İnkarcı eylemleri ve devlet karşıtlığı ile Alevi Bektaşi toplumunu sürekli kışkırtma girişimlerine başvuran belirli örgütlerin İstanbul’da Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na karşı yapmaya kalkıştığı açıklama fiyasko ile sonuçlandı.
Destekçi olarak gösterilen çok sayıda Alevi Bektaşi kuruluşları isimlerinin rızalıkları alınmadan eklendiğini ve açıklamada ifade edilen görüşleri kesinlikle desteklemediklerini açıkladılar.
RIZALIK ALMADAN İSİM YAZANLAR RIZALIKTAN SÖZ EDİYOR!
Açıklamada “Alevi Bektaşilerin inanç yolunun en temel ilkesi rızalıktır” denilirken, isimlerine yer verilen Cem Vakfı şubeleri, Alevi Vakıfları Federasyonu üyeleri yanında Seyit Seyfi Ocağı, Alibaba Sultan Ocağı, Hubyar Sultan Cemevi ve Güvenç Abdal Cemevi de açıklamada ifade edilen görüşleri paylaşmadıklarını, isimlerinin o açıklamada yer almasına kesinlikle rızalıklarının olmadığını ifade ettiler.
Her fırsatta rızalık konusunu dilllerine dolayanların, özünde Alevi Bektaşi toplumunun gönül birliğinin anahtarı olan rızalık kavramını sadece istismar amacıyla kullandıkları da ortaya çıktı.
İftira ve yalanla açıklama yazanların, onlarca cemevi ve saygın ocaklardan rızalık almadan isimlerini kullanmanın Alevi Bektaşi edebindeki yerini açıklamaları merakla bekleniyor.
AÇIKLAMANIN HEDEFİ KAFALARI KARIŞTIRMAK!
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na karşı tepki yaratmak için kaleme alındığı anlaşılan metinde yalan-yanlış pek çok iddia yer alıyor.
Son dönemde en popüler iddia, metinde şu ifadelerle yer alıyor: “Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulan ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ marifetiyle inancımız tanımlanmaya, içi boşaltılmaya, yozlaştırılmaya, kültürel bir öğeye indirgenmeye, toplumumuzu birbirine düşürmeye ve iktidarın bir aparatı haline getirilmeye çalışılmaktadır.”
Halbuki, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı sadece talep üzerine hizmet vermek üzere kurulmuştur. Kuruluş yasasında bu açıkça ifade edilmektedir.
Talep olmadığı durumda, hizmet de yoktur.
Ayrıca, sadece hizmet vermek üzere kurulmuş olan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın “inancımızı tanımlama” yetkisi de yoktur.
Kaldı ki, Alevi Bektaşi inancı “kültürel bir ögeye indirgenemez” diye bağıranların kendileri neden isimlerini Pir Sultan Abdal KÜLTÜR Dernekleri, Alevi KÜLTÜR Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu KÜLTÜR Vakfı şeklinde koymuşlar?
Bu örgütlerin isimlerinde neden inanç vurgusu yok, ama KÜLTÜR vurgusu var?
Demek ki, Alevi Bektaşi inancını kültürel ögeye indirgeyenler aslında kimler miş?
İnsanın aklına şu atasözü geliyor: yavuz hırsız ev sahibini bastırır!
Bu arada, belirtmek gerekir ki, hiçbir devlet kurumu yetkisi olmayan bir alanda çalışamaz. Öncelikle hatırlatalım ki; yasalara göre bu suçtur!
Açıklamayı yapanların, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın görev ve yetkisini aştığına gerçekten inanıyorlarsa, neden kurumun yöneticilerini mahkemeye vermiyorlar da, basın açıklaması ile yetiniyorlar?
Sakın asıl hedefleri Alevi Bektaşi toplumunu yalanları ile karıştırmak, birbirine düşürmek olmasın?
CEMEVLERİ BAŞKANLIĞA BAĞLANACAK YALANINI SÖYLEDİLER!
Son dönemde inkarcıların döne döne Alevi Bektaşi toplumunda tepki yaratmak için başvurduğu yalan ifade de açıklamada olduğu gibi yer alıyor. Açıklamaya göre, “Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bir iç yönetmelik yayınlayarak inancımızı, ocaklarımızı ve Cemevlerimizi kendisine bağlamaya çalışmaktadır.”
Cemevlerinin Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na bağlanması kuruluş kanunu açısından mümkün olmadığı halde, bu inkarcıların bu yalana başvurması, insanların kafalarını karıştırarak hizmet almalarını engellemeye yönelik olarak değerlendirildi.
Gerçekte ise, yalanlarına dayanak yaptıkları madde, destek yönetmenliğinde, bir cemevine destek verilebilmesi için, orada gerçekten böyle bir cemevinin var olduğunun tespit edilmesinden ibaretti. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı'nın başvuru yapan bir kuruluşun gerçekten var olup olmadığını araştırmak hem hakkı hem de görevidir. Halkın alın terinden ödenen milyonlarca TL'nin dağıtılmasında gerçek ihtiyaç sahipleri ile dolandırıcılık girişimlerini ayırt etmek için tespite başvurmak yasal zorunluluktur.
ANAYASAMIZDA OLMAYAN MADDE YARATTILAR!
Açıklamaya bir tepki de, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ibadethanelerle ilgili tanımlama olduğu iddiası nedeniyle geldi. Açıklamada şöyle deniliyor: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın ibadethanelerle ilgili maddesinde cami, kilise ve sinagog yer alırken, cemevlerimizin de eklenmesini talep ediyor; tüm din ve inançlara sağlanan haklardan eşit yararlanmak istiyoruz.”
Halbuki, Anayasa’da ibadethanelerle ilgili bir madde bulunmuyor ve Anayasa’da hiçbir maddede cami, kilise ve sinagog da ibadethane olarak tanımlanmıyor!
Bildiriyi hazırlayanların Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını dahi okumadıkları anlaşılırken, çok sayıda kanaat önderi de böylesi cahilâne ifadeleri nedeniyle Alevi Bektaşi toplumunun kamuoyunda gülünç duruma düşürülmesinden dolayı, açıklamayı kaleme alanları kınadılar.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.