İstanbul
27 Aralık, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

BEDRİ NOYAN DEDEBABA’YI ANMA ETKİNLİĞİNE DÖNÜK ÇARPITMA GİRİŞİMLERİ

25 Aralık 2024, Çarşamba 23:06

Ankara’da 2-3 Aralık tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Alevi- Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin destekleri ile Bektaşi Babagân Bektaşiliğin en üst makamında bulunan Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba’yı anma etkinliği düzenlendi.

Olağan üstü başarılı geçen bu etkinlik sonrası sosyal medya ve çeşitli platformlarda bu etkinliği sabote etmek için çeşitli kesimler tarafından bir takım girişimlerde bulunuldu.

Bu kesimler benim konuşma metnim de dahil olmak üzere doğru olmayan çeşitli yazılar yazdılar. 

Önce benim konuşmamın saptırılması ile ilgili bahsedilen 2 konuya açıklık getirmek istiyorum. 

A-    Merhum Dedebaba’nın Bektaşiliği - Aleviliği ayrı bir din olarak ifade ettiğime dair.

Konuşma içerisinde böyle bir mevzu geçmemiştir. Dedebaba bütün ömrünü Bektaşiliğe, onun inanç kaynaklarına, ritüellerine ayırmıştır. Ne yayınlanmış yazılarında, ne yayınlanmamış eserlerinde, ne de benim konuşmamda böyle bir mevzu söz konusu değildir. Bektaşilik İslam içerisinde mistik bir tasavvuf yoludur.

Dedebaba bütün eserlerinde, yazdığı bütün yazılarına Kur’an-ı Kerim ve Hadisleri referans vermiştir. Ayrıca kendisi bir Kur’an uzmanıdır. Kur’an’ı Türkçeye çevirmiş, daha iyi anlaşılması için şiir dili ile de çeviri yapmış, yaptığı hat sanatında da bundan sayısız örnekler vermiştir. 

Kaldı ki, hiç bir Bektaşi ne bugün, ne de tarihin geçmiş dönemlerinde hiç bir zaman böyle bir ifade de bulunmamıştır ve bulunamaz. Böyle bir ifade tarzını ortaya koyan kişi mevkisi ne olursa olsun, inanç önderliği makamını kaybeder.

Bunun ne anlama geldiğini Hz. Ali şöyle ifade eder. ‘’Yol cümleden uludur.’’

Bektaşilik inancının ulu olarak kabul Hacı Bektaş Veli, Balım Sultan, Abdal Musa, Seyyid Ali Sultan, Pir Sultan, Kul Himmet gibi zâtların hiçbirisinde Kur’an’ın ayetlerinin eksikliğine dair en ufak bir söze rastlamak mümkün değildir. Allah yüce kitabımızı son Peygamber olan Hz. Muhammed’e göndermiş, Ehlibeyt ve gönül erleri, dervişler, babalar, pirler onu günümüze ulaştırmaktan âciz değillerdir.  
Yol cümleden ulu ise bu yolu sürdüren kişiler ancak ve ancak o yolun daha güzel sürdürülmesi için hizmetlerde bulunurlar. 

‘’Alevilik İslam dışıdır’’ söylemleri ortaya çıkınca ben de bu yola bağlı olmaya çalışan bir fakir olarak, 2005’de İstanbul / Aydüşü Yayınevinden ‘’Hz. Ali’nin Erdemleri’’ adlı bir kitap yayımlayarak naçizane bu konuda tavır almış biriyim. Alevilğin (dolayısı ile Bektaşiliğin) ayrı bir din (dolayısı ile İslam dışı) olma söylemlerini ifade etmem söz konusu olamaz. 

B-    Dedebaba’nın Kur’an-ı Kerim’in eksik toplandığı yorumuna gelince. 

Merhum Dedebaba tarafından hazırlanan ve Ardıç Yayınları arasında çıkan Kur’an-ı Kerim basımlarında bu konuda bazı açıklamalarda bulunmaktadır. Kur’an’ı Kerim ile ilgili gerek ayet, gerek kelime ve gerekse harf sayısı bakımından Arap İslam coğrafyasında farklı rakamların ifade edildiğini açıklamaktadır. (Bakınız, Kur’an-ı Kerim, Manzum Meal, Ardıç Yayınları 2007, sayfa 11-12 ve devamı) 

Bu farklı rakamlara değinerek Arap İslam coğrafyasında bir fikir birliğinin olmadığını örneklerle açıklamaktadır. Verdiği örnekler Şii- Ehli Sünnet arasındaki farklılıklar olmayıp tamamen o coğrafyanın ilim çevrelerinin verdiği beyanlardır.

Burada örneğin Mekke, Medine, Basra ve Küfe coğrafyalarının farklı ifadelerinden örnekler sunmaktadır. Dedebaba yayınlanmamış yazılarında bu farklı rakamlara değinerek bu çevrelerin bir kısmının Kur’an’ın eksik derlendiği görüşlerine sadece bilgi olarak yer vermektedir.

Merhum Dedebaba, ‘’Kur’an-ı Kerim eksik toplanmıştır’’ demiyor. Kur’an uzmanı bir âlim olarak bu söylemlere yer veriyor. Kendileri ne yazmış olduğu kitaplarda, ne yayınladığı makalelerde, ne çeviri yaptığı Manzum Kur’an mealinde, ne de yayınlanmamış yazılarında böyle bir iddiada bulunmuyor. Onun söylediği, Arap İslam coğrafyasında bu konuda bir fikir birliğinin olmadığından hareketle dile getirilen söylem farklılıklarına yer vermesidir ve bu konuda kesinlikle

Şii- Ehli Sünnet bakış açılarına da değinmiyor. 

Konuşmamda bunu dile getirdiğim için bunu çarpıtma ve bazı yerlere mesaj vermeye çalışmaları eleştiri olmayıp iyi niyetlerden uzak çabalardan öte bir şey değildir. 

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’in eksik toplandığına dair Türkiye’de de bazı yazar ve akademisyenler böyle ifadeler kullanmışlardır. Bunların başında yazar Halil Öztoprak gelmektedir. Merhum Dedebaba ise bu konudaki yazılarında Halil Öztoprak’ın bu görüşlerine hiç yer vermemiştir. 

Bu çevrelerin merhum Dedebaba’nın dile getirilen yüksek faziletlerinden istifade etmek yerine Yurt dışında bazı çevrelerin iyi niyetli olmayan söylemlerini esas alarak Dedebaba’yı ve onun bu makamını yıpratma girişimleri iyi niyetli söylemler olamaz. 

Bununla yetinmeyen bu çevreler bir takım isimler vererek sözüm ona Fetö veya Emperyalist kesimlerle ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar. 

‘’Dervişin fikri ne ise zikri de odur’’ söyleminde olduğu gibi kulağa hoş gelen bazı söylemleri dile getirerek hem bu güzel organizasyonun kazanımlarını baltalama, hem de organize komitesinde yer alan kişileri yıpratmak istemişlerdir. 

Hiç bir gerçek ile bağdaşmayan bu karalamaları yapanların amaçlarının ne olabileceği konusuna da biraz değinmek gerekir. 

A-    Bu çevreler Sayın Ali Rıza Özdemir’in Alevi – Bektaşi Cemevi Başkanlığı’na gelmesinden sonra yaptığı verimli çalışmaları hedef alarak bu Kurumun işlevsiz hale gelmesini istemiş olabilirler.

Türkiye’nin dört bir yanının ateş çemberine döndüğü günümüzde Alevi / Bektaşilerle devlet arasında gerilim yaratarak  iç barışı hedef alma ihtimali yüksektir. AKP ve çevresine ‘’Bakınız, sizin kurmuş olduğunuz Alevi Bektaşi Cemevi başkanlığı, Ehli Sünnet’in temel değerlerini hedef alıyor’’ mesajı vererek onları kışkırtma girişimi gibi duruyor. İç barışın zedelenmesi ile ortaya kaos çıktığında bunun kimin işine yarayacağı düşünülmelidir. 

B-    Alevi – Bektaşi Cemevi Başkanı Sayın Ali Rıza Özdemir’in yıpratılarak onun yerine geçme arzusunda olan kesimler olabilir.

C-    Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ‘’Arnavutluk’ta Vatikan benzeri Bektaşi Devleti kuracağız’’ diyerek bu devletin başına Baba Mondi isimli bir kişinin getirilmesi ve özellikle Balkan Bektaşi Dergahlarının Türkiye ile ilgili bağlarının koparılması çalışmalarına alet olan kişiler olabilir. 

D-    Türkiye Bektaşi cemaatinin çalışmaları hakkında ‘’Emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet ediyormuş, Fetö ve benzeri çalışmalar içinde imiş’’ gibi kafa karıştırıcı mesajlarla bu kesimler hedef alınmış gibi görünüyor. Halbuki Bektaşilerin ne para, ne de makam veya mevki elde etmek gibi gizli gündemleri olmamıştır ve olamaz.

Her Bektaşi başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kendi vatanına son derece bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişiler de Bektaşilik üzerinden Türkiye dostudurlar. Bektaşiler, Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili dostane görüş taşımayan kesimleri kendi içine alıp onların Bektaşi olmasını sağlamazlar. Ve bu konuda son derece duyarlıdırlar.

Gerek Balkan ve gerekse başka ülkelerde yaşayan Bektaşilerin herhangi dostane olmayan bir gizli hesabına alet olmazlar. Böyle bir durum söz konusu dahi olamaz. 

Bedri Noyan Dedebaba ile ilgili anma sempozyumu son derece başarılı geçmiştir. Bu kesimlerin rahatsızlığı bundandır.

Âlimler âlimi bir yol önderinin başarılı / faydalı çalışmalarının dile getirilmesini istememeleri iyi niyetli girişim değildir. Ârif olan o güzel anma sempozyumundan faydalanarak bilgi ve görgüsünü geliştirir. Onu karalama çabalarına alet olmaz. 
.
Hâl Ehline muhabbetlerimle.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.