAK MI?
HZ. PİR HÜNKÂR HACI BEKTAŞ VELÎ’Yİ ANMAK MI, ANLAMAK MI?
Hasan ÇELİKE - posta: hasancelikkafkas@gmail.comTürk tasavvufunun en önemli sûfilerinden birisi olan Hacı Bektaş Velî, 13. asırdan günümüze özel anlamda Anadolu’da ve Balkanlar’da yaşayanların, genel anlamda ise tüm dünya insanlarının gönüllerine seslenebilmiş bir gönül eridir. Kendisinden sonra kurulan ve yaşatılan Bektaşilik Tarikatı, Anadolu’nun zengin irfâni geleneğinin günümüze taşınmasında ve yaşatılmasında da birinci derecede rol almıştır. Yüklendikleri sorumluluklarla, birer “yaygın din eğitimi” kurumu gibi çalışan tekke ve dergâhlar, bu toprakların ihtiyaç duyduğu “sevgi” ve “hoşgörü” yüklü bireyler yetiştirmeyi başarabilmişlerdir. Şüphesiz ki bu manevi mirasın model kişiliklerinden birisi ve Alevi-Bektaşi inancının da “Ser-çeşmeˮsi Hacı Bektaş Velîʼdir. Hacı Bektaş Velîʼnin yaşadığı Sulucakarahöyük, bugün Nevşehir ilimizin Hacıbektaş ilçesidir. Kırşehir ile Nevşehir arasındaki bu ilçe, ünlü Kapadokya havzasında yer alır. Bölge, taşıdığı kültürel kodlar açısından Orta Anadolu’nun ilginç alanlarından birisidir. Zira buralar Roma ve Bizans uygarlığının çok kuvvetli eserlerini de barındırmaktadır. Hacıbektaş ilçesi, ünlü peribacalarının, kaya kiliselerinin ve yeraltı şehirlerinin bulunduğu bir bölgede yer alır. Ihlara Vadisi olarak da bilinen bu bölge, dönemin Hıristiyanlık ve ticaret merkezlerinin en önemli yerleşim bölgelerinden birisi olarak da kabul görmektedir.***“Hacı Bektaş Velîʼyi Anma Törenleri”,  ulusal düzeyde ilk kez 16 Ağustos 1964 yılında Hacı Bektaş Velî Külliyesinin müze olarak açılması ile yapılmıştır. 1964 yılından itibaren 16 Ağustos tarihi değiştirilmeden ‟Hacı Bektaş Velîʼyi Anma Törenleri ve Kültür-Sanat Etkinliklerinin” yapılması gelenek hâline getirilmiştir. 1990 yılından itibaren anma etkinlikleri “uluslararası düzeyde” yapılmaya başlanmıştır.***Savaşı dostlukla, dostluğu kardeşlikle, kardeşliği âşkla bir tutan Hacı Bektaş Velî; gerçek âşkın Allah âşkı olduğunu, bu âşka ulaşmak içinde Allahʼı bir tirandan korkar gibi değil, onun merhametine, sevgi ve muhabbetine ve her şeyden önce de onun eşsiz cemâline sevgi dolu doyumsuz bir yürekle inanmaktan geçtiğini bildirir. [1]***Orta Asya’da yetişen büyük Türk sûfîsi Hoca Ahmed Yesevî; Türk-İslâm tasavvufunun tefekkür yapısını öz Türkçe ile yazdığı şiirlerinde [Dîvân-ı Hikmetʼte] ortaya koymuş, yüzlerce talebesiyle uyandırdığı manevi çerağı, yaktığı ocaklarla Ön Asya’dan Balkanlar’a değin bütün Türk coğrafyaları, Avrupa ve Afrika’ya kadar ulaştırmıştır. Bilhassa Cengiz istilâsı esnasında Harezm, Horasan ve Azerbaycan yoluyla Anadolu’ya gelen Yesevî halifeleri, Türk milletinin İslamiyet’i bir “gönül dini” olarak sevmelerinde ilk ve tek öncü olmuştur. [2] Türkistan’da Hoca Ahmet Yesevîʼden alınan tasavvuf geleneği; Anadolu’da, Hacı Bektaş Velî ve temasta olduğu eren kadroları ile Bektaşilik adı altında örgütlenir ve gelişir. XIV. ve XV. yüzyıllara gelindiğinde öğreti; Seyyîd Ali Sultan (Kızıldeli), Âbdal Musa Sultan, Kaygusuz Âbdal gibi önemli temsilcilerini oluşturur. XVI. yüzyılda ise Balım Sultan, devraldığı geleneği temel ilkeleri paralelinde ritsel, düşünsel ve pratiksel açıdan disiplinize eder. [3]***Hacı Bektaş Velî, tasavvufu daha çok uygulama ve sonuçlandırma ilkesi çerçevesinde değerlendirip bunu “Dört Kapı Kırk Makam” olarak isimlendirerek “yol (inanç sistemi)ˮ hâline getirmiştir. Hacı Bektaş Velî’nin şahsiyetini, tasavvufi bakış açısını doğru kavrayabilmek için yaşadığı devrin kültürel yapısını iyi bilmek gerekmektedir. Hacı Bektaş Velî, Anadolu’da Ahmed Yesevî’den itibaren varlığı söz konusu olan Türk tasavvuf geleneği ve yorumunu öğretmeyi hedeflemiştir. Ahmed Yesevî’nin Orta Asya’da temsil ettiği “Toplum Hocası” geleneği işlevini, Hacı Bektaş Velî, Anadolu’da sürdürmüştür. Hacı Bektaş Velî’nin etkisi, XIII. yüzyıldan günümüze kadar gelmiştir. Dünden bugüne mesajlar veren Hacı Bektaş Velî’nin görüşleri, bugün yaşayan insanların bakış açısının tespitinde de önemlidir. Bu açıdan Hacı Bektaş Velî’nin görüşlerini anlamak, idrak etmek, onun hakkında gerçekleştirilen çalışmalar ile mümkün olacaktır. Özellikle Hacı Bektaş Velî’nin eserlerinin okunması ve tasavvufi sözcük hazinesi vasıtasıyla kavranması önem taşımaktadır. [4]***Hacı Bektaş Velî, 13. yüzyılda bir takım siyasi ve sosyal çalkantıların hüküm sürdüğü Anadolu’da “Gelin canlar bir olalım”, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” çağrılarıyla ayrılıkların getireceği olumsuzluklara dikkat çekerek herkesi birlik ve beraberliğe davet etmiş, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” mesajıyla cehaletin kötülüğüne vurgu yapmış, “Eline, diline, beline sahip ol” nasihatlarıyla toplumda huzur, güven ve barış ortamının oluşmasına katkı sağlamıştır. [5]***Dünden bugüne yaşatılan bu manevi mirasın taşıyıcısı olabilmiş ve Hacı Bektaş Velî’nin yaşamı ve söylemleriyle zenginleşmiş olan Alevi-Bektaşi inancı, zamanın ruhsal erozyonlarına karşı kendi tarikatları içerisindeki sorunlara, yine kendileri çözümler üretebilmiştir. Alevi-Bektaşi tasavvufunda manevi makamı ister “mürşit” isterse de “pir” olsun, neticede herkes ‟Hakk-Muhammed-Ali Yoluˮnun talibi (isteklisi)ʼdir ve bir talibin ya da muhibbin hizmetkârlık derecesiyle “yol”a (inanca) hizmet etmek mecburiyetindedir. Bu mukaddes “yol”; rızalığın ve âşkʼın yolu olarak görülür.***Alevi-Bektaşi tasavvufunda en temel manevi örgütlenme olarak kabul gören Ocak Sisteminin Hacı Bektaş Velî Hazretlerinin Anadolu’ya gelişinden çok daha önce var olduğu-oluştuğu, örneğin Dede Garkın gibi mürşitlerin yaktıkları çerağları, Hacı Bektaş Velî’ye teslim ettiklerini, bugün; Anadolu insanının gönlünde bu Hakk Âşıklarının ve Erenlerinin ektikleri tohumların yeşerdiğine tanıklık ediyoruz.  Onun için Anadolu insanının tasavvufi yorumları veya izahları başka coğrafyaların mistik akımlarına pek benzemezler. Bu zenginliğin en önemli şubesi olarak adres gösterebileceğimiz Alevilik-Bektaşiliğin “insan merkezli” tasavvuf anlayışını; yeniden okumak, anlamak ve anlatmak gerekmektedir. Bilinmelidir ki Anadolu Erenlerinin kılıçları dâhi tahtadandı ve gönül kazanmak, gönül yıkmaktan daha zahmetliydi ama bir o kadar da itibarlıydı.***İçinden geçtiğimiz şu günlerde, siyaset kurumunun özeleştiri yapıyor olması ve toplumsal mutabakatların siyasete yansıyor olması şüphesiz ki toplumsal birlikteliğimize ve Yüce Devletimizin varlığına güç katmaktadır. Ancak Hacı Bektaş Velî Hazretleri ve diğer büyük Gönül Erenlerini andığımız bu günlerde; yine hatırlatmak isteriz ki Hünkâr’ımızın yaktığı çerağları, sosyal bütünleşmemizin önünde duran ve Alevi-Bektaşi topluluklarınca da “mezhepsel birer refleks” olarak algılanan ve bu inanç topluluklarını da derinden “inciten” kimi karanlık noktalarımıza da tutmamız gerekmektedir. Bilginin ve bilimin egemen olduğu günümüz çağında akademisyenlerce tartışılacak konuları bile maalesef ki günlük siyasetin ana argümanları olarak kullanabiliyoruz. “Ortak değerlerin” inşası yerine, uç noktadaki söylemleri veya eylemleri tercih ediyoruz. Ne yazık ki ve hâlâ Milli tarihimizi; milletimizi var eden topluluklar ve değerler üzerinden değil de “mezhepsel sınırlar” ve “kaygılar” içerisinde anlatıyoruz. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim’le, Şâh İsmail’i bir türlü barıştıramıyoruz!***2021 yılı hem Cumhurbaşkanlığımız hem de UNESCO tarafından “Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran’ı Anma ve Kutlama Yılı” olarak ilan edildi. Birer gönül ve fütûhat erleri olan o Yüce Erenlerin himmetleri her daim bizlerle birlikte olsun. Umarım tüm an-malar, “anlamaların” önüne geçmez ve toplumsal idrakimiz ile yaşayışımız o Yüce Erenlerin ilminden bir nebze de olsa istifade eder. Çünkü tarih her defasında gösterdi ki ANDIKLARIMIZI ANLAMAYAN bir topluma dönüştük! Rabbim, cümlemize ANLAYARAK YAŞAMAYI nasip etsin![1] Altınok, Baki Yaşa  (2012). Alevilik - Hacı Bektaş Veli - Bektaşilik.  Ankara: Ahi Yayıncılık, s. 175.[2] Güzel, Abdurrahman (2011). Hacı Bektaş Velî (El Kitabı). Ankara: Akçağ Yayınları, s. 47.[3] Kılıç, Filiz ve Çoşkun Kökel (2006).  “Bektaşilik Üzerine Değerlendirmeler ve Çalçakırlar Köyü Örneğinde Bektaşi Kültürü”.  Ankara: Gazi ÜniversitesiTürkKültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi,  Sayı 40, s. 5.[4] Cömert, Özlem Bayrak (2011). “Hacı Bektaş Velî’ye Ait Eserlerden Hareketle Alevilik ve Bektaşilik Kavramlarının Algılanma Esasları”.  Ankara: Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. S. 60, s. 315.[5] Özcan, Hüseyin (2010). ‟Hacı Bektaş Velî’de Dervişin Nitelikleriˮ. Çorum: Hitit Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma ve Uygulama Merkezi I. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Cilt I., s. 488.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!