
YETMİŞ İKİ MİLLETE BİR NAZARLA BAKMAK

YETMİŞ İKİ MİLLETE BİR NAZARLA BAKMAK
ALİ RIZA ÖZDEMİR yazdı...Logoterapinin yani anlam merkezli tedavinin kurucusu olarak kabul edilen Viktor Emil Frankl, “İnsanın Anlam Arayışı” (Man’s Search for Meaning) adlı küçük ama sarsıcı kitabında, Nazi toplama kampı Auschwitz’te başından geçen olayları bir psikolog gözüyle dile getirir.Frankl, kamptaki ilk günlerini anlatırken kendinden birkaç hafta önce kampa gelmiş bir meslektaşının önerilerini aktarır. Bu öneriler arasında her gün tıraş olmak gelir. Çünkü tıraş insanı daha genç gösterir ve cam kırıklarıyla tıraş olan kişinin yanakları kesikler yüzünden kırmızı gözükür. Bütün bunlar kişinin sağlıklı ve çalışabilir durumda olduğunu gösterir ve böylece onu gaz odasına gitmekten kurtarır.Peki, nasıl kişiler gaz odasına gider?Frankl’ın tecrübeli arkadaşı bu soruya aynen şu cevabı verir: “Perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan… İşte böyle birine ‘Müslüman’ deriz. Er veya geç her Müslüman gaz odasını boylar.”[i]Demek ki, Nazi toplama kamplarının en meşhurlarından birinde gaz odasında öldürülmeyi bekleyen Yahudiler, kendi aralarından en zayıf ve gaz odasına gideceği kesin olan kişilere “Müslüman” lakabını takmışlar; farklı bir dine mensup olanları acizlikle özdeşleştirmişlerdir. En cılız, en hasta, en perişan kişileri “Müslüman” adıyla aşağılamak, şüphesiz hastalıklı bir ruh halinin yansımasıdır. Meseleyi doğru anlayalım: Nefret içinde nefret, hastalık içinde hastalık, insanlık suçu içinde insanlık suçu var burada. Ancak Frankl bu detay üzerinde durmaz ve bunun psikolojik nedenlerini deşmeden konuyu geçer.***Nazizim, sapkın düşünce sisteminde, Alman soyunun üstünlüğünü savunuyordu ve bunu da evrimle temellendiriyordu. Aryan ırkın en üstünde Almanlar yer alıyordu. Yahudiler pek çok hayvan türünden daha alt basamaktaydı. Nazizme göre, Yahudiler dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağıydı. Nazi soykırımından en çok Yahudiler etkilendiler; çok dillendirilmese de Romanlar ve Çingeneler de bu soykırımdan paylarını aldılar.Esasen insanlık tarihi boyunca çok sayıda toplum, özel ve seçilmiş olduğunu iddia etmiş, başka toplumları küçük görmüştür. Yahudilikte de benzer bir inanış vardır. Tevrat’ta bildirildiğine göre Yahudiler, Allah’ın oğullarıdır, bütün kavimlerden üstündür ve seçilmiştir.[ii]Evet, Yahudi düşüncesine göre Yahudiler seçilmiş bir kavimdir… Bu nedenle;* Yahudiler Rab için kutsal bir halktır.[iii]* Yahudiler milletlerin hepsine varistir.[iv]* Yahudilerin başka halklardan kız alıp vermeleri yasaktır.[v]* Yahudilerin yabancıya faizle borç vermesi serbest, bir başka Yahudi’ye faizle borç vermesi yasaktır.[vi]* Yahudiler başka milletlere borç verecek ama başka milletlerden borç almayacaktır.[vii]* Yahudiler başka milletlere saltanat edecek ama başka milletler Yahudilere saltanat etmeyecektir.[viii]* Yahudilerin leş yemesi yasaktır. Ancak leşi gariplere verebilirler yahut yabancıya satabilirler.[ix]Kutsal kitabında bu tür ifadelerin yer aldığı bir toplumun ürettiği yeni metinlerin daha da sert ifadeler içerdiğini anlamak zor değildir. Yahudi dualarından birinde Tanrı’nın, İsrailoğullarını “…başka uluslardan değişik bir yazgı ile ayırdığı” ifade edilmiş, bunun için şükranlar sunulmuştur.[x] İş, İsrailoğullarının ruhlarına özel meziyetler atfedilmesine kadar varmıştır.[xi] Arapların atası olarak kabul edilen Hz. İsmail’in kuralsız sünnet olduğundan tutun da “hayırsız evlat” olduğuna kadar birçok ifade yerini bulmuştur.[xii] Hatta Yahudi din adamlarından Rabbi Hiyya “İsmail’in doğduğu ve sünnet olduğu zamana yazıklar olsun”[xiii] diyebilmiştir. Bu bağlamda örnekler çoğaltılabilir.Elbette yukarıdaki ifadeler Nazilerin soykırımını temize çekmez yahut bu insanlık suçuna meşru bir zemin oluşturmaz. İnsanlık suçu her zaman insanlık suçudur, hiçbir bahanesi olmaz. Ne var ki, en zor durumda bile başka toplumları aşağılamak nasıl bir ruh halidir, bunu da uzmanlarının ayrıca ve daha detaylı şekilde açıklaması gerekir.***Esasen insanlık tarihi boyunca, çok sayıda insanlık suçu işlenmiştir. Bizim yaşadığımız topraklarda Babai Türkmenlerinin kadın ve çocuklara varıncaya kadar kılıçtan geçirilmesi, Celali Türkmenlerinin kadın ve çocuklarıyla beraber hendeklerde diri diri yakılması ilk aklımıza gelenler… Oysa hem Babai ve hem de Celali Türkmenlerinin yegâne talebi adalet ve eşitlik olmuştur. Bu talep, Babai ve Celali Türkmenlerinin düşünce ve inanç yapısı ile ilgilidir.Babai Türkmenleri arasında yer alan Hacı Bektaş Veli’ye göre, insanı erginleştiren makamlar arasında “Yetmiş iki millete bir nazarla bakmak” yer alır. Yani bizden veya değil demeden, ön yargılı olmadan herkese aynı nazarla bakmak, adaletle davranmak, hiçbir toplumu yargılamamak gerekir. Tabii burada şu detaya da dikkat çekmek gerekir. Yetmiş iki millete bir nazarla bakmak, kendi değerlerini başkalarının ayakları altında çiğnetmek değildir. Aynı saygınlığı kendisi için de talep etmek demektir.İnsanlığın bu olgunluğa ulaşması, herkes için bir kurtuluş reçetesidir. Yoksa suç içinde suç, nefret içinde nefret, hastalık içinde hastalık insanlığın kaderi olur ve daha çok soykırım suçları işlenir.Sonnotlar[i] Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, s. 28[ii] Tevrat, Tensiye, Bap 14/1-2[iii] Tevrat, Tesniye, Bap 7/6[iv] Tevrat, Mezmurlar, Bap 82/6-8[v] Tevrat, Tesniye, Bap 23/20[vi] Tevrat, Nehemya, Bap 13/23-27[vii] Tevrat, Tesniye, Bap 15/6[viii] Tevrat, Tesniye, Bap 15/6[ix] Tevrat, Tesniye, Bap 14/21[x] Yusuf Besalel, “Seçilmiş Halk”, Yahudilik Ansiklopedisi, 3/572[xi] Yusuf Besalel, “Seçilmiş Halk”, Yahudilik Ansiklopedisi, 3/572[xii] Baki Adam, “Yahudilik”, Yaşayan Dünya Dinleri, s.208[xiii] Baki Adam, “Yahudilik”, Yaşayan Dünya Dinleri, s.209 

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.