ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı..
Sevgili dostlar,
Bazılarınızın bildiği üzere Şii/Caferi kimliğini kendine siper eden birkaç kişi Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik düşmanlığı yapmaktadır. Bunların temel argümanları kısaca şöyledir:
1) Hacı Bektaş Veli'nin eserlerinde Sünnilik bilgisinin olduğundan hareketle o hazretin On İki İmam bağlısı değil Sünni olduğu,
2) Bektaşiliğin On İki İmam bağlılığı olmadığı gibi Hacı Bektaş Veli gibi Sünniliği de izlemeyip İslam'dan sapma olduğu, namaz ve oruç gibi İslam'ın temel farzlarını yerine getirmedikleri.
***
Konuyla ilgili birçok dostumuz soru soruyor. Konuyla ilgili görüşlerimi kısaca ifade etmek gerekli oldu.
1) Hacı Bektaş Veli'nin eserlerinin bazı yazmalarından Sünnilik unsurları olduğu doğrudur. Ancak Şiilik/Caferilik unsurları da hayli fazladır. Görünen o ki, o hazreti Sünni veya Şii göstermek isteyenler Hacı Bektaş Veli'nin eserleri üzerinde kıyasıya oynamışlardır.
Hacı Bektaş Veli'nin eserleri, Hacı Bektaş Veli'den bahseden çağdaş kaynaklar ve Hacı Bektaş Veli'ye bağlı topluluklar üzerinden benim ulaştığım sonuç Hacı Bektaş Veli'nin Sünni veya bugünkü anlamda medrese çevrelerinin anlattığı biçimde bir Şii olmadığıdır. O, kuvvetle muhtemel medrese çevrelerinden uzak irfani/tasavvufi temelli bir Caferilik/On İki İmamcılık inancına sahipti. Konuyu Hünkar: Hacı Bektaş Veli adlı kitabımda irdelemiştim. Merak edenler detaylar için bu kitaba bakabilir.
Onun Yesevi çizgisinde kaleme aldığı 4 Kapı 40 Makam müfredatı da tamamen Şii/Caferi kaynaklara dayanıyordu. Konuyla ilgili detaylı bir çalışmayı aşağıdaki linkten ücretsiz şekilde indirip inceleyebilirsiniz.
2) Alevi-Bektaşi zümreler için Hacı Bektaş Veli ve onun çevresinde toplanan inanç önderlerinin en önemli yönlerinden biri yurt veren ve yurt kuran önderler olmalarıdır. Anadolu'yu Türkleştiren öncüler olmasıdır. Konuyla ilgili bir çalışmamızı aşağıdaki bağlantıdan indirip okuyabilirsiniz.
3) Babagan Bektaşiliğinin namaz ve oruç gibi şeriat ibadetlerine uzak olduğu tamamen bir safsatadan ibarettir. Bir çok Bektaşi erkannamesinde abdest ve namaz için ayrı fasıllar açılmış ve bu hususlar Caferi fıkhına göre izah edilmiştir. Hatta bunlardan bir kısmının ilmihallerden pek farkı yoktur. Bu erkannamelerden bir tanesi aşağıdaki bağlantıda verilmiştir. İndirip inceleyebilirsiniz.
Bektaşi dedebabası Bedri Noyan da kendi eserlerinde abdest ve namaz gibi hususları kendi eserlerinde birçok kere Caferi fıkhına göre izah etmiştir. Dedebabanın kaleme aldığı ikrar erkannamesinde bu hususlara açıkça yer verilmiştir.
Kendisi de bir mülakatında Ramazan orucunu tastamam tuttuğunu ifade etmiştir. (Gazete kesiği vardı ama şimdi bulamadım. Olan varsa yorum olarak eklesin bir zahmet).
4) Bektaşi ikrarında rehberin okuduğu tercemanda ve ayrıca mürşidin verdiği telkinde Caferi mezhebine mensubiyet açıkça bildirilmektedir.
"Terceman-ı İkrâr
Hamdü lillahi kim men oldum bende-i hâsü hüda
Canü dilden aşkile hem çâkeri âli abâ
Râhı zulmetden çıkub doğru yola basdım kadem
Hâb ü gafletden uyandım cân güzin kıldım küşâ
On İki İmâm bendesiyim hem gürihi Nâciyem
Yetmiş iki fırkadan oldum berî dahî cÜdâ
Mezhebim hak Caferidir iştibâhım yok menim
Pîrim üstâdım Hacı Bektâş kutbı evliyâ
Hak deyüb bel bağladım ikrâr virüb erenlere
Mürşidim oldu Muhammed rehberimdir Murtaza
Ber cemâli Muhammed kemâli İmâm Hasan ve İmâm
Hüseyin Ali râ bülendi salavât"
Bu tecemanın ve Nad-ı Ali gibi bir çok duanın yer aldığı bir mecmuayı aşağıdaki bağlantıdan indirip inceleyebilirsiniz.
(Ancak burada bahsedilen Caferilik, medrese çevrelerinden siyasal İslam'ın bir şubesi haline gelmiş Şiilik değildir.)
***
Gelelim sözde Şiilik/Caferilik kimliği üzerinden Hacı Bektaş Veli'ye ve Bektaşiliğe düşmanlık güdenlerin gerçek niyetlerine...
1) Bu kişiler için önemli olan inanç değildir. Açıkça bir riyakarlık vardır. Hacı Bektaş Veli ile ilgili olarak kaynakların bütününe bakmadıkları gibi Bektaşilerin de eserlerini görmezden gelmektedirler.
2) Bu tür kişilerin temel derdi Hacı Bektaş Veli ve Bektaşiliğin Türk kimliğidir. Bunların etnik kökenleri Türk değildir ve kendilerini Türk olarak görmezler. Sadece bu nedenden dolayı Atatürk'e de düşmandırlar. Etnik davalarını mezheple örtmekte ve siper edindikleri mezhep kimliğinin ardından Türklükle eşleştirdikleri Hacı Bektaş Veli'ye ve Bektaşiliğe saldırmaktadırlar.
3) Bu kişilerin bir diğer rahatsız oldukları şey, Bektaşiliği siyasal İslam'ın bir şubesi haline getirememiş olmalarıdır. İran'da baş gösteren ve siyasal İslam'ın bir şubesi haline getirdikleri Şiilikten/Caferilikten Bektaşilerin uzak durması Bektaşiliğe Şiilik/Caferilik kimliği üzerinden saldıranların bir diğer rahatsız oldukları konudur. Bektaşilerin günlük siyasetten uzak kalan duruşu, inancı inanç olarak görüp günlük siyasetin bir argümanı olarak görmemeleri temel kırılma noktalarından biridir.
4) Kendini Şii/Caferi olarak tanımlayıp medrese çevresinden olan dostlarımız da bu tür kişilere itibar etmemeliler. Bunların maksadı Türk milletinin ve Ehlibeyt dostlarının arasına nifak atmaktır. Niyetleri kötüdür ve işleri etnik davalarını mezhep adı altında sürdürmektir. Hem Türk milleti olarak hem de Ehlibeyt dostları olarak karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkiler geliştirmek en sağlıklı yoldur.
5) Geçmişte medrese Şii/Caferileri ile Bektaşiler arasında sağlıklı ve saygı çerçevesinde iyi ilişkiler vardı. Hatta Meşhed'de İmam Rıza'nın hemen yakınında bir Bektaşi dergahı vardı. Detaylı bilgiler aşağıdaki bağlatında var.
***
Esasen laf çok ama lafın fazlası aptala söylenirmiş.
Ben az dedim siz çok anlayın...
Dipçe: Lütfen paylaştığım bağlantıları dikkatle inceleyiniz, sonra yorum yapınız.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.