İstanbul
26 Aralık, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

ŞEYH CÜNEYD

08 Nisan 2024, Pazartesi 16:29

Amacı Alevi bilincini ve kültürünü zedelemek olan Faik Bulut, Erdebil Piri Şeyh Cüneyd hakkında da akla mantığa sığmayan değerlendirmelerle “doğru” diye sunduğu, yanlış açıklamaları yapar.

Neymiş “Efendim, Şey Cüneyd Alevilik nedir bilmezmiş. 1448’de Erdebil’den ayrılıp Anadolu’ya geldiğinde, Anadolu’da ki Türkmen Alevilerinden Ali’yi, Hüseyin’i ve Kerbela katliamını öğrenmiş. Bunun üzerine Ali yanlısı olup Aleviliğe meyletmiş.

Akla mantığa sığar mı sözler?

Milyonlarca Alevi’nin bağlandığı, eğitip geri memleketlerine gönderen koskoca Erdebil Dergahında pir makamına oturtulan Piri Cüneyd, Ali’yi bilmezmiş, Kerbela’yı ve Hüseyin’i bilmezmiş de Anadolu’ya gelince Alevilerden öğrenmiş.

Bu bir psikolojik saldırı mantığıyla “Boş ver, ne olursa olsun, yeter ki kafaları karıştırsın” niyetiyle söylenen şeylerdir.

Demek ki, o milyonlarca Anadolu Alevisi, körü körüne böyle bir dergaha gönülden bağlanıp gitmişler zavallılar.

Cüneyd’de Anadolu’ya gelince “Ali ve Ehlibeyt gerçeklerini öğrenivermiş!!!

Tuhaf mı, tuhaf bir yakıştırma.

Bunlar için her şey mubahtır. Esas dertleri Aleviliği yaralamak, tarihsel gerçekleri tersyüz etmek, sudan sebeplerle bölüp parçalamak için son otuz yıldır Aleviliğe saldırıp durdular.

Sinsi bir komplo olan Alisiz Alevilik tezgahını kurdular. Öbür yandan atalarımızın “Biz Horasan’dan geldik” sözüne savaş açtılar.

Hem de tüm tarihi gerçekler dim dik ayakta dururken, çıldırmış gibi “Ne Horasan’ı, siz Horasan’dan falan gelmediniz!!!!” derler.

Horasan’ı Alevilere yasaklarlar. Milyonlarca Oğuz Türkmen Boyları Alevi olarak Horasan’a gelip oradan Anadolu’yu yurt yapmaları onların içine öyle bir dert olmuş!

Akıl var mantık var. Anadolu’ya gelen bu milyonlarca Türkmen halkı, sanki 1025 yılından itibaren Oğuz Türkmen Alevi Boyları Muaverahünnehr coğrafyasından batıya doğru akmadılar. O kahraman halk Ceyhun’u geçip Horasan’a girmediler. Sanki Volga’dan geçip Karadeniz’in kuzeyinden ilerleyip Dinyeper nehirlerini geçip Balkanlardan aşağıya indiler. Bütün tarihi kayıtlar ve ünlü ortaçağ yazarları Horasan’a giren, çok büyük deve, at ve koyun sürülerine sahip olan Oğuz Türkmen halkı Gazneli ve kısmen de Büvehioğulları devletinin egemenliğinde olan Batı Horasan bölgesindeki bir çok şehrini ve yaylalarını işgal ettiklerini yazar.

Ama Gazneli zorbalarının yaptıkları zulüm ve baskıları yüzünden Yabgulu Alevi Türkmenleri 1027 yılında, sonra da 1035’te isyanlar çıkartarak Gazneli Ordusunu yene yene batıya ilerlediler.

Bölgenin en önemli şehirleri olan Rey’i, Nişabur’u, Azerbaycan şehirlerini altüst ederek Musul, Urfa ve Diyarbakır bölgesine geldiler.

İkinci büyük dalga da 1040 yılında Gaznelilerin yenildiği Dandanakan savaşı sonrası kurulan Selçuklu Devleti döneminde yeniden büyük bir dalga Horasan coğrafyasına yığıldı.

Bu savaşçı ve örgütlü büyük göç yine batıya akarak Rey, Tebriz ve Azerbaycan’ı denetim altına alarak, bölgede yeni bir düzen kurdular. Öte yandan Arslan Yabgu’nun oğlu Kuralmış ve İbrahim Yınal önderliğindeki Türkmen kitleri 1048 yılında Erzurum Hasankale-Horasan düzlüğünde, Gürcü-Ermeni ittifakıyla oluşturulan koca Bizans ordusunu yenerek Erzurum’u yakıp yıktılar.

Bu zaferlerden sonra, güneyde Murat suyu havzasına yayıldılar. Kuzeyde Kars, Erzurum, Erzincan Bayburt ,Sivas hattıyla Kızılırmak kıvrımını doğusunu tamamen işgal ettiler. En sonunda Alpaslan komutasındaki Türkmen Ordusu 1071 yılında Malazgirt savaşı zaferiyle Bizans’ın belini kırarar Anadolu’ya doğru sel gibi aktılar.

İşte Anadolu’yu Türk yurdu yapan kahraman atalarımızın tamamı Horasan üzerinden geldiler. Başka nereden gelebilirlerdi ki?

Bu yol boyunca da Horasan Tasavufu ve Aleviliğini de alarak Anadolu’da yeni bir sentez yaparak bugüne geldiler.

Bu gerçekler Kürt bölücüsü kesim tarafından yok sayılıyor. Saçma sapan uydurma tarih tezlerini öne sürerek, Atatürk’e de saldırarak, Atatürk ve Cumhuriyet Devrimlerini savunan Alevilere olmadık iftiralara atıyorlar.

Tüm bu kötü emellerinden başarı elde etmek için gerçeğin, şunun bunun önemi yoktur, her şey mubahtır bunlar için.

Horasan konusundaki yanlışlarına ayrıca değineceğim.Daha önce Şah İsmail ve Safevilerle ilgili iki makalede gerçekleri açıklayarak cevap vermiştim. Bu yazımda sadece Cüneyd bağlamında gerçekleri yazarak devam edelim.

Faik Bulut diyor ki “Cüneyd Anadolu’ya geldiğinde önce Karaman Bey’inden bir yer istemiş. Karaman Bey’i de Cüneyd’in bu isteğine “Bir postta yedi derviş oturur ama bir postta iki padişah oturmaz” diyerek yer vermeyi red etmiş.

Bu iddia kesin olarak yanlıştır.

Şeyh Cüneyd’in Anadolu’ya gelişiyle ilgili bir çok temel kaynağın verdiği bilgiler Faik Bulut’u yalanlamaktadır.

Tüm temel kaynaklar Cüneyd’in önce Karaman Beyinden değil, Osmanlı Padişahı II. Murad’dan yer istediğini yazarlar.

Şey Cüneyd Anadolu’ya Niçin Geldi?

Erdebil Dergahının sadece eğiten değil, artık bir devlet kurmaya doğru yönelten Şeyh Cüneyd’tir.

Erdebil Piri Hoca Ali’nin (1392-1429) oğlu, Şeyh İbrahim(1429-1447) ölümünden önce altı çocuğunun en küçüğü olan Cüneyd’i (1447-140)Erdebil Piri olarak belirlemiştir.

Kaynaklar Şeyh Cüneyd’in doğum tarihini belirtmemişler. Babası Pir İbrahim, 1447 yılında ölmeden önce, beş abisi varken, en küçük oğlu Cüneyd’i dergahın piri olarak gösterdiğine göre her halde 25 yaşının üstünde iyi eğitim almış, etkin ve ergin bir kişi olması gerekirdi.

Erdebil Dergahı gibi çok geniş bir coğrafyada tanınan ve sevilen, önemli kuralları, ilkeleri, ritüelleri olan bir kurumun Piri İbrahim, altı oğuldan en küçüğünü seçmesinin çok önemli sebebi vardır. Bunu da Cüneyd’in yaşamı boyunca yaptıklarını öğrendiğimizde anlaşılmaktadır.1447-1460 yılları arsında yaklaşık on üç yıl boyunca verdiği mücadele nedeniyle farklı bir kişilik olarak Şeyh Cüneyd, Erdebil dergahı tarihinde önemli bir kırılmayı başlatarak dergahtan devlete, şeyhlikten şahlığa giden yolu açan kişidir.

Şah İsmail’in dedesi Erdebil Piri Cüneyd, aldığı tutumla, çizdiği strateji ile sonunda bir dergahtan, Safevi Devleti gibi büyük bir devletin kuruluşunu sağlayan kişidir.Erdebil Piri İbrahim öldüğünde,(1447) yerine Cüneyd’i pir olarak atmasına rağmen, kardeşi Cafer bu duruma itiraz ederek pirlik makamını yeğeni Cüneyd’e vermek istemez. Cüneyd ile amcası Cafer arasındaki rekabete Karakoyunlu Padişahı Cihanşah’da dahil olur.

Tebriz’i başkent yapan Karakoyunlu Devletinin padişahı Cihanşah, amca Cafer’in Erdebil piri olarak kalmasını istiyordu. Dergahta pir postuna oturup dergah piri gibi davranmayıp atak ve mücadeleci tavırlar alan genç pirin dergahtan uzaklaştırılmasını istemektedir. Bu korkunun da somut bir nedeni vardı. Erdebil Dergahının çevresinde özellikle Anadolu Türklerinin pirlerine bağlı ve militan bir ruhla toplanması, adım adım askeri bir güç olmaya doğru meyletmesi Cihanşah’ı da korkutmuştu.

İşte amaca ve yeğen arasına koca bir Karakoyunlu devletin padişahı girince, Cüneyd için zor günler gelip çattı. Sonuçta bir yıl kaldığı Erdebil Postunu terk etti.

1448 yılında Anadolu’daki taraftarlarının yanına gitmek için Erdebil’den ayrılır. Şeyh Cüneyd Osmanlı Topraklarında Cüneyd’in Anadolu macerası hakkında doğru bilgileri “Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd” adlı önemli eserinde W. Hinz vermektedir. Osmanlı kaynaklarından, özellikle Azıkpaşazade’nin ünlü kitabında anlatıları esas alarak derlediği bilgileri şöyle sıralar.

…Cüneyd’in Van gölünü güneye bırakarak Karabağ ve Ermenistan üzerinden Anadolu’ya girmiş olması Muhtemeldi. Osmanlı hanedanının Safevi şeyhlerine karşı hediyeler verdiğinden yukarıda bahsolunmuştu. Cüneyd , Osmanlı toprağına ayak basar basmaz müridlerinden birisiyle II. Murad’a bir seccade, bir Kuran ve tesbih sunarak yer istedi. (Dip notta, olayı Aşıkpaşazade’denin kaleminden den verir ) “...Kurtbelini bana versin, mesken edinerek dualarıyla meşgul olayım. Hediyeleri getiren adamı Halil Paşa’nın yanına götürdüler. O da Sultan Murad’a arz etti. Sultan Murad hediyeleri kabul etti ve veziri Halil Paşa ile müşavere ettiler, “bir tahta iki padişah sığmaz” diye cevap verdiler. Gelen kişilerle, Şeyh Cüneyd’e iki yüz flori (altın) gönderdiler, gelen dervişlere de bin akçe harçlık verdiler, gönderdiler. Karaman’a Konya’ya vardı.” (Aşıkpaşazade Tevarih-i Al-i Osman,s.264)

Teke ve Hamidoğulları ahalisinin evvelce de anlatıldığı gibi şiilere temeyülleri vardı. Şeyh Cüneyd’in Karaman başkenti Konya’ya kabul edilmesi bu mütalaayı kuvvetlendirecek mahiyettedir.

Cüneyd Konya’da bulunduğu zaman, XIII. yüzyılda Konyalı Şeyh Sadreddin tarafından kurulan tekkede ikamet etmiştir. Karaman’a 1450 yılında gelmiş olması mümkündür. Konya’da çok kalmadığı anlaşılıyor, çünkü kendisini kabul etmiş olan tekkenin şeyhi sünni mezhebindeki Abdullatif ile yaptığı dini münakaşada dini itikatlarının mahiyeti ortaya çıkmıştı. (Walther Hınz, Uzun Hasa ve Şeyh Cüneyd –s.16,17)

Önce Osmanlı Topraklarına Sonra Karaman İline Gelir

Faik Bulut’un “Cüneyd doğrudan Karaman Topraklarına geldi, Karaman Bey’inden yer istedi ve başkenti Konya’ya geldi” demesinin yanlış olduğu çok nettir.

Yine diğer bir çarpıtması da Şeyh Cüneyd’in Konya’da Şeyh Abdullatif ile tartışmasında yaşanıyor.

Faik Bulut’a göre “Şeyh Cüneyd, bu tartışmalarda şeyhe diyor ki; “Galiba Ali haklıymış. Kerbela’da Peygamberin torunları olan Ali evlatlarına haksızlık yapılmış.” Bunun üzerine Şeyh kızmış “ Bu söz üzerine sen kafir oldun” diyerek Cüneyd’i Karaman Bey’ine şikayet ederek Konya’dan kovulmasını istemiş. Bunun üzerine Cüneyd de, Antalya -Teke yöresine gitmiş.

Bu anlatım da yanlış. Yine bütün kaynaklar ve özellikle bir görgü tanığı olarak, tartışmayı izleyen Aşıkpaşazade oradaymış. Ve bu olayı Tevarih-i Al-i Osman adlı ünlü kitabında da yazmıştır.

Elde bilinen Nihal Atsız ve Prof. Kemal Yavuz ve Prof.Yekta Sarac’ın çevirisi ile yayınlanan iki Aşıkpaşaoğlu Tarihi’nde bu olay yoktur.

Prof.Tufan Gündüz ise “Son Kızılbaş –Şah İsmail” kitabında, 1332 yılı Ali Bey çevirisindeki metinlerde Aşıkpaşaoğlu’nun Konya tartışmasının bulunduğunu yazmaktadır.

…Ne yazık ki Safevi kaynakları Anadolu Seyyahati hakkında hemen hemen hiçbir bilgi vermemekteler.En ünlü Safevi tarihçisi 12 ciltlik kitabının sadece iki cildi bulunan Hasan Rumlu gerçekten Şeyh Cüney’in Osmanlı ile ilişkileri, Karaman-Konya macerası, Teke ve Amanos bölgesindeki işlerini hiç vermeden doğrudan Cüneyd’in Diyarbakır’a Uzun Hasan’ın yanına gittiğini anlatan Osmanlı tarihçilerinden ise sadece Aşıkpaşazade, Konya’da bulunduğu sırada Cüneyd’i bizzat görmesi sayesinde bizim için son derece kıymetli bilgileri vermektedir. Buna göre Cüneyd, ...Sadrettin Konyevi dergahının şeyhi, Şeyh Abdullatif ile uzun tartışmaya girişir. Tartışma Şeyh Cüneyd’in yönelttiği ve tarikat geleneklerini sorgulayan “Ashaba mı bağlılık vardır, yoksa evlada mı?” sorusunda düğümlenir. Şeyh Abdullatif, “Kast ettiğiniz konuda ashaba bağlılık vardır, çünkü bu hususta ayet vardır.” cevabını verir. Şeyh Cüneyd; “O ayetler nazil olduğunda sen orada mıydın/onlarla birlikte miydin?” diye çıkışınca Şeyh Abdullatif, Cüneyd’e bu sözleri ile kafir olduğunu, onun yolundan gidenlerin de kafir olacağını, çünkü Ku’an’ı tezyif ve ayetleri tezyif ve ayetleri inkar ettiğini söyler. Tartışma kavgaya dönüşmüş olacak ki, orada bulunanlar her iki şeyhin kollarına girerek dışarı çıkarırlar.” (Prof.Tufan Gündüz-Son Kızılbaş-Şah İsmail. say. 25,26 )

Bu bilgilerden anlaşılıyor ki Faik Bulut bu tartışmayı da doğru bir şekilde vermeyip, kafasında oluşturduğu yanlış şeylerle süslemektedir.

Cüneyd, tartışmada esas olarak Peygamber evlatlarının soyunu yani 12 İmamlara bağlılığın önemli olduğunu dile getirmiş. Emevilerin inşa ettiği ashap, selef, halef fikrinin doğru bulmadığı için mollaların hücumuna uğrayıp kafir ilan edilmiştir.

Konya’dan ayrılıp Karaman ilinde Varsak ve Turgut’lu Türkmenleri arasına giden Cüneyd oralarda coşkuyla karşılanır. Elbette ki bu coşku ve sevgi her yerde idarecileri korkutur.

Bundan sonra Cüneyd’in Teke yöresine gidişi, sonra Suriye Amanos dağları macerası ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na saldırısı, Akkoyunlu Devleti başkenti Diyarbakır’a gelişi, Uzun Hasan’ın kız kardeşi Hatice Begüm’le evliliği ve sonrasını bölüm bölüm yazarak Faik Bulut’un bilerek ve kasten yaptığı çarpıtmaları anlatmaya devam edeceğim.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.