KERBELA KATLİAMI'NIN ASIL MÜSEBBİBİ MUAVİYE’DİR
KERBELA KATLİAMI'NIN ASIL MÜSEBBİBİ MUAVİYE’DİR
Değerli dostlar,Bugün sizlerle Kerbela Katliamı’nın arka planına dair birkaç hususu paylaşmak istiyorum. Çünkü geçmişe baktığımızda Kerbela’nın bir sürecin sonucunda ortaya çıktığını görüyoruz.***İlk İslam toplumunda Hz. Ali’ye (as) karşı büyük sevgi besleyen bir topluluğun (Şiat’u Ali) karşısında, büyük düşmanlık besleyen bir kesim daha vardı.Bu düşmanlığın bir kaç nedeni vardı: Öncelikle Hz. Ali’nin Peygamber nezdindeki ayrıcalıklı konumu kıskançlığa neden oluyordu. Hz. Muhammed’in Hz. Ali üzerine titreyip kendisinden sonra yerine hazırlamasını, Allah’ın emri bile olsa, sindiremeyen kimseler vardı. İkinci olarak geçmişten kaynaklanan birtakım kavmi davalar da ön plana çıkan bir özne olarak Hz. Ali’yi hedef haline getiriyordu.Bunların dışında Hz. Ali’ye düşmanlık besleyen başka bir kesim daha vardı. Bu kesim, İslam’a karşı savaşırken öldürülenlerin akrabalarından oluşuyordu. Çünkü İslam’a karşı savaşanların önemli kısmı Hz. Ali’nin kılıcı ile can vermişti. Mesela Bedir’de 70 müşrikin 37’sini Hz. Ali tek başına öldürmüştü.Müslümanlar karşısında yenilen müşrikler, yenildikçe yavaş yavaş Müslüman oldular. Aslında bu bir mecburiyetten kaynaklanıyordu. Bu nedenle bir kısmı gizli din tuttu. Kur’an’da münafıklara yapılan vurgular ve Münafıkun Suresi işte bu karakterleri anlatır. Çok sayıda sahabenin şahitlik ettiği gibi o dönemde müminler ve münafıklar Hz. Ali’ye beslediği duyguya göre tanınıyordu; sevenler mümin, nefret edenler münafıktı. Aziz İslam Peygamberinin buyruğu açıktı çünkü: “Ey Ali, seni ancak mümin sever ve ancak veledi zina ile münafık sana düşmanlık besler.”Hz. Muhammed’e ve onun Ehlibeyt’ine (kızı Hz. Fatıma, amcaoğlu ve damadı Hz. Ali, torunları Hz. Hasan ve İmam Hüseyin) düşmanlık besleyenler, Peygamber’in vefatı ile güç kazandı. Düşünün ki, Hz. Muhammed’in cenaze namazına sadece on yedi kişi katılmıştı. Hz. Muhammed tarafından, Müslümanların maddi ve manevi lideri olduğu defalarca ilan edilen Hz. Ali, devlet yönetiminin dışına atılınca, Kerbela Katliamına giden süreç de başlamış oldu.Esasen bugün konuştuğumuz konu, işte bu sürecin bir sonucudur.***Muaviye’nin halifeliği ele alması, her bakımdan tam bir dönüm noktası oldu. Hz. Ali özelinde Ehlibeyt düşmanlığı tavan yaptı.Muaviye’nin kötü siyaseti birkaç alanda yoğunluk kazandı.Bu kötü siyasetin yoğunlaştığı alanlardan birincisi, bilgiyi kirletmekti. Muaviye Kur’an ayetlerine dokunmadı, çünkü Ehlibeyt’in isimleri tek tek Kur’an’da geçmiyordu. Eğer isimler anılsaydı belki ona da el uzatmayı dileyecekti. Hadisler ise kolay lokmaydı. Her ne kadar, Hz. Ali ve çocukları hakkında sayısız hadis, İslam toplumunun belleğinde halen yaşasa ve dönemin şahitleri halen hayatta olsa da, hadisler üzerinden bir bilgi kirliliği yaratmak olmayacak iş değil. Bu nedenle hadislerden işe başladı.Muaviye öncelikle Hz. Ali ve Ehlibeyt’in faziletlerini anlatan hadislerin aktarılmasını yasakladı. Bunu Ehlibeyt hakkında uydurma hadislerin piyasa sürülmesi, Hz. Ali ve Ehlibeyt’e lanet okunması ve hakaret edilmesi izledi.Hz. Ali ve Ehlibeyt’i gözden düşürmenin bir yolu, onların faziletlerini başkalarına pay etmekti. Halife Osman hakkında fazilet ve menkıbe nakleden kimselere itibar verildi; mal bağışlandı. Yetmedi, Halife Ebu Bekir ve Halife Ömer’in faziletleri hakkında uydurulan menkıbeler yaygınlaştırıldı. Hz. Ali hakkında nakledilen her hadis ve faziletin bir benzeri, diğer sahabelere mal edildi. Allah’ın Hz. Ali’nin şahsında cemettiği tüm üstün özellikler, uydurma hadislerle diğer sahabeler arasında üleştirildi.Yine bu dönemde evliliklerle ilgili sayısız bilgi uyduruldu. Hz. Ali ile Hz. Fatıma’ nın evliliği, büyük kıskançlığa yol açmıştı. Çünkü bir çok kişi Hz. Fatıma ile evlenerek Hz. Muhammed ile akrabalık bağı kurmak istiyordu. Oysa Hz. Muhammed, kızı Hz. Fatıma’yı Hz. Ali ile evlendirmiş, üstelik bunun Tanrı katından bildirildiğinin söylemişti. İşte böyle bir dönemde Hz. Muhammed ile birçok sahabe arasında kız alıp vermelerle ilgili bilgiler, Hz. Hasan’ın yüzlerce evlilik yaptığı gibi uydurma haberler ortalığa saçıldı. [Esasen dakik şekilde incelendiğinde bu evlilikler meselesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu görülecektir. Bu kadar çok evlilik yapılması ne zaman dizimine ne de İslam’ın vazettiği temel ilkelere uymaktadır.]Bu uydurmaların taban bulup yayılması o dönemde şaşırtıcı olmamalıdır. Çünkü iletişim kanalları çok zayıftı. Gücü elinde bulunduran dilediği bilgiyi kısa sürede yayabiliyordu. Yalan bilgilerin doğruluğunu teyit etmeye de imkân yoktu. Bunların uydurma olduğunu ancak hakkında uydurma yapılan kişiler ve bunların yakınları teyit edebilirdi. Nitekim Şam’da yaşayanların çoğu, Hz. Ali’yi kâfir olarak biliyor, trajikomik şekilde Muaviye’yi de Hz. Muhammed’in meşru halifesi olarak görüyordu.***Muaviye’nin kötü siyasetinin ikincisi, Hz. Ali dostlarını baskı altına almaktan ibaretti.Burada üç aşamalı bir plan devreye sokuldu.Birinci aşamada Hz. Ali dostlarını satın alma işine girişti. Onun yakın adamlarını güçlü olanlarından itibaren menfaatle satın almaya çalıştı. Bunda bir miktar başarı da kaydetti.Satın alamadıkları için ikinci aşamaya geçti. Bu aşamada Hz. Ali dostlarının ismi hukuk ve meziyetler divanından yani devletin sicillerinden silindi. Beyt-ul Mal’dan payları kesildi. Yani devlet tarafından onlara tahsis edilen nafaka ve maaşları ödenmedi. Şahitlikleri kabul edilmedi. Özetle hukuki olarak tüm statüleri kayboldu. Kimliksiz ve kamusal olarak tanınmaz bir hale düşürüldüler. İbret olması için Ehlibeyt taraftarlarının, dönemin kaynaklarına göre , “evleri başlarına yıkıldı.” Ekonomik ve sosyal olarak baskı altına alındılar. Hareket edemez hale getirildiler. Muaviye, Hz. Ali dostlarını fakirliğe, yoksulluğa ve zahmete mahkûm etti.Üçüncü aşamada ise Ali dostlarının fiziki varlığı tehdit altına alındı. Nihayet Hz. Ali taraftarları öldürülmeye başlandı. Bu insanlar, bazı organları kesilerek sakatlığa mahkûm edildiler.İmam Muhammed Bakır, Muaviye zamanında Ali dostlarının başına gelenleri şöyle ifade etmiştir: “Tüm şehirlerdeki taraftarlarımız öldürüldü. Ali dostu olabileceği zannıyla nice insanların elleri ve ayakları kesildi. Bizi sevmek, bizim yanımızda yer almakla suçlananlar, ya zindanlara atıldılar, ya malları müsadere edildi, ya da evleri yıkıldı.”***Muaviye’nin kötü siyasetinin sonuncusu, kendi yerine oğlu Yezit’i veliaht ilan etmesi oldu.Oysa Muaviye, Hz. Hasan’la yaptığı anlaşma gereğince kendisinden sonra hiç kimseyi veliaht ilan etmeyecekti.Muaviye’nin bağlı olduğu Ümeyyeoğulları hanedanının saltanatı için en büyük engel Hz. Hasan’dı. Önce o hazret hakkında yalan yanlış bilgiler yayarak halkın gözünden düşürmeye hatta alay konusu etmeye çalıştı. Ardından bir komplo ile Hz. Hasan’ı zehirletti ve bu şekilde o hazreti şehit etti. Doğal olarak hedeflerine ulaşmak için en büyük engeli de ortadan kaldırmış oldu.Muaviye, Hz. Hasan’la yaptığı anlaşmadaki tüm sözleri çiğnediği gibi, bu sözünü de çiğnedi. Daha ölmeden önce oğlu Yezit’i kendi yerine veliaht tayin etti ve halktan onun adına biat almaya başladı. Yezit’e kendisinden sonra saltanatı ele alması için nasıl davranması gerektiği konusunda nasihatlerde bulundu.Özetle, Muaviye Kerbela Katliamı’nın yaşanması için tüm nesnel koşulları yaratmıştı. Bu nedenle Kerbela Katliamı’nın asıl müsebbibi Muaviye’dir.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.